• türkiye'de mimar olmak zordur da, kamuda mimar olmak hepsinden de zordur. autocad den 3d den falan önce word excel bilmek gerekir. resmi yazışma kurallarını öğrenmek lazımdır. yoksa öğrenciyken hocanızın parçaladığı maket gibi, üzeri çiziktirilmiş oarak döner bütün yazılarınız. ayrıca da bila, şifahi vs kelimelerinin anlamlarını bilmeli ve gerekli yerlerde kullanmalısınızdır. bunları halletikten sonra 20 yıllık projeleri senin revize etmeni isterler. ne kadar yaparsan o kadar çok isterler.
    içerde sana bu muamele yapılırken, dışarda da sen mimar mısın, ne anlarsın projeden derler, yok efendim ben kaç yıllık mimarım, sen mi benim projemi onaylayacaksın derler.
    elin kolun bağlı, imar yönetmeliği, sığınak yönetmeliği, yangın yönetmeliği vs uydurmaya çalışırsın projeleri, benim işime müdahale ediyorsun derler. sonra yangın çıkar o binada, eee, sen onayladın bu projeyi, neden yangın yönetmeliğine uygun değil derler.
    türkiye'de mimar olmak zordur. kamuda daha zordur. aslında zaten bu ülkede her yerde, herkes mimardır. işte bu hepsinden de zordur.
  • hamam böceği gibi türemiş olan, bir sürü açtım oldu sikko aile inşaat şirketlerinin 1-2 tane alalım da şuraya kanlarını kurutasıya canlarından bezdiresiye kadar çalıştıralım, kullan-at mantığında mimar çalıştırdığı bir piyasa içerisinde, kendi geçimini sağlayabilmek için ya sabır çeke çeke çalışmaktır türkiye'de mimar olmak.

    her iş ilanı altında esnek çalışma saatlerine uyum gösterebilen ibaresi görmektir.

    şantiyede görevli iseniz, düz işçi olmaya karar vermektir. adam gelir, kaç saat çalıştığını söyler ona göre parasını alır. mesai yaptıysa onun da çatır çatır alır parasını. sizin kaç saat çalıştığınızı önemseyecek şirket çok azdır.

    lanet olası mahalle arası özel okullardan niteliksiz olarak mezun olan arkadaşlar, tecrübe ile nitelik farkını kapatabilirsiniz. sakin olun. ama piyasayı çok düşürüyorsunuz canım. sizin paraya ihtiyacınız olmayabilir. fakat, bu mesleğin de bir hakkı var. lütfen!
  • türk insanı olmakla eşdeğerdir. memlekette herkes mimar nasıl olsa. başta müteahhitler olmak üzere, ev hanımı da mimar, kasapta mimar, bakkal da mimar, iş adamı da mimar. hepimizin içinde bir mimar var, üstüne yılların getirdiği özgün tasarım anlayışlarımız da kaymak gibi oluyor. sonra çıksın ortaya basma kalıp toki binaları, mor, lacivert, pembe gibi deneysel renklere boyanmış ya da mozaik taşlar ile gözlerimize jimnastik yaptıran bina cepheleri, yedinci katta bahçeler...

    han sarhoş hancı sarhoş gibi oldu lan. neyse.
  • zor zanaattir efendim. türlü çeşitli abuk soruyla ve kimi zaman da neredeyse dalga geçilmeyle yüzyüze gelmektir. eğer asıl disiplini mimarlık yada inşaat olmayan bir sektörde çalışmak zorunda kalmışsanız hasbelkader bu zorluklar daha da bi çekilmez olur. sizden binaya, yapıya dair herşeye vakıf olmanız beklenir, ısıtma havalandırma konusunda tam bir uzman, elektrik işleri konusunda da hatırı sayılır bir bilgi birikimine sahip olmalısınızdır. bu konularda sorulan abuk bir soruya bir an için tereddüt ederek cevap vermeye çalışsanız yada hadi biraz daha ileri gidelim "bilmiyorum" deseniz alacağınız cevap ortalama olarak şudur : "yav sen ne biçim mimarsın?"

    içten içe hep sizin mesleğinize özenmiş, kalemi her eline aldığında "aslında ben de çok yetenekliyim, anlarım da bu işlerden" edasında çiziktiren, çiziktirirken de artık hemen herkesin malumu olan mesleğinize ait terimleri azami ölçüde kullanmaya gayret göstererek imajını pekiştirmek isteyen, sizden üst pozisyondaki yöneticilerle muhatap olmak zorunda kalırsınız, özellikle o "diğer" sektörlerde.

    idealist davranıp(daha doğrusu maddi kaygı seviyeniz azbuçuk düşükse) o farklı sektörlerde çalışmak yerine bir mimarlık bürosunda çalışmanız halindeyse yapacağınız iş çok büyük olasılıkla proje çizimi ve üç boyutlu görselleştirmeden öteye gitmeyecektir. son yıllarda mantar gibi biten mimarlık bürolarının piyasadaki pastadan alacakları dilimin ölçülerinin azalması, bunun o büroların çalışanlarının yaşam standartlarına tabiki olumsuz yansıması, yanlarında çalıştırdığı insanların herşeyden önce meslektaşı olduğunu unutan büro sahipleri hep mesleğin acıtan cilvelerindendir.

    "iç mi" "dış mı" sorusu gelir hemen mesleğinizi söylediğiniz bir ortamda çevredekilerden. iki farklı disiplin arasındaki farkları yada ortak noktaları çok bilirlermiş gibi pervasızca, yargılarcasına sorarlar bu soruyu.

    herkesin bir şekilde "mimar" olduğu memleketimde biraz da böyle birşeydir mimar olmak...

    peşinen edit : yeni mezun yada bir iki yıllık mimar değilim, sadece dertliyim!
  • ilk yazdığım entry'de belirttiğim o "diğer" sektörlerde iş yoğunluğunuz da her zaman aynı seviyede olmadığından(ki bu gayet doğaldır, çünkü siz o firmada "uzman" pozisyonundasınızdır, excel başında sürekli veri girişi yapan bir personel olmadığınızdan dolayı da arada yoğun olmayan dönemleriniz olması gayet normaldir, anlayana tabi), işinizin az olduğu dönemlerde tüm gözler sizin üzerinizdedir. çünkü siz aslında hiçbirşey yapmıyorsunuzdur. dolayısıyla boş yere o firmada yer işgal edip, boş yere maaş alıyorsunuzdur ve yurdum insanının profesyonellik algısı son derece dar çerçeveli olduğundan hemen eleştiri ve kimi zaman da hakaret içeren suçlamalara maruz kalırsınız.

    bu pozisyondaki tüm mimarları allah kurtarsın diyebiliyorum ancak...
  • malesef ki bir mütahhit kadar kıymeti olmaz

    düzeltme.
  • ne bu kadar uzun uzadıya yazdın kardeşim? mimar olamıyorsan iç mimar ol?
    bina tasarımcısı ol. ne var ki bunda yani?
    binayla alakan olmasın. bir veya birden fazla müteahhitlik firması ile anlaşıp binanın iç ve dış tasarım çizimlerini, dizaynlarını oluşturacaksın ve parayı vuracaksın.

    bu kadar basit yani.
    pek de bi zor olmasa gerek.
  • bazılarına göre çok basit olan önerme
  • (bkz: azat yalçın)
hesabın var mı? giriş yap