• ülkemizdeki tatsız olayların yaşanması ve ekonomik sıkıntılar sebebiyle oluşan mutsuzluklar haricinde değerlendirecek olursak aslında insanının (türk ya da başka biri- insan olsun yeter) hayatın tadını çıkarmayı bilmemesinden kaynaklanmaktadır. türkiyede metropol şehirlerde yaşayan insanların daha mutsuz olduğunu sürekli düşündüğü, yetinmeyi bilmediği, küçük şeylerle mutlu olmayı bilmesine rağmen bunu istemediği bir zamanda yaşıyoruz. küçük yerlerdeki insanlar ise çocuklarıyla, arkadaşlarıyla mutlu olabiliyorken televizyonda gördükleri büyük şehir illüzyonları onların da mutlu olmasını engelliyor olabilir. hep daha fazlasını istemek, hep daha fazlasının olduğunu bilmek... gezmek tozmak, oraya buraya gitmek filan yaşamak bu mudur? oysa bi rahat ol ufak şeyler yap ama mutluluğun büyük olsun dimi. türkiye ya da başka bir yer, kısaca dünyadaki insanın içinde hayattan tad alacak en ufak bir istek yoksa ne yaparsa yapsın fayda etmez.
  • hayattan zevk almayı bırak hayatta kalabilmek zaten türk insanı için bir başarı.
  • çünkü türk insanı hayatta kalmaya çalışıyor. zevk alma kısmı sonraki aşama.
  • hobimiz yok
    eğlenmek deyince
    a) rakı içmek
    b) mangal yakmak
    c) düğüne derneğe gidip beleşe sarhoş olmak
    d) göbek atıp kurtlarımızı dökmek
    e) kahvede pişpirik oynamak
    f) sigara içip dumanından şekiller yapmak
    gibi milli sporlarımız dışında hobimiz yok.
    enstrüman çalma yüzdemiz kaç?
    deniz kıyısında oturup sandalı olan kaç kişi var?
  • hayat telaşesi sarmış dört yanımızı dedirten durum. ihtiyaç hiyerarşisini göz önünde bulundurduğumuzda malesef diğer basamaklara geçemiyoruz. önce ekonomik özgürlük heralde galiba sanırsam :(
  • hayat zevk alınması gereken birşey miymiş?
    (bkz: türk olmak)
  • (bkz: hepinizin amk)
  • hemen nedenini söylüyorum
    nefretnefetnefret
    işim gereği farklı illerdeki temsilcilerle konuşmak zorundayım iyi günler diyorum kolay gelsin diyorum patt telefonu suratıma kapatıyo be adam sana da desen ölür müsün nerden geliyo bu kadar nefret
  • çocukluğumun geçtiği sokaklar kentsel donusume ve insaat rantina kurban gittiği için, o sokakla ilgili ayni kalan tek şey sokağın numarasi. cok degil 25 yildan bahsediyorum oysa ki. hos ilkokuldan itibaren dersaneye gittiğim, ders calismazsam karpuzcu olma riskiyle karşı karsiya kaldığım için sokağın tadını da cikaramadim cok fazla. beden egitimi, müzik ve resim dersleri, eger test cozmuyorsak, bizim icin futbol, blok flut ve belirli gun ve haftalar ciziktirmelerinden ibaretti. bu sayede kalas bir vucuda ve odun bir sanat zevkine sahip olduk. olimpik sporcular muzisyenler ve ressamlar sadece televizyonda görebildiğimiz baska dunyalarin insaniydi bizim icin. felsefe bir dalga konusu, cografya ve tarih milli bir mesele olarak kaldi aklimda. fen ve matematik ise test yontemiyle cevaplanacal sorular üreten bir takim mufredatti. bilimin merak uyandıran heyacanindan da bu sayede uzak kaldik.

    toplumsal hafizasi sokaklari sürekli yokedilerek torpulenen, bu sayede aidiyet duygusu zedelenen, bilime sanata ve spora bakisi "caiz/bohem/halisaha" kelimelerinden ibaret yuzeysel insanlar olarak, it gibi calisarak, bu yasimiza geldik. hayattan zevk almak biraz incelik ister, bos vakit ister, gecmisle bag ister. bizde hicbiri yok. malesef.
hesabın var mı? giriş yap