• lübnan ve filistinde üzerine kıyafetlerini giymesine dahi zaman tanınmadan katledilen çocukları düşündükçe gereğinden fazla şanslı oldugunu düşündüğüm kız çocuğu.lübnanlı kardeş çocuklara yaşıtları israilliler tarafından gönderilen roketlerin üzerine yazdıkları iyi niyet mesajlarını da keşke görebilseydi dediğim propaganda malzemesi.
  • kimse kusura bakmasın ama artık beni etkilemeyen çocuk. yıllarca nazilerin yahudileri katletmesi üzerine filmler izledik, nazilerden nefret ettik. faşistlerden nefret ettik. ne zaman bir büyük prodüksiyon filistinli veya lübnanlı çocukları kırmızı ceketli gösterecek o zaman bu filme ve bu imgeye hak vereceğim. yeter ulan yıllardır şu çocuğu kullandığınız, bizim topraklarımızda veya ırak,iran da kaç çocuk öldü, onu söyleyin bana...
  • her ne kadar spielberg bu kızı filme katarken gerçek bir karakterden esinlenmese de schindler's list gösterime girdiğinde roma ligocka adında bir kadın o tarihlerde toplama kampında olduğunu ve üzerinde de her zaman kırmızı bir manto bulunduğunu söylemiş, çeşitli tanıklarca da olay doğrulanınca the girl in the red coat: a memoir adlı kitabı yazmıştır. kitap türkçeye de çevrilmiş ve kirmizi mantolu küçük kiz adıyla altın yayınlarından çıkmıştır.

    kalbinde insanlık için yeterince yer olanlar hem kırmızı mantolu küçük kızlara hem filistinli ya da lübnanlı çocuklara üzülebilir. ne de olsa savaşları onlar çıkarmıyor.

    ne gavura kızar oruç bozarım ne de bu saatten sonra sağa sola gamalı haç çizer heil hitler diye bağırırım.
  • küçük kızı kırmızı mantosuyla görür görmez aklıma anne frank gelmiştir.
  • korkularımın küçük sevimli yüzü. sanırım üçüncü ya da dördüncü seyredişimdi filmi, her seyredişten farklı olarak bu sefer daha bir garip daha da bir düşünceli süzüldü gözlerimden yaşlar. filmin o meşhur kemanının insanın içini kıyan, ruhunu kanatan iniltisi de değildi beni ağlatan. çekildiği 1993 yılından beri geçen süre içinde tam da o yaşlarda bir çocuğa sahip olmanın beraberinde getirdiği ortak yazgı endişesiydi belki de. yahudi değilim, hintli, cezayirli, filistinli, ve hatta kızılderili de değilim. ancak sırf sen ötekisin ya da ötekinin tohumusun diye bir gün gelip benim ve ailemin ve hatta uğruna dünyayı yakacağım bir küçük yavrucağın katledilmesi düşüncesi ve korkusu karşısında tüylerim ürperiyor, evet evet korkuyorum. ancak beni korkutanlar da benim gibi korktuklarından mı yoksa geçmişte kendileriyle aynı köklerden gelenlerin intikamını almak için mi bana bunu yapmak istiyorlar, ya da ne yaptıklarının, ya da geçmişin intikamını almanın getireceği gerçek çaresizliğin farkındalar mı bunu merak ediyorum. "onlar da bana ya da bana benzeyenlere bunu yaptılar" savunmasının hiç kimseyi özellikle soykırım konusunda haklı çıkartabileceğini sanmıyorum. evet çocuğumun portmantomuzda asılı kırmızı montuna bakıyorum ve içim buz kesiyor ve korkuyorum. sırf öteki olarak algılandığım ya da planlı bir şekilde ötekileştirilebileceğim için korkuyorum.
    (bkz: bilmem anlatabildim mi)
  • 195 dakikalık bir dram, savaş, tarih filminin en vurucu malzemesi.

    --- spoiler ---

    filmde bir çok çocuk gördük, kaçarken, ağlarken, ölürken... o çocuklar hafızalarda çok da iz bırakmadı. çünkü farklı değillerdi, herkes gibi siyah-beyazdı onlar da, ağlamadık. belki üzüldük, zaten filmin her sahnesinde içimiz burkulmadı mı?

    ama kırmızı ceketli kız, rengiyle hepsinden bir anda sıyrıldı. ona yakın hisettik kendimizi, sevdik. yaşamaya çalışırken, saklanırken adını bilmeden, diyaloğa girmeden tanıdık onu. filmin sonlarına doğru hiç ummadığımız bir anda -tam da kızı unutmuşken- bir el arabasının içinde hayata tutunma çabalarının yetersiz kaldığını gördük... ölmüştü, yakılacaktı... kırmızı ceketi farklılık abidesi olarak parlıyordu.

    sinema tarihinde yapılan en dahiyce vurguydu bu, binlerce oyuncunun yer aldığı filmde bir çocuğu sesini bile duymadan sevdik ve en önemlisi ağladık.

    --- spoiler ---

    film bittiğinde aklımda şu soru vardı: "acaba film özellikle kırmızı ceketli kızı vurgulamak için mi siyah beyaz çekildi? " sinema yorumcuları "tarihe vurgu yapmak için siyah-beyazdı" diyor ama ben hala sorumun cevabını tam olarak almış değilim.
  • buyuyunce neo'nun matrix'teki ilk gununde arkasini donup baktigi anda burnunda namluyu gordugu kirmizili hatun olmustur..
  • --- spoiler ---

    kızın asıl etkileyici yanı ölmesi değil, kalabalığın içindeki yalnızlığı, çaresizliği, boş umudu ve kaçışı, kaçma çabasıdır. kendini o durumdaki bir insanın yerine koyabilecek kadar duygusuzlaşmamış olan herkes, kız yahudi değil alman da olsa, içinde bulunduğu durumun ne kadar üzücü ve yıkıcı olduğunu anlayabilir. yani ben bile anladıysam, herkes anlar.

    --- spoiler ---
  • beyaz perdede ilk görüldüğü günden bu yana 16 yıl geçmiş ama değişen bir şey yok, hala izleyenler üzerinde aynı etkiyi bırakmaya devam etmektedir.aynı acı, aynı çaresizlik hissi, aynı öfke, aynı üzüntü...
  • kimsenin birbirinden ayırt edilemediği, en çirkin ölümlerin ardından tanınamayan yüzlerin arasında yalnızca bir renktir. ancak böyle ayırt edilebilir bu küçük kız. siyah beyaz insanlardan bir farkı yoktur onun esasında; hatta öldükten sonra insan ne kadar insandır şeklinde bir sorunun başlıca muhattabı olabilecek bir imgedir. nazi almanyası'nda bir yahudi değildir, hatta bir insan değildir o, siyah beyazdır o küçük kız da tıpkı diğerleri gibi. biz ayırd edebilelim diye kırmızıdır bu ufak kız...
hesabın var mı? giriş yap