• adamın üslubuna takılmışlar doğruyu yazmış bence gayet , tek katılmadığım yanı "suriyeyi kurtarmak için savaşıyoruz" neticede biz orda suriye'yi kurtarmaktan ziyade ülkemizin suriye sınırını güvene almak için yani hergün kilis'e düşen bombaların sonlanması için girdik bildiğim kadarıyla.
  • çok sevdiği suriyeli dostları olan biriyim. on- on beş yıllık geçmişe dayanan. bu dostlar da suriye de değil artık. almanya da yaşıyorlar. önce bir bunu belirteyim.

    sonra:
    1. ekonomik gerekçelerle türkiye'de bedeninden para kazanan, 90lar boyunca bunu yapan, eski doğu bloku ülkelerinin vatandaşlarını bu kadar benimsememiştiniz. nataşalarımız vardı sadece. ve adamların ülkeleri ile ilişkileri bile buradsn kurguladınız.
    2. hala sokaklarda gördüğünüz afrika kokenlilerden "aids" kapacakmış edasıyla kaçıyorsunuz.
    3. sizin arap seviciliğiniz çok iyi. ama vergiyi biz veriyoruz. hatta hemen türk vatandaşı yapalım gelenleri.

    4. zaten anayasayı da değiştiriyorsunuz. türkçe zorunluluğu kalkarsa, yeni okullar, yeni çiftlikler kurarsınız. hatta kaynaşmalı arapça eğitim veriririz. sanki 12 senede adam gibi türkçe okuyup yazma öğretebiliyormuşsunuz gibi. ha benim anadili kürtçe olan çocuklara dil eğitimi yasaktı değil mi? ondan öğrenci alırken "ama o kürt, madem senle çalışsın" diyebiliyorsunuz açıklıkla.

    ben mı ırkçıyım? (bkz: hadi be oradan)
  • "yüreğiniz yetiyorsa…
    demokrasiye inanıyorsanız…
    milli iradeyi savunuyorsanız…
    buyrun, suriyeliler için referandum yapalım!"

    bu kısmı bile yeterli olan yazı.
  • her gün yılmaz özdil okusam referandumda evet verirdim. ağır gerizekalı olduğunu sanmıyorum; bence ajan bu adam. akp zihniyetinden pek farkı yok; tek ayrıştığı konu laiklik; ki onu da kıçından anladığına eminim.
  • aramızda hala bu toprakları kendi tapulu malları sananlar var. sorsan 4 göbek gerisinin nereden göçüp buraya geldiğini bileyemeyecek insanlar şimdi her yerin sahibi sanıyorlar kendini. tam da ırkçılığın tanımı işte bu olsa gerek. eğer bir kişiyi sana benzemiyor diye, kültürü farklı diye, uzaktan geldi diye, dilini anlamıyorsun diye, rengi sana tuhaf geldi diye, dini senden farklı diye arana almak istemiyorsan kusura bakma kutunu açıyoruz: ırkçısın.
  • avrupa da ki gibi muhalefetin bu konuya eğilerek ciddi kazanc sağlayacağını düşünüyorum..
  • bir liberal olarak ana fikrine katılmadığım yazı.

    suriyeli gelmiş şirket kurmuş para kazanıyorsa bu iyi bir şeydir. senin vatandaşın kurmuyorsa ya da onun kadar başarılı olmuyorsa bu kötü bir şeydir. sen de çalış, sen de kazan... normali bu. ancak suriyeli, senin kanunlarına uymuyor, ayrımcılık yapıyor, adil rekabet ortamını bozuyorsa bunun engellenmesi gerekir. senin mahkemelerin var, rekabet kurumun var, zabıtan, belediyelerin var. neden engel olmuyorsun? diye sormak yerine "kurmasınlar, yapmasınlar" demek mantıklı da değildir adil de.

    isterse çinlisi gelsin, ülkende şirket kursun. adil şartlarda yarışıyorsanız senin doğal bir avantajın olması lazım, sen zaten o doğal uyum avantajınla bir şeyler yapıp öne geçebilmen lazım. ama işte halk tembelliğe alıştırılınca, devletten beslenmeyi normal hale getirince, şirket kurmak haraç kapısı haline getirilince, ülkenin çarkları çalışmayınca her türlü haksızlık üstüste binip hangisi daha az haksız kim daha haksız gibi düşüncelerle zaman kaybetmemize neden oluyor.

    bir ülkeye tek bir şey lazımdır. hukuk. hukuk olursa gerisi hallolur.
  • zamanında senin benim hayatımızın stresi üniversite sınavından muaf olmaları
    yine senin benim hayatımızın stresi askerlikten muaf olmaları
    belimizi doğrultmamızı engelleyen vergilerden hastane masraflarından muaf olmaları bana çok geliyor aga dedirtip düşündürtmüştür.
  • en azından anadolu halkını suriyeli açısından bilgilendirme içerikli bir yazı olmuştur. almanyadaki türkler açısından bakıldığında da durum aynıdır. fakat bana göre dünyanın en gelişmiş ekonomisine, sanayisine sahip olan bir ülkede dört milyon kadar olan türk nüfusu bir sorun değil bir gerekliliktir. almanyada bulunan göçmenler ve mülteciler alman vatandaşları için refah kaybı değil aksine sikindirik işlerde çalışacak vasıfsız emek gücüdür. türkiye için ise tam aksine genç işsizlik oranı %30 toplam işsizlik oranı %12 olan ülkemizin bu oran içindeki vasıfsız işçilerin çoğunlukta olduğunu varsayarsak ki bu bir varsayım değil 81 ile üniversite politikası ile yetersiz akademik alt yapı yetersiz sanayi yetersiz özel şirket ve bu üniversitelerden çıkacak mezun öğrencilerimizin %90'ı devlet kapısı için senelerce sırada beklerken ülkemizdeki suriyelilerin bırakın halkın içine karışmayı mülteci kamplarında bulundurulması bile gelecek nesillerimiz adına bir kayıptır. bu kayıp türkiye ekonomisi şartlarında kayıptır. belki alman ekonomisi için bir getiri olabilir ama türkiye ekonomisi için net bir kayıptır. biz bu suriyeli olayına sebeb-sonuç açısından bakmayı yine unuttuk. mısır, libya, tunus ve baharistan cumhiriyetlerine destekçilik yapıp demokrasi heveslerini kursaklarında bırakan rte için sonuç neyi gösterecek hep beraber filmin sonunu izlemekteyiz.
  • evden çıkıyorum binanın dibinde bilmem kaç aylık çocuğu almış bir suriyeli para para diyor onu öğrenmiş. belli ki çocuğu da türkiye'de yapmış... ben evlenmeye korkarken kendi ülkemde o sevişmekten geri kalmamış. ve herneyse yok diyorum, vicdanım sızlıyor ama cebimdeki son parayı veriyorum bazen. sonra metrobüse yürüyorum 15 dakika. yolumu kesiyor bir kadın kucağında bir bebek, 'para, para, 2 lira' diyor. bebeğe bakıyorum, para verirsem bu çocuğu sokaklara mecbur edecek, (tabii bir önceki dilenciye para vermiş olmanın vicdan rahatlığıyla) bu kez vermiyorum para, yoluma devam ediyorum. yağmur başlıyor, metrobüs üst geçitinde yağmur altına oturmuş yaşlı bir suriyeli ayağım sakat diyor. sürüklenerek bir ileri iki geri kaçmaya çalışıyor. şemsiyemi veriyorum, nasılsa metrobüse bineceğim gerek yok diyorum.
    tam akbil basacağım, bir suriyeli genç onun için de akbil basmamı rica ediyor. buradaki rica kelimesi benim kibarlığımdan. yoksa kolumdan tutup turnikeyi işaret ediyor diğer eliyle. yok diyorum, kolumu alıp yoluma devam ediyorum. oturmak için metrobüste sıra bekleyen biri değilim. ama suriyeli ablalar ve gençler keyfine düşkün! itiş kakış kapatıyorlar ön sırayı, ahmet amcam ise arkalarda 'pardon öne geçebilir miyim' bile diyemiyor. anlatamıyor çünkü önündekine, kendi ülkesinde yabancı...
    metrobüse biniyorum, ayağıma bir çocuk sarılıyor, para istiyor 1 lira'yı beğenmiyor. radyo dinliyorsam, kulaklığımı çekiyor, şapkam varsa onu almaya çalışıyor. rahatsız ederek birşeyler kazanmayı öğretmişler çocuğa. çocuktur ne yapsa yeridir diyorum sonra bakıyorum cüzdanım yok. ya da bütün yol ayağıma sarılmış bir çocukla yolculuk yapıyorum.
    cevizlibağ'da inip taksim otobüsüne aktarma yapıyorum. neyseki burada biraz daha nefes alma imkanım var derken, çapa, fatih taraflarından suriyeli grup biniyor otobüse. bağıra bağıra konuşmalardan dolayı kitabımı okuyamıyorum ve kapatıp çantama koyuyorum. ineyim de kurtulayım şu gürültüden diyebiliyorum içimden sadece... taksimde iniyorum. bir çay içeyim de öyle gideyim işe, hem bir hava alayım diyorum. hazzopulo pasajına giriyorum. 'abe çay, kgahve, tiost' diyen bir garson geliyor, bakıyorum o da suriyeli. mehmet amca ise odakule'de arada dileniyor, 2 çocuk büyütüyorum iş yok diye.
    ben ırkçı değilim değerli arkadaşlar. kısa bir süre de olsa tunus'ta da yaşamış biriyim. ama şunu söylüyorum ki çok başımız ağrıyacak. iki gün sonra parti kurup, anadilde eğitim, şeriat isterük gibi taleplerle karşımıza çıkacak bunlar. orada savaş var deyip kendi ülkesinden kaçan vatan haini o gençlerden ülkemize fayda getirmesini beklemek absürt. bugün türkiye'de savaş çıksa, kendi adıma konuşuyorum devlet ve millet için en önde gerekeni yaparım. atalarımız da istiklal harbinde bunu yapmıştır. ben ülkemde suriyeli istemiyorum demiyorum. ırklarıyla ilgili bir problemim yok. ben ülkemde vatan haini, bir halta yaramayan insan istemiyorum. sokaklarda istismar edilen çocuklar istemiyorum. bu ülkede doğup büyüyen gençler dururken, vatan hainlerinin gelip burada para kazanmasını istemiyorum.

    el bab'ta savaşma olayına gelecek olursak, evet sınır korumak için oradayız diyen arkadaşlar olmuş. kısmen haklılardır. ama hangi dış politikalarımız bizim sınır hattımızı tehlikeye soktu da şimdi savaşmak zorunda kalıyoruz bunu düşünmek lazım. yoksa ne demiş ünlü bir mit başkanı: suriye'den türkiye'ye 8 tane füze atarız işleri çözeriz!
hesabın var mı? giriş yap