• aynı duyguyu paylaşmak, duygudaşlık
  • empati ile karıştırılan durum. karşınızdaki'nin derdine hüngür hüngür birlikte ağlarsanız empati yapmış olmazsınız, sempatiye girer o.

    (bkz: sempatiye girmek)
  • başkalarının özellikle acılarını, sıkıntılarını anlama, onların duygularını paylaşma yetisi. çocukların çoğunda 4 yaş civarında gelişir ve sıkıntıda olanları teselli etme, onlara yardımcı olma, sıkıntının nedenini cezalandırma,vb. davranışlarda kendini gösterir.
    oysa türkçe bu terim özgün anlamından farklı olarak cana yakın, sevimli gibi kelimeleri karşılayacak şekilde kullanılmaktadır.
  • bravonun % 25 yün oranına sahip, bu yıl çıkardığı örgü yünü.
  • schillerin bir metninde şöyle anlatılan hede:
    büyük bir çevrede yaşayan,
    sempatiye minnet duysun!
    sempati yıldızlara götürür,
    meçhulun olduğu yere.
  • biraz sevimli olan herkezde var sanılan ama olmayan özellik. bu özelliğe sahip insanlar genelde çok iyi fal bakıp, ikili ilişkiler konusunda uzman kesilip ahkam kesmekte üstlerine yoktur. ağlarken ağlar sizinle, gülerken güler, sizin derdinize sizden fazla üzülür gibi görünür.
  • bu kelimenin tam manası: insanın karşındakinin yerine kendisini koymasıdır. bu şekilde tam da o olur, o düşünür, o yaşar (gibi kelimesi anlamı bozacaktı).
  • bir yorgan markası.
  • sempati, karsimizdaki kisiyle duygu ve dusunce bakimindan tam bir ortusme halidir. sempati duydugumuzda sempati duydugumuz kisiyle duygularimiz aynidir, o uzuluyorsa uzulur, seviniyorsa seviniriz. dusuncelerimiz onun dusunceleriyle paraleldir; haksizliga ugradigini dusunuyorsa biz de buna katiliriz. zaten onun gibi hissedebilmemiz icin onun gibi dusunuyor olmamiz gerekir. sempatide, sampati duydugumuz kisiyle tam bir uyum icinde oluruz. ama, bu bizim saglikli dusundugumuz anlamina gelmez. karsimizdakine hak verirken onun dogru dusunup dusunmedigini dikkate alamayiz. onun dogru ya da yanlis yaptigini bile sorgulama ihtiyaci duymayiz; sadece ona hak veririz.
  • suyu çıkmış empati.
hesabın var mı? giriş yap