2662 entry daha
  • 2008'in başları, o zamanlar ankaralı bi grupla çalıyorum. taksim studio live'da konserimiz var. konserden önce karnımız açıkınca birisi çıktı abi dürüm yiyelim dedi, hepimiz de atladık ooo süper olur diye. türküz olm biz acıkınca dürüm dedin mi konu kilit.

    neyse efendim bizi hakikaten on numara dürüm yapan bi yere götürdüler. 2şer tane dürümleri patlattık. yalnız dikkat ettim soğan olsun mu? sorusuna benim dışımda kimse evet demedi. bir tek ben "olsun olsun bol olsun" dedim. gerçi adam potasyum sülfat olsun mu? dese ona da bol olsun derdim. zaten obur bi adamım e karnımda aç kaldı mı dohuz?

    velhasıl dürümleri yedik, mekana döndük. konser başladı, bitti. gelen giden var tabi çok iyiydiniz, elinize sağlık, warwick mi o? vs vs. groupiebacılarda geliyo tabi sohbet muhabbet gırla. sonra gideyim de bi bira içeyim bari diyerek bara gittim. mekan kalabalık tabi şöyle barın en uç kısmından istedim aldım biramı tam döndüm gidicem arkadan bi ses " yaa .......'ın basçısıyla konuştum demin herif leşşş (aynen ş'leri böyle uzattı kaşar) gibi soğan kokuyodu." baktım yerin yarılacağı falan yok o an ustaca bi hamleyle bira şişesinin içine girdim * ve yuvarlanmaya başladım. bizim elemanların oraya gelince birinin ayağına çarptım o da aldı masaya koydu beni.

    gün boyu 80 tane insan vardı yanımızda ipnelerin biri de demedi ki abi çok soğan yemişsin diye. bari kibarca şurdan bi naneli ciklet alalım mı diyeydiniz *. o günden beri soğan yemiyorum sözlük. zaten reflüm var lan benim.
  • bizim iş yerinde ne zaman usta gerektiren bir durum olsa (su, elektrik, kaynak vs.) hep aynı usta gelir, çok da severim kendisini, isviçre çakısı gibidir ve iyi bir insandır. geçen baktım karşıdaki binada çalışıyorlar. işaretle kahve içerler mi diye sordum. kabul edince de götürdüm, iş yerinde dolapta tatlı da vardı, dedim ondan da ikram edeyim. götürünce pek bir sevindiler tabii "sen de olmasan..." falan diyorlar, ortamın samimiyetine kapılıp ekledim ben de.
    - ben ne zaman çalışan bir usta görsem veresim gelir.
    "gelir" dediğim anda kurduğum cümleyle iyi niyetimin birbirleri ile ne kadar alâkasız olduğunu farkettim.
    - ...yani yiyecek bir şeyler.

    allah'ım o kısa sessizlik, o başımdan aşağı inen kaynar sular...
    yola bakmadan karşıya geçtim.
  • ortaokulda nezle halinle sözlüye kalktığında, konuyu anlatırken burnundan sümük baloncuğu çıkması. bayağı bildiğin böyle kocaman baloncuk oldu lan. anında elimle ağzımı burnumu kapadım.

    önden bi çocuk da "delimine, niye ağzını kapıyosun?" dedi sırıtarak. pis.
    travma yemin ederim.
  • ortaokulda, tören esnasında ve bütün okulun önünde yere kapaklandığım an. yerel bir turnuvada derece almıştık, madalya takılacak diye havalı havalı yürüyordum. sonrası malum. yer yarılsaydı da oraya düşseydim.
  • sabahın köründe kosuyolunda ismini vermek istemedigim bir kahvaltıcıya gitmistik. haftasonları sanki bedava yemek dagıtılıyormuscasına kalabalık oldugundan, beklemeye alalım dediler. ben de "bosalan yer olursa gösterirsiniz" diyecegime "bosalma yerini gösterirsiniz"dedim. adamcagız bir afalladı ben atomlarıma parcalandım. uzun zamandır da ugramıyorum.
  • hüloooğ larla göt kılları ile ve nihat doğan ile aynı ülkede yaşamak olsa gerek.
  • tekne yanaşma iskelesinde balık tutarken, yanımıza biri daha geldi.
    çantası, kamışı falan profesyonel bir adam gibi gözüküyor.
    bende o gün hiç balık tutamadım, belki bu adamdan bir şeyler öğrenirim diye içimden geçiriyorum. adam, yaktı sigara içmeye başladı.
    o sırada uzaktan bir tekne gözüktü, bize doğru geliyor. yan taraflarda da yanaşma iskelesi var, bizim olduğumuz yere gelmez diye düşünüyorum.
    teknenin gelmesine 15 metre falan varken, bizim iskeleye yanaşacağını anladım.

    normalde kolay sinirlenen biri değilim ama, yanımdaki adamdan bir şeyler öğrenirim diye umut ediyorum. adam daha çantasını açamadan bu tekne nereden geldi diye sinirlendim heralde.
    "ulan a... koduğumun ib..si yanaşacak başka yer mi bulamadın" diye ağzımdan çıktı.
    etrafımdan destek beklerken, yeni gelen adamdan şu cümleyi duydum.
    -ibne değil o, benim abim.
  • yaklaşık iki sene önce kan tahlili yaptırmam gerekiyordu. gittim polikliniğe hemşire aldı kanımı ama kan da ne kan üç tüp vakumladı. ben de aç gitmiştim halsizlik çöktü haliyle. hemşire de bunu farketti bana sordu "başın mı döndü" diye. ben de evet anlamında başımı sallayabildim. o da bana avucunun içinde kesme şeker uzattı ama halsizliğin de etkisiyle uzattığı şekeri at gibi direkt ağzımla almaya çalıştım. 0.2 saniye kadar sonra anladım elle almam gerektiğini.

    o gün bu gündür başka yerden alıyorum randevularımı.
  • şüphesiz nihat doğan konuşurken.
  • deprem
1534 entry daha
hesabın var mı? giriş yap