• tanrının insanı yaratmasıyla vuku bulmuştur. beni son günlerde en çok üzen konu budur. nedenlerini açıklayayım. merak etmeyin öyle laf kalabalığı yapıp uzatmayı düşünmüyorum.

    tanrıdan kastım deistlerin felsefesinde ne yaptığının farkında olmayan, serseri bir tanrı algısı değil. ne yaptığının bilincinde olan bir tanrıdan, dinlerde konu olunan tanrıdan bahsetmekteyim.

    tanrı bildiğiniz üzere zaman ve mekandan münezzehtir. en azından yaygın düşünce budur. tanrının mekan kapladığını söyleyenler yok değil ama kaale almıyorum onları. gerçi tanrının yer kaplaması veya insanın soyut düşüncede tanrıyı oturttuğu kalıp ayrı bir tartışma konusudur. hemen bu boyutu es geçiyorum.

    tanrı, insanı yaratınca ona belli görevler yüklemiştir. verdiği ahlaki ödevlerin yanında ona ibadet edilmesini de emretmiştir. sözlerini dinleyen kullarını cennetle ödüllendirip, karşı çıkanlarınsa cehenneme sürüleceğini yeminler ederek beynimize kazımıştır.

    şu halde cennet ve cehennem insan için bir vaattir. bu nokta dananın kuyruğunun koptuğu yerdir. birisine söz verdiğiniz an o sözün esiri olursunuz. mesela tanrının artık bizi terk etme veya cennet cehenneme koymama lüksü yoktur. siz iyi bir kulsanız sizi cennete koymak zorundadır. sizi cennete koymama gibi bir özgürlüğü yoktur. bizi takip etmek zorundadır. tanrı insanı yarattığı an insana bağımlı olmuştur. biz artık onun sorumluluğundayızdır. ha bu sorumluluğu hiçe saysa ne olur? bunu yapma iradesi yok mudur? elbette vardır. ama bu kez de erdemsiz bir varlık haline dönüşür. yani ya özgürlüğünden ya da erdeminden olmak zorundadır.

    işin ironik tarafına gelirsek, insan yaratılınca tanrı özgürlüğünden oldu dediysek şeytan da özgürleşmiştir demek zorundayız. şeytan belki de tanrının artık özgürlüğünden olmasını ve iradesini basit bir yaratılana bağlamasını hazmetmemiştir. kendi iradesini özgür kılarak özgürlüğünü tanrının özgürlüğünün bile ötesine taşımıştır.

    kısacası özgür tek varlık vardır o da şeytandır.
  • tanrı'nın en temel üç sıfatı ilim, irade ve kudrettir. bunlardan hangisinin birinci planda ve diğerlerine hakim olduğuna göre başlıktaki sorun çözümlenir.

    mutezile mezhebine göre tanrı özgür değildir. onun irade ve kudreti, ilmiyle yani hikmet ve adaletle sınırlandırılmıştır. tanrı, hikmete ters bir fiilde bulunamaz. o, kulları için en iyi ve en güzel olanı yaratmak "zorundadır." bu fikrini de "salah-aslah" teorisiyle ortaya koymuştur. ki bu teoriye göre tanrı iradesiz bir makineye dönüşmektedir. bu makine sırf mantıktan kuruludur ve her şeye vereceği karşılık bellidir. o programın dışına çıkamaz. özgür değildir.

    eşari mezhebine göre ise tanrı'nın kudret sıfatı diğerlerinden üstündür. yani tüm hayatı boyunca tanrı'nın istediği gibi yaşayan bir insan cehenneme gidebilir. ve tüm hayatı kötülüklerle geçen bir insan da cennete gidebilir. tanrı bunu yapmakta özgürdür. çünkü eşari'nin tanrısı; mutezile'nin tanrısı gibi "adil-i mutlak" (tam adaletli) değildir. "kadir-i mutlak"tır. buna göre tanrı salt güce dayanan bir kabadayı gibidir.

    imam maturidi ise farklı bir çözüm getirmiştir: tanrı -mutezile'de olduğu gibi- en güzel olanı yaratmak "zorunda" değildir. ama aynı zamanda -eşari'de olduğu gibi- kötü olanı da yaratmaz. tanrı yine en iyi olanı yaratır. çünkü en iyi olanı yaratmamak ve kötüyü yaratmak bir eksiklikten ve zaaftan kaynaklanır. tanrı ise her türlü eksiklikten münezzeh olduğu için en iyi olanı yaratır. zorunluluktan dolayı değil.

    bana göre ise tanrı hakkında yapılan dedikodular hep havanda su dövmekten ibaret. kendi bakış açımızı götürüp tanrı'ya dayatıyor ve "tanrı böyle olmalıdır" diyoruz. eğer tanrı varsa, bizim bütün bu tahminlerimizin çok ötesindedir. o, bizim aklımızın kavrayamayacağı ve bizim kalıplarımıza sığmayan bir varlık olmalı.
  • mükemmel yaratıcı diye bir şey imkansızdır.
    çünkü mükemmel olan bir şey yaratma ihtiyacı duymaz, kendi başına var olmaya devam eder durur. biz varsak mükemmel tanrı yok demektir.

    ha belki canı sıkılan, azıcık eğlenmek isteyen, bir bakayım neler yaratabiliyormuşum diyen bir yaratıcımız olabilir, ona bir şey diyemem.

    bu tanrının kendi kendini kısıtlaması düşüncesi de tanrının en süper ahlaka sahip olduğu ve mega adil olduğu düşüncesindendir. halbuki bize yalan söylemiş bile olabilir (yine yukarda söylediğim mükemmel yaratıcının imkansızlığına geldik) yalan, ahlak adalet gibi kavramlar tanrının yarattığı şeyler ise onun buna tabi olmasını kim bekleyebilir. mesela dini inançlara göre tanrı yer çekimini yaratmıştır ama ona tabi değildir veya zamanı yaratmıştır ama ona tabi değildir. yalan, gerçek, ahlak, adalet gibi kavramlara niye tabi olsun ki?

    öteki tarafta hepinizin canı cehenneme sizle mi uğraşacam lan ben demeyeceğinin hiç bir garantisi yoktur. dediğim gibi mükemmel olsa bizi yaratmazdı, bize ihtiyacı yok, tapınmamıza ihtiyacı yok, inanmamıza ihtiyacı yok, niye yaratıyorsun o zaman? tanrı olabilmek için bir şeyler yaratmaya mı ihtiyacın var acaba? o zaman nerde kaldı senin mükemmelliğin?
  • bayılıyorum böyle başlıklara. az daha yazın da okuyalım amk.

    o değil de yukarılarda bir yerlerde bir yazar "zaman kavramı da tanrının yarattığı kavram ama ona işlemiyor ve ona herhangi bir bağlayıcılığı yok. doğru, yanlış, adalet kavramları da tanrının yarattığı kavramlar olduğuna göre onun için herhangi bir bağlayıcılığı neden olsun?" gibisinden yazı yazmıştı. 1 saat sonra cümleyi anlayıp aydınlandım. cidden niye bu yönden düşünemedim lan.
  • mülyarlarca yıl, yüz binlerce alem yarat..

    milyarlarca insan yarat..

    dinleri gönder,..

    savaş ,zulüm, hırsızlık, tecavüz, cinayet kısaca her türlü pisliği yapanları takip et. ibadet etmeyenleri ayrıca fişle.

    (insana göre)zamanın sonunda bunları cehenneme doldur bi güzel yak.

    tüm bunları takip eden bir tanrı eğer özgürse, başka hangi işle uğraşıyor olabilir?
  • yahu ne yapmış senet mi imzalamış? sözünü tutmazsa kim cezalandıracak? peygamberler yüce divana mı sevk edecek tanrıyı?
  • haklı ve mantıklı argümandır, atlanılan nokta şudur. argüman tanrı cennete koymak zorunda demiyor, cennet yada cehenneme koymak zorundadır diyor. ve doğru söylüyor, tanrı ki o islamın tanrısının 99 sıfatı arasında yer alan "sadık" ismi vesilesiyle şöyle bir durum vardır ki; kuran’da allah kendisine inananlara da, inanmayanlara da bazı vaatlerde bulunmuştur. inkarcılar için vaat, dünyada sıkıntılı bir geçim, ahirette ise -allah’ın dilemesi dışında- sonsuza kadar azap çekecekleri cehennemdir.

    üstelik ayetiyle der ki; (bu,) allah’ın va’didir; allah, vadinden geri dönmez. ancak insanların çoğu bilmezler. (rum suresi, 6)

    yine bir ayetle; rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. o’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. o, işitendir, bilendir. (enam suresi, 115)

    daha sonra başka bir ayetle; iman edip salih amellerde bulunanlar, biz onları altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. bu, allah’ın gerçek olan va’didir. allah’tan daha doğru sözlü kim vardır?” (nisa suresi, 122
    söyler. neticede tanrı yada islamın allah'ı vaat veren ve vaadini tutmak için yemin eden, söz veren bir yaratıcıdır.

    tanrı kendisini yazar arkadaşımın argümanında olduğu gibi insana bağımlı hale getirmiştir evet, verdiği sözlerden cayma gibi bir lüksü yoktur zira bu onu tanrı olmaktan çıkartır, demiurgos gibi bir yarım yaratıcı konumuna düşürür ki bu da mümkün değildir. en azından teistlerin tanrısı için.

    özgürlük kavramı tanrıyı tanımlamak için kullanılan şeklindeyse şayet bütün noksan sıfatlardan münezzeh olmasıdır (bu kelime islamın tekelinde olan bir kelime değil sayın yazar arkadaşlar). allah kuranda bunu şu şekilde dile getirir; rahmân ve rahîm olan allah'ın ismiyle.
    1- de ki; o allah bir tektir.
    2- allah eksiksiz, sameddir (bütün varlıklar o'na muhtaç, fakat o, hiç bir şeye muhtaç değildir).
    3- doğurmadı ve doğurulmadı
    4- o 'na bir denk de olmadı.

    yine başka bir ayette dedi ki, o, gökleri ve yeri yaratandır. size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. bu sûretle sizi üretiyor. o’nun benzeri hiçbir şey yoktur. o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. ( şura suresi 11)

    bu bilgiler ışığında allah'ın kendi portresini çizdiğini görmüşsünüzdür, neticede, allah insana vaat vererek kendisini sınırlamıştır evet, zira verdiği vaatlerden dönerse allah olmayacaktır.

    yazar arkadaşım kimseliye sonuna kadar katılıyorum. güzel ve mantıklı bir argüman var ortada, tebrik ederiz.

    edit: dinle ilgili temel yanlış şudur, tanrıyı insan gibi düşünmek noktası diye bir şey yoktur, şayet din ekseninden bakarsak insan tamamen tanrı gibi düşünür, bunun en büyük kanıtı yine kuranda geçen “biz âdeme ruhumuzdan üfledik” (hicr, 15:29) ayetiyle kanıtlanabilir, siz insan olarak içinizde tanrıdan bir parça barındırıyorsunuz, bu evrende ona en yakın varlık insandır, düşünmesi onun gibidir.

    birde şu var, hristiyan tanrısı insanları kendi çocuğu gibi anlatır, burada en temel örnek evlatlarım diye seslendirilen isa'da yer alır. yahudi yada musevi tanrısıyla çok yakın bir bağ ve bilgim yok, bilen tabii ki aydınlatsın. demek istediğim hristiyan tanrısı kendisini daha da zor bir duruma sokar. özgürlüğü tamamen elinden bırakır.

    büdüt: senin o atomu parçalayan pozitif bilimlerini sistem edip oluşturan adamın adı aristoteles, o klasik fiziğini yaratan adamın kitabının adı doğa felsefesinin matematik prensipleri, daha ne konuşuyorsun anlamam ki.
  • tanrı'yı komşunun çocuğu sanmak
  • yaratılan herşey gibi ne insanın ne de şeytanın mutlak özgürlüğü; gerek ontolojik, gerekse fizyolojik ve biyolojik olarak ihtiyaç duymayacak bir bağımsızlıkta olmayacağı için mümkün değildir. varlığı hakkında söz sahibi olamayan, benim dediği vücuduna bile söz geçiremeyen, vücudunun işleyişinin kısmı azamında bilgisi dahi olmayan, bu dünyadaki hava, su, yemeye mahkum birinin özgürlük tanımı için bu bağımlılıklardan kurtulması gerekir evvela.

    konuyu açanın şeytana giydirdiği özgürlük elbisesi vehimden öte birşey değildir. nefsin istediğini yapan özgür olmuyor, sadece nefsinin istediklerini yapmış yani bir anlamda kölesi olmuş olur. varlığı, hayatı, bir saniye sonrası hakkında söz sahibi olamayan tüm hayat sahipleri abdullahtır.

    karar verme anında irade sahipleri özgürdür. inanıp, inanmama, amel etmeme özgürlüğü şeytana verildiği gibi insana da verilmiştir. başlığı açanın şeytan ile ilgili getirdiği özgürlük tanımından hareketle ailesine, devletine asi tüm bireyleri özgür addetmemiz gerekir. en özgürleride bir örgüte bağlı olmayan teröristler olmalı.

    islam abdullahları başka varlıkların kulluğundan kurtarıp, kainatın sultanına kul yaparak, diğer varlıklara karşı özgürleştirir. o sebepledirk hakiki iman sahiplerini (!) bu dünyanın en kudretlileri hatta kürei arzın kendisi bomba olup patlasa korkutmaz.

    kendini özgür addeden ateistler aile, mahalle, işyeri vs.. baskılarından düşündüklerini ifade edemediklerini buraya başta itiraf başlığı olmak üzere tüm başlıklarda dile getiriyorlar. bu oksimoron hali bile başka lafa ihtiyaç bırakmıyor. bir müslüman için ise böylesi bir hal münafıklık alametidir (kafirden bile aşağı bir durumdur) bedel ödemesi ihtimaline binaen dahi müslüman inandığından farklı görünemez! al sana bir özgürlük kıstası

    mutlak ve gerçek anlamda özgürlük herşeye gücü yeten kadir, hiçbirşeye ihtiyaç duymayan samed, herşeyden üstün azim, celil sıfatlarına sahip olmasıyla mümkün olabilir. yokluktan vareden, bu imtihan dünyasını yaratan, cennet ve cehennemini yaratan, yarattıklarını vadettiği şekilde ödüllendirip, cezalandıracak bir yaratıcının özgürlük alanının kısıtlanması altı boş bir argümandır. ne vaadinde ne de vaadini gerçekleştirme kriterlerinde bir bağımlılığı olmayan, başka bir iradenin mahkumuu olmayan bir yaratıcının bu fiilinin kendi özgürlüğünü kısıtlaması ile ne alakası var?
    olsa olsa vadettiğini gerçekleştirebilecek bir söz ve kudret sahibine delalet eder.
  • allahı antroposentrik bakış açısı ile algılayıp çıkarımlarda bulunmak saçma bir bakış açısı
hesabın var mı? giriş yap