• 50.000 feet mi, neyle uçuyorsunuz lan siz.
  • o da bir şey mi ben dedim 150-200 bin feet diye.
  • otobüsle 12 saat sürecek olan yolu uçakla 1 saatte gidip, uçak 15 dk rötarlı iniş yaptığı için mızmızlanmak.
  • 30.5 * 50.000 = 1.525.000 /1000 = 1.525 km irtifa. virgin air hayırlı yolculuklar diler.lütfen emniyet kemerlerinizi bağlamayı unutmayınız. sağınızda hubble teleskobunu görmektesiniz. kabin basıncı düşük olduğundan oksijen maskeleri defaulttur.
  • toplasan 1 saat sürmeyen istanbul - izmir uçuşlarından birinde yerine oturur oturmaz wi-fi’a nasıl bağlanacağını sormak. malum okyanus aşacağımız için instagram’a girebildiğinden emin olmalı.

    soran tanıdık olmasa duyabileceği şekilde kahkaha atıp rencide ederdim, içime attım.
  • -biz bagajları vermiştik.trabzona ulaşınca gelir de mi?
    -nasıl?
    -aşağıya vermiştik .alttan geliyor ya bir yerlerde tikanmaz umarim...
  • çıkışta ya da girişte yol verince, sanki yol vermem zorunluymuş gibi teşekkür etmeyen hıyarlar var.
  • - güzel hanımefendi arkalarda uçamıyorum bana 1 veya ikinci sıradan yer verirseniz beni çok mutlu edersiniz.
  • "ben sizden (kabin memurlarını kastediyor) çok uçuyorum" diyen yolcu: sevgili havası batasıca yolcu, benden fazla uçamazsın çünkü çoğu ay 110-120 saat arası uçuş yapıyorum. haziran 2018'de on altı gün aralıksız, art arda uçuş yaptım. evimde geçirdiğim zaman sadece yemek yemek, uyumak ve banyo yapmaktan ibaretti. bence fazla iddialaşma.

    (kalkıştan önce çantasını başüstü dolabına koyması gerektiğini hatırlattığınızda) "sen bu çantanın kaç lira olduğunu biliyor musun?" diyen yolcu: sayın görgüsüz, çantana kaç lira ödediğin zerre kadar umrumda değil. uçuş kuralları maddi durumları göz önüne alınmaksızın bütün yolcular için aynı ölçüde geçerlidir. başüstü dolabında başka yolcuların çanta ve bavulları tarafından çizilme ihtimalinden çekinecek kadar çantanın üstüne titriyorsan zaten o çantayı satın alma gücüne gerçek anlamda sahip değilsin demektir. kıymetli çantanı uçak gibi seyahate hizmet eden toplu taşıma araçlarında değil, boy gösterip görgüsüzlük yapabileceğin sosyete partilerinde kullan.

    (uçakta servis edilen yemekte seçenek bittiğinde) "makarna istemiyorum. o zaman bana kendi ekip yemeğinizi getir" diyen yolcu: sevgili arsız, o yemeğin adı üstünde, senin de dile getirdiğin gibi: ekip yemeği. şirketimin benim için ayırdığı yemeği uçakta makarnadan başka yemek seçeneği kalmadığı için sana sunmak, servis etmek zorunda değilim. hele ki sen yapmak zorunda olmadığım bir sunumun yüzsüz beklentisi içine girmişken... uçakta yiyeceğin yemek senin için bu kadar önemliyse biletini alırken yemeğinin seçeneğini de rezerve edebiliyorsun. şimdi uçakta sana servis edebileceğim yemek seçeneklerini tekrar hatırlatıyorum: makarna ya da makarna.

    edit: bunlar o "hostes gülüşü"nün ardında yatan iç seslerdir efendim. bunları tabii ki yolcuların yüzüne söylemiyoruz sizi çılgınlar. *
  • trolleylerle kabin içinde yemek ve içecek servisi başlamıştır. ne yiyip ne içmek istediğini sorduğunuz yolcu kulaklığını ısrarla çıkarma lütfunda bulunmaz; ne dediğinizi dinlemediği için de sizi anlamaz.

    ben direkt es geçiyorum efendim böyle kişileri. bir insana aynı şeyi dört kere tekrar edebilecek yüreğim ve sabrım olsaydı ergenlerle uğraşmayı sürdürür, öğretmenlik kariyerime devam ederdim. size servis yapmak için önünüze gelmiş insanla kulaklığınızı çıkarıp yüzüne bakarak konuşacak sosyal nezaketten uzaksanız artık servis esnasında dikkatimi çekmeye çalışma sırası sizde, üzgünüm. aç ve sırasını bekleyen yüzlerce yolcu var der ve kibarca pas geçerim. kimse de kusura bakmasın.
hesabın var mı? giriş yap