• yurt icinde veya disinda yabanci bir insanla girilen gulunmeye deger eglenceli konusmalardir efenim. tanimi yaptik simdi diyalogu aktarmayi bir borc bilirim.

    hikayemiz sicak bir yaz gunu turkiye'ye tatil icin gelen 3 cilgin amerikali universite ogrencisi ile bir turk arasinda gecmektedir. bu 3, seker kiz candy kivamindaki bayanimiz bir tanidiklari vasitasi ile gezilerinin istanbul ayagi icin 1 hafta kalmak uzere bir apartman dairesi bulmuslardir. tesaduf budur ki kizlarimizin apartmanda kaldigi sure icerisinda apartman aidatinin odenmesi gerekmekte ve bittabi ki coplerin toplanmasi icin kapici ile muhattab olunmalidir. gorunen koy kilavuz istememekte ve dil sorunu yasanacagi apacik asikardir. bu sorunu ongoren kizlarimiz bir adet turkce-ingilizce sozluk alir ve bir aksam uzeri olaylar gelisir.

    kapici: knock knock knock (aslinda kapici kapiyi turkce calar ama kizlarimiz amerikali oldugu icin onlar muhtemelen boyle duymaktadir)

    3 kucuk amerikali kiz: aa what's up ya gecenin bu vakti. (kapidaki 37 adet asma kilit sokulur ve kapi acilir)

    k: merhaba bagyan copu almaya geldim ben bir de aidat vardi, yonetici get al dedi.

    3kak: what? cop? trash? oh yeah here it is..(kizlarimiz copten bir sekilde kurtulur)

    k: aidat vardi bir de ama?

    3kak: what? uh ee daat? take a look at the dictionary girls! this guy is trying to tell us sth. (hadi kizlar bakin bakalim sozluge ne diyor bu adam)

    neyse kizlarimiz tabi ki aidat kelimesinin nasil yazildigini bilmedikleri icin sozlukte de bulamaz.

    k: neyse o zaman ben yarin gelirim gorusuruz.

    3kak: what? gohr o sure iz? what's that supposed to mean? ( o ne demek yahu?)

    k: verin bakayim su sozlugu ben size gostereyim.
    kapici sozlugu alir ve kaderin bir cilvesi olarak gozleri iyi gormeyen kapici gorusuruz yerine guresiriz kelimesini parmagi ile sozlukten gostererek, yuzunde amerikali genc bayanlarla diyaloga girmenin mutlulugu icinde piskin piskin siritarak olay yerinden uzaklasir.

    3kak: wrestling? is this guy kiddin or what? (guresmek mi? manyak mi bu adam?)
    kizlarimiz olay sonrasi ingilizce bilen bir turk tanidiklarini arar ve kapicinin kendileri ile ertesi gun guresmek uzere bulusmak istedigini soyler.kizlarin ucu de hem yabanci bir ulkede olup hem de bu sekilde bir cinsel taciz sandiklari durum icinde bulunduklari icin oldukca tirsar. turk arkadas gulmekten olur.

    not: bu entry mezardan yazilmistir.
  • bazen farklı dillerde konuşmaktan değil de farklı değer yargılarıyla konuşmaktan kaynaklanırlar. malum, farklı sosyal çevrelerde yetişen insanların olayları algılayışı ve buna bağlı olarak o algılara verecekleri tepkiler de farklı olur. yabancılar diye tabir ettiğimiz farklı ülke ve kültürlerin insanları da şüphesiz ki bazı konularda, bazen az bazen çok ama illaki bazı konularda, bizim alışıp içselleştirdiğimiz tepkilerle uyuşmayan tepkiler vereceklerdir davranışlarımıza.
    misal, yıllardır türkiye'de yaşayan, türkçe'yi de sular seller gibi konuşan ama neticede "yabancı" delikanlı (y) ve halis muhlis türk gençkızımızın (t) diyaloğuna kulak verelim:

    y: ay ne zamandır sorucam bak erkek arkadaşın nasıl?
    t: hmmpf yok öyle biri bitti o iş.
    y: gitti?
    t: gitti de diyebiliriz evet tabii, gitti.
    y: nereye gitti?
    t: bilmiyorum valla, yolladım gitti.
    y: aaa sen saçına bişey mi yaptın çok güzel olmuş?
    t: ördüm yahu bildiğin.
    y: sana çok yakışmış.
    t: alex... yavaş gel.
    y: hızlı oldu di mi? evet yavaş olayım. (kısa bir sessizlik). akşam yemek yiyelim mi?
    t: ...

    gençkızımız yurdum erkeğinden alışmıştır ki, karşısındaki erkek şayet yazma niyetinde ise, gençkız artık bir ilişkisi olmadığını açıkladığında hiç istifini bozmadan "hadi ya çok üzüldüm hayırlısı olsun" desin, sonra o akşam "bizim it size balta getirdi mi?" konulu bir sms atsın, ilerleyen günlerde yırtık dondan çıkar gibi çıkıversin 10 dakikada bir kızın karşısına, daha sonraları hafiften sahiplenme moduna girsin, "o herif kim niye senle konuşuyordu?" desin, "sana ne oluyor be?" cevabını alınca da triplerden trip beğensin, sokakta görse selam vermesin. gençkız geçmişteki deneyimlerine dayanarak yabancının tereddütsüz yazışı karşısında mavi ekran verecektir bittabi.
    ha tabi bir de şu var, bir yabancıyla yapıldığında komik bulunan bu dialog bir türk delikanlısı ile yapılsaydı iğrenç bulunurdu muhtemelen gençkız tarafından. ne de olsa yurdumun gençkızları yurdumun delikanlılarını hunharca yargılarken yabancılar söz konusu olduğunda "ee ne de olsa farklı sosyal çevreler" dayanağıyla tolerans sınırlarını şişirirler de şişirirler.
  • bu dialoglardan bir tanesini daha aktarmak gerekirse gecenlerde icine dustugum traji-komik durum guzel bir ornek olusturabilir.

    deli guzel amerikali hatun: deli guzel bir amerikali hatun
    sinirbaz: bildigin turk delikanlisi

    sinirbaz bir cumartesi aksami bara gitmistir. arkadaslarla gulup eglenen sinirbazin gozune barin karsisindan kendisine kisa fakat davetkar bakislar firlatan guzel genc bir kiz ilisir. icki alma bahanesiyle arkadaslardan ayrilip kizin yanina gidilir ve konusmaya baslanir. dakikalar gecer, eglenceli ve bol kahkahali muhabbetin dozu alkolun de etkisiyle oldukca artar. genc kiz sinirbaza gecenin ilerleyen saatlerindeki planlarini sorar. sinirbaz hic bir plani olmadigini soyler ve olaylar gelisir.

    dgah: what are you doing after this? (buradan sonra ne yapiyorsun)
    s: dunno, don't have no plans. what u up to? (bilmemki ne yapsak, sen ne yapiyorsun?)
    dgah: do you wanna go to church with me? ( benimle kiliseye gelmek ister misin?)
    s: church? no, thanks! (ne kilisesi kardesim, kalsin ben ufaktan ortamdan ayrilayim)

    ve sinirbaz kizin garip olduguna kanaat getirip ortamdan uzaklasir. sinirbazin kendisiyle yaklasik bir saat konusup ortamdan uzaklasmasini sinirlenen hatun bari terkeder.

    tanistigi bu siradisi kizdan oldukca etkilenmis ve bir o kadar da hayal kirikligina ugramis sinirbaz saskin bir vaziyette amerikali arkadaslarinin yanina doner. arkadaslari sorar ;
    - what s up man, that hot chick was not interested in you any more? (ne oldu, kiz seni salladi galiba?)
    s - no man! she wanted to go to church with me!!! (yok be yahu kiz benimle kiliseye gitmek istedi)
    - so why didn't you go with her? (ee, niye gitmedin ki?)
    s - i'm not christian. (ben hiristiyan degilim ki)
    - you stupid fuck! church is a 24 hour open bar!it stays open on sunday mornings thats why people call it church! (salak, salak. kilise pazar sabahi ogleden sonraya kadar acik bir barin adi, insanlar kilise yerine pazar sabahi oraya gittikleri icin adi oyle)
    s - hassiktir! (direk hassiktir denmistir)
  • 2 turk ve bir almanla birlikte yenilen yemek sonrasi her dunya erkeginin ortak paydasi olan kizlar ve futboldan inceden muhabbet donmektedir. bana gore biraz daha mutedil yasayan turk arkadasin partilere niye gitmedigini merak eden mattheus sorar;
    mattheus: so u go party tonight, im sure there r a lot of chicks in that party.
    specialist : mmm i will but my friend not go, i think,u know he is not using alcohol so it is meaningless to go parties while everybody drunk.
    m: don t he likes girls, if he gay let me know, i ll take my position on that way.
    s: :) ha ha no no he is not gay for sure. u know sex before marriage is forbidden in our religion.
    m: i see but you drink alcohol i think you are not religious guy.
    x: specialist is just muslim, nothing more.
    m: ok i see sex is forbidden. but what about blowjob u know it is not sex its like handshaking, is it forbidden too ?
    s,x: i4tyogeiotmg0,g.... lirik hata raporu.....
  • bir üniversite yemekhanesi, para kasaya ödenir fiş alınır, fiş görevliye verilerek yemek alınır...

    yemek veren görevli: fiş?
    yabancı öğrenci: no! no fish! vegetarian please!
  • vefa lisesinin birkaç sokak ötesinde ben ve ingilizcesi çok iyi (!) olan bir arkadaşım *yolun kenarında durup sohbet etmekteyizdir. yanımıza bir yabancı yaklaşır, adres sorar ve diyalog başlar.

    yabancı: can you tell me where is the hede hödö?

    arkadaş kişisi: ok. first, you go böööllle *, then biiiiile * *, after that, you go go go go *... then you are there. oldu?

    yabancı: hımm.. thanks.

    ben: e yok artık?!?!
  • balayında otelin barında eş ve orada tanışılan çiçeği burnunda diğer çiftlerle eğlenilmektedir.

    ilerleyen saatlerde yan masadaki turist grupla berber dans edilir vaziyette iken turist grubun 45'lik gay lideri muhteşem bir ymca dansı gösterisinden sonra bize döner ve:

    -where are you from?
    -we are from turkey ? and you?
    -we are frome belgium. belgium 2 points.

    (bkz: eurovision)
  • izmirde gezinen bir turist grubu bir kişiden* kendilerinin fotoğrafını çekmelerini ister. genelde fotoğraf çekerken, "çekiyorum, çekiyorum, çeeeektim.." denildiğinden kişimiz olayı karıştırır ve bunu da ingilizceye çevirir.

    - aym teyking... aym teyking.... aaaaaaaayy tuuk...
  • isyerinden bir kac arkadasla ogle yemegine gidilmistir. donus yolunda kirmizi isikta beklerken on koltukta oturan arkadas biraz uzagimizdaki, onunde pek cok luks aracin park etmis oldugu buyukce binayi isaret ederek lafa girer.

    - this is a great place, people are dying to come here! (burasi harika bir yer, insanlar buraya gelmek icin oluyorlar! )

    sinirbaz - why ? what is this place? (neden? burasi ne ki?)

    - it's a funeral house! (cenaze evi)

    sinirbaz - ? (mavi ekran)
  • surekli alim yaptigimiz firmanin gonderdigi 30'lu yaslarin basinda, sarisin ve oldukca cekici satis temsilcisi ve ayni zamanda sirket sahibinin kizi genc bayan sinirbazin ofisine ziyarete gelmistir. bir sure firmanin urettigi yeni parcalarin teknik ozelliklerinden ve halihazirdaki projelerde kullanilan firmaya ait parcalarin uygunlugundan bahsedildikten sonra taraflar rahatlamis ve dosthane bir sohbete baslanilmistir. konu universite yillari ve taraflarin egitimine gelir.

    sinirbaz - i studied this'n that, here'n there. (orda burada okudum, sunu yaptim, bunu yaptim)

    satis temsilcisi - oh really, i studied there too. (oyle mi , ay ne ilginc bende orada okudum)

    s - awesome! what did you study? ( ohannesburg, sahane! hangi bolumde okudunuz?)

    st - i studied speech therapy but after graduation i decided to work with my dad after few years. ( konusma terapisi okudum ama bir, iki yil calistiktan sonra babam bana bu isi teklif etti ve onunla calismaya basladim.)

    s - oh really! that's great~ (anlamis taklidi yapma efekti verir ama temsilci zeki bir bayandir ve hemen atilir)

    st - let me explain it to you a lil bit! we do help people who have hard time speaking after a traffic accident, koma or brain damage. ( biraz aciklamak gerekirse; biz konusma terapistleri komadan yeni cikmis, trafik kazasi gecirmis veya beyin hasari almis hastalarin tekrar konusma yetilerini kazandirmak icin fizik terapi yapiyoruz diye soze baslar ve detaylari anlatir)

    s - hmm, sounds interesting, just like a doctor. (hmm, ilginc tabi, ayni doktor gibi der ve sanki anliyormus gibi hic sormamasi gereken soruyu sorar;)

    s - so ... what was your specialty specialty? ( uzmanlik alaniniz neydi peki?)

    st - swallowing !

    s - !!!! ( bu kadar ciddi bir toplantida oyle bir pot kirilmistir ki , sinirbaz et tirnak ne varsa bacagina gecirmis ve gozlerinden yaslar bosansada gulmemeyi basarmis ve boylece belki de sirketteki gelecegini riske atmamistir.

    satis temsilcisi bu anin stresi yuzunden 2 dakika icinde odayi terk ederken sinirbaz buyuk bir kahkaha patlatmayi ihmal etmemistir.
hesabın var mı? giriş yap