• izlandamüziği hakkında çekilmiş screaming masterpiece isimli belgeselde üç şarkısı bulunan grup. steindor andersen ile çalıp söyledikleri sa ferd til breidaf jardar, beş dakika otuzaltı saniye boyunca tek bir noktaya bakmanıza sebep olur. çok ağırlaşır, çok yavaşlar her şey...
  • bazı durumlarda puzzle’ın en son parçası görevini üstlenen bir gruptur.

    dünyanın kuzeyinde bir yerde, ufuk çizgisinin oluşturduğu hafif turuncu ışık haricinde geri kalan herşeyin buz mavisi ve beyaz olduğu bir coğrafyada, ufak bir tepenin üzerindesinizdir.
    öylece duruyorsunuzdur çünkü şaşkınsınızdır.
    sanki tanrı elini hiç kaldırmadan tüm dağların, tepelerin, denizin ve ağaçların üzerinden beyaz bir kalemle geçmiş gibidir.
    biraz daha durursunuz. bütün bu sonsuz gibi görünen boşluğun ve sessizliğin içinde o kadar barizdir ki varlığınız, biraz daha hissetmek istersiniz. böyle bir zaman dilimini tekrar yaşayamamaktan korkarsınız.

    arabaya dönüp kapıyı kapattığınız anda başka bir sessizlik daha başlar. cd’yi yerleştirirsiniz. müziğin sesi içeri dolar. işte o an bütün parçaların tamamlandığı andır.
    kafanızı çevirip yanınızdaki kişiye dersiniz ki; “çok acayip. gerçekten.”
  • kısasından uzununa her türlü film üreten arkadaşların* kesinlikle sömürmesi gereken bir grup.

    (bkz: damardan)
  • sorglega* gibi yürek parçalayan şarkıya sahip grup.
  • nece konuşuyor bu adamlar, ne diyorlar tek kelime bile anlamasam da sanki düşüncelerin, zamanın, boşluğun ya da sessizliğin sesi olsaydı... farklı olmazdı parçalarından.
  • cennet varsa eger oranin muziklerini yaptiklari kesin.
  • tam da hoppipolla dinlediğim bir anda sol frame'de karşıma çıkıvermiş grup. türkiye'ye gelseler ya da mümkün olsa izlanda'ya gitsem izlemeye. sözlerinden hiçbir şey anlamama rağmen dinlesem canlı canlı şu şarkıyı. huzur dolsa içim.
  • dün itibariyle film festivalinde izlediğim ve sigur ros'un ülkelerine geri dönüşünü ve izlanda köylerinde verdiği konserleri barındıran belgesel türü film.
    görüntü kalitesi aşırı yüksek olsa da, iki saat boyunca hiç ara verilmeden aynı yerde saplanıp izlemek olabildiğince dingin ve hareketsiz kalmak zorunda olup bu insanların niçün sürekli yas havasında olduklarını ve neden sürekli suratlarından düşenin bin parça olduğunu anlamaya çalışmak film boyunca bana sıkıntı verdi.
    doğa manzaraları güzeldi, ama çok da abartmamak lazım neler var...buranın farkı kasvetli ötesi havası ve karanlığı ve inziva bölgesi olması... öyle ki insan film boyunca gördüğü sarışın, küçük ve aşırı sevimli çocukları dünyaya getirdikleri için ve postlarla yaşamalarına rağmen hala üreyebildikleri için izlandalıları tebrik etmek istiyor.
hesabın var mı? giriş yap