• gereginden(geregi?) fazla acıgı(yanlısı, cartı curtu) olan sistem(ler)de, kisileri yaptırım uygulayarak susturma gudusunden gelen yonetimin turkler tarafından benimsenmis olması durumu... zaten temelden, egitim kurumlarından itibaren bireysel, ozgun dusunmeye degil, otorite yandası ozdes dusunce tarzıyla, kabullenmeye endeksli nesiller yetistirilip, puruzlere* karsı gerekli onlemlerin alınmaya calısıldıgı alt yapılı politikadır...
  • türkiye'nin otoriter geçmişi nedeniyle özgür düşüncenin bir türlü var olamamasının sonucudur. türk halkı, siyasetçisi, bilgini otoriter geleneğinden ne yazık ki bir türlü kopamamıştır. bu durumun toplumu nasıl şekillendirdiğini daha yakından incelemek istiyorum.

    yaşam bilgeliği hayatta başımızdan geçmiş bazı tecrübelerle gündelik hayat üzerine kurduğumuz analojiler üzerinedir. buna paralel olarak başımızı beladan ne kadar uzak tutarsak, kendimizi o kadar bilge hissederiz.

    otoriter bir gelenekten geldiğimiz için, yaşam bilgeliğimiz özgür düşünceye gem vurmayı amaç edinerek toplumsal sorunlardan elini eteğini çekme, otoriteye boyun eğme gibi sonuçlara neden olur.

    otoriter bir gelenekten gelmemizin bir diğer sonucu anayasada kendini göstermiştir. anayasamız insan haklarını içermez, insan tanımı içermez. kimlik üzerine yoğunlaşır. anayasa insanı kimliğiyle, kimliği vazifeleriyle açıklar. "türk vatandaşı askere gidendir, vergi verendir, 'türk'üm doğruyum' a canhıraş bir ses tonuyla eşlik edendir" gibi...

    böyle bir anayasa, yarattığı 'koyun' misali insanların oluşturduğu sürüde mahalle baskısı şeklinde bir tezahüre de neden olur.

    atasözlerimiz, deyimlerimiz bile böyle bir insan profiline işaret eder. atasözlerini kendine kılavuz edinen biri, bugün olanı geçmişte olanla açıklamaya meyillidir. geçmişte olanı ise daha da eskiyle. bu bakımdan hayat kavrayışı, uygarlığın tohumlarının atıldığı sürü toplumuna kadar gerileyebilir.

    geleneksel bakış açısı, bugünü bugün olanla açıklamaya karşı bir savunma mekanizması da geliştirmiştir. bunun bir kolu, siyasi tartışmalarda karşımıza sık sık çıkan "bizim köyde göte göt derler" anlayışıdır. bu anlayışa sahip birinin dünya algısı ve anlam dünyası kendi köyünün sınırlarını aşamamıştır. bu anlayış, bireylerin dünya'da olup bitenden habersiz bir biçimde küçük dünyasında mutlu olmanın yollarını arayarak, otoriteye sırt dayamasının zeminini hazırlar. bu bakımdan özdeyişte geçen 'göt', bu anlayışa sahip biri için 'düzülecek et parçası' ndan başka bir şey değildir. bu et parçasını düzen otoritenin yakınında kendine de pay çıkarmak, anca geleneğe körü körüne sadakatle mümkündür.

    gel de bu ülkede feodalizmi, faşizmi yık...
  • yavaş yavaş inanmaya başladığım hede.

    ülkemizde demokrasi o kadar aptallaştı ki, ülkeyi soyan insanlara "dur, yapamazsın!" diyemiyor. ülkenin kaynakları, demokrasinin gözbebeği halk için kullanılması gerekirken; "demokrasi yapıcıları" tarafından piç ediliyor.

    demokrasi, onu sevenler tarafından onarılsa dahi, tekrardan bu hale ya da daha kötüsüne gelmeyeceğinin garantisi yok. 1923-2017 nereye geldik bakın. bu ülkenin gördüğü en büyük liderlerden; hala milyonlarca insan tarafından saygı ve sevgi duyulan birisinin kurduğu düzeni ne hale getirdiler!

    belki de artık, milliyetçi, otoriter bir liderin çıkıp "yeter! halkımızı artık soyamazsınız!" demesi gerekiyor. en azından halkın çoğunluğu, durumu idrak edebilme becerisini kazanana kadar.
hesabın var mı? giriş yap