• devre arasinda quaresma diye bağıran vicdansiz yavsaklara inat ikinci yari hem seyircinin hem takimin costugu mac oldu.oğuzhanda israr edilirse bir tane daha kaliteli orta saha oyuncumuz olacak,olcay da olmayan bir sey var ama ne?gol kacabilir onemli olan hilbertin mac bitti diye diktigi topu o dakika da kovalamak. batuhan da cok israr edilmemeli,takimda fernandesin liderligi ile amatorun ruhun harmanlandigi guzel bir olusum var.ismail de duzelince ugurdan da kurtulacagiz,kimyayi bozmayacak bir iki transferle keyifli bir sezon gecebilir
  • öncelikle bir fb'li olarak tarafsız gözle seyrettiğim maç.

    1)onur çok iyiydi,almeida ve olcay'ın toplarında manda gibi yere yatmadan karşıladı,fernandes'in golünde hatalıydı.
    2)trabzon'un yeni transferlerini beğenmedim ama oyun disiplinini beğendim.sapara gerçekten iyi oyuncu.
    3)almeida'dan sol açık yaratmak ,zamanında deniz barış'dan daum'un sol açık yaratması gibi bir şey.olacak iş değil.
    4)hilbert, toraman ve fernandes iyi oynadılar.oğuzhan ve olcay bence de devamlı 11 oyuncusu olmalılar.olcay ne kadar gol kaçırıyor görünse de topu taşıyan ve tehdidi olan bir oyuncu.oğuzhan'ı umarım veli ve necip için kulübeye göndermezler,çünkü o ikisinden hiç bir şey olmaz eğer geleceğin takımı kuruluyorsa.
    5)bizim uğur boral bence futbolu bıraksın ,biz onu sevilla maçı ile hatırlayalım hep.
  • yine random oynanan bir oyun hele ilk yarı. batuhan ile başlamak almeida'yı yok yere kanada çekmek. sarı kart görmeden faul yapabiliyor diye toraman'ı orta sahayada oynatmak. ofansif anlamda beşiktaş'ı verimsizleştirmiş samet aybaba.

    halı sahada oynayanların bile bir planı var ver kaç filan yapmaya calısırlar en azından. beşiktaş'ın hiç bir planı yok fernandes'in dogaçlama oyununu saymazsak.

    ikinci yarınının sonlarında oyundan düşen trabzon orta sahasına karsı araya atılan toplarla pozisyon bulduk. bir kurgu filan yok yani dirençli bir takım olsa bunları da bulamazdık. trabzon beşiktaş'tan da kötü bu arada. yine beşiktaş'ın fiziksel üstünlügü 2. yarıda ortaya cıktı sadece.

    maç heyecanlıydı 2. yarı tempo da vardı fakat kendimizi kandırmayalım. muthiş maç falan yok ortada. hiç mi avrupa liglerinden maç izlemiyorsunuz. bu hafta oynanan sunderland newcastle veya west bromwich m. city ya da tottenham chelsea, maçlarını izleyin derim. çok farklı kafalar yaşatabilir size, eger bu maça muthiş diyorsanız.

    olcay gole çok uzak bir oyuncu. pas atabilmek ile gol atabilmek farklıdır. matematik yapabilenlerin sözel yapabilmesi gibidir biraz. gol atmak matematiktir, pas atmak sözel. olcay vasat bir sözelci tekrar söylüyorum

    hep soyledigim seyleri soylemek yerine vurgulamak için yazıp bitirecegim bu takımda hasan diye bir oyuncu var
  • sapara'nın topukla attığı golün garip bir şekilde hiç üzerinde durulmadığı maçtır. ya o kadar mı kolay bir şey topukla gol atmak, bilemedim.
  • trabzonspor cephesinden değerlendirilirse:

    şu sekiz haftalık süreçten sonra muazzam bir fırsat geçmişti elimize; olmadı.
    neden olmadı.
    ilk yarıdaki baskılı ve coşkulu oyunu tüm maça yayamadığımız için olmadı.
    genel olarak neden sürdüremediğimizi düşününce orta sahamızın 60. dakikadan sonra tamamen düşmesini görüyorum ben.
    burada kilit nokta ise sapara’nın milli takımından yorgun dönmesinin ve grip olarak oynaması sanıyorum.
    sakatlıktan yeni çıkan soner aydoğdu ve geçen hafta sahalara dönen olcan’ın henüz tam performansa ulaşamadıkları aşikâr.
    yasin’in de kondisyonu maçı tamlamaya yetmeyince bütün yük stoperlerin ve beklerimizin sırtına kaldı.
    bu da oyunu kendi sahamızda kabul etmemize sebep oldu.
    barış’ın oyuna girmesindeki amaç sanırım bu dengeyi lehimize çevirecek bir baskı gücü kazanmaktı
    ama barış da bu konuda çok katkı yapamadı.

    ileri uçta topu tutmayışımızla birleşince, ilk yarısını tamamen domine ettiğimiz maçın ikinci yarısında inanılmaz şekilde mahkûm oynadık.
    bunları söylerken bjk oyuncularının gösterdiği direnç, inanç ve özveri benim kendi adıma futboldan keyif almama sebep olan önemli unsurlardan birisidir.

    janko’nun oyuna gerekenden çok geç girdiği kanaatindeyim.
    fakat antrenmanlarda ilk onbirde olmasına rağmen son çalışmada sakatlanarak yedek soyundurulan janko’yu fazla riske etmek istememiş olabilir güneş. durum bu minvalde ise eğer bence emre’nin oynatılması da bir alternatif olabilirdi.

    fakat devre arasına önde girilen bir maçta skoru eşitliğe getiren rakibin karşısına derbi deneyimi olmayan bir yeteneği çıkarmak istememiş olabilir hoca.

    maçın iyilerini saymak gerekirse onur ilk sırada olmalı, bire birlerde hatasızdı, yediği golde pozisyon hatası yapsa da fernandes’in ölümcül şutunun da hakkını vermek şart. zeki, bamba, emerson ve yumlu (yumlinho) bence güzel bir dörtlü oldular. celustka ve giray da burayı zorlayacaklardır.

    zeki artık bence serkan’ın yedeği değil bu kadronun ilk onbir elemanı olmalı.
    soner ve sapara oyundan düşene kadar çok iyi işler yaptılar ve bence zokora ligin mevkisinde tartışmasız en iyisi.

    bu kadroya adrian, alanzinho ve colman da katılacak.

    daha iyi olmasını beklediğim isimlerin başında halil geliyor. olcan bir an önce form tutmalı.
    oynadığı dönemde savaşçı karakterini gösteren volkan’ın da fiziksel olarak güçlenmesi ve takım oyununa daha çok adapte olması gerekli.

    takım genel olarak iyi savunma yapan ama skor üretemeyen bir görüntü çiziyor.
    defans tamam, sırada taarruz güçlerinin hazırlanması var yani.

    sevindirici olan bu evrim sürecini takımın yarıştan kopacak kadar kayıpla bitirmemesi olacaktır.
    üzücü olansa lider ile eşit puan seviyesine çıkmamızı sağlayacak bu maçtan sadece bir puanla ayrılmamız.
    benim güzel günlere inancım tam.
    devre arasında yapılacak iyi takviyelerle şampiyonluktan bile bahsedebiliriz.

    futbolda taraftar olarak üzerimize düşen destek vazifesini yaparsak bu sürecin daha da hızlı başlamasını sağlayabiliriz.

    maçın en güzel anı da bence bu fotoğraftır. :
    http://a1210.hizliresim.com/12/q/f5j6j.jpg

    22 kasım 2008’de gaziantepspor deplasmanındaki maçta ise genç oyuncuya ilk kez forma şansı tanımış, 11’de oynatmıştı. samet aybaba ile soner, dün rakip oldu. 21 yaşındaki futbolcu, maçtan önce aybaba’nın yanına giderek elini öptü. ikili bir süre sohbet edip, birbirlerine şans diledi.

    futbol asla sadece futbol değildir...

    ayrıca trabzonspor'un 1967.golünün sahibi sapara'yı da tebrik etmek lazım.
  • almeida'dan kanat adamı yaratmak gibi uçuk ve ulvi bir görev edinen samet aybaba'nın ilk yarıda istediğini yaptıramadığı maç. bu çok ekstrem bir şey ama, almeida işte. pivot santrfor, rakibi bozan tek vuruş oyuncusu. sırtı dönükken top tutar. ikinci yarı seyrettiğim beşiktaş ise daha istekli daha hırslıydı. olcay'ın bindirmeleri çok etkili oluyor. bu adamın kesilmemesi lazım. oğuzhan'da çok istekliydi faydalı da oldu. fernandes zaten çok ayrı bir oyuncu ama nedense bazen arkadaşlarını görmüyor, bodoslama gidiyor sonrası da belli.

    babam hep anlatır bir kolej takımının başka bir havada olduğunu, serpil hamdi tüzün'ün tıpkı samet aybaba gibi zamanında kimleri türk futboluna kazandırdığını. bu teknik adamlarla çalışmak büyük bir lütuf, formayı kapıyorsun ve hep vitrindesin.

    netice, girmeyince girmiyor mını ızdırabını sktiğiminin topu.
  • bu maçın beşiktaş özelinde bir ton kazanımı var. son dakika kaçan golle 7 kişinin yere yığılması, takım olmada atılan önemli adımlar, fernandes'in dönüşü, vs. bunlar arasında sayılabilir. ama en büyük kazanım bence olcay. fenerbahçeyle galatasaray arasında gol atma üzerinden, gerçek fenerlilik/galatasaraylılık muhabbeti döner ya. bence aynısı beşiktaş'ta da var. yalnız beşiktaş'taki biraz talihsizliğe dayanıyor. karşılaşma esnasında abidik gubidik bir talihsizliğe maruz kalırsan, yüzde yüz golü atamazsan, maçı 3-0'dan son 20 dakika 3-3'e getirirsen, akıl dışı karamboller yaşarsan, forveti kaleye alıp maçı alırsan, dev takımlara karşı inanılmaz oynayıp fantastik skorlar elde edersen, aynı takımlar karşısında bir hafta sonra mücadele dahi edemezsen, taraftara saç baş yoldurup televizyonu evden attırırsan, yarın sabah kalktığında çocuğuna ne diyeceğini, onun kalp kırıklığıyla nasıl yüzleşeceğini dert ediyorsan gerçek beşiktaşlısındır. olcay da gerçek beşiktaşlı olmuştur.

    beşiktaş kaybetmesin bu özelliğini. seba sonrası hep kaybeder gibi oldu. daha doğrusu kaybedeceğine dair izlenimler uyandırdı içeride yaşadığı ve medyaya yansıyan olaylarla. galibiyet, mağlubiyet, 736 tane şampiyonluk, bir o kadar türkiye kupası, uefa, kupa galipleri, şampiyonlar ligi kupası, süper kupa, kıtalar arası kupa, her ne haltsa bunlar biçimler ve gelip geçerler, kalıcı olan karakterdir. boğazına kadar boka batmış ve dışarıda oynadığı her maçla aslında bu işten pek çakmadığını ispatlayan türkiye futbolunu güzelleştirmek için iyi bir yol, kulüp karakterine bakmak ve bunun özelinde futbolu kurgulamak.
  • öncelikle kızgınım.. beşiktaş, trabzonspor gibi gayet kötü oynayan bir takımı kendi sahasında yenemediği için kızgınım. (bizim önümüz puslu, trabzonun hepten geberik) üç net gol pozisyonunu değerlendiremedikleri için kızgınım. kızgınım da kızgınım yani..

    ama en çok delirdiğim konu samet aybaba.. olcay son saniyede golü kaçırıyor, samet aybaba bu beceriksizliğe 45 saniye isyan ediyor ya. işte ben de koskoca ilk yarı, 45 dakika boyunca isyan ettim samet aybaba'nın teknik direktörlük beceriksizliğine.

    devre arası aynen şunu konuştuk: acilen batuhan'ı çıkartsın, olcay'ı almeida'nın arkasına alsın, holosko 60'a kadar geberir, onun yerine de -başka adam olmadığı için- mehmet akyüz'ü alsın..

    şimdi ben bunları gayet saftirik bir kimya mühendisi olarak bu kadar söyleyebiliyorum. samet aybaba tüm bunları lütfen yapabiliyor. hala batuhan'dan prens yaratma sevdasıyla iki tane kuleyle oyuna başlayıp yerden top oynamamızın önünü tıkayabiliyor, hala ileri şişirme toplarla 10. sınıf kuzey futbolu oynatmaya çalışıyor. koca ilk yarı böyle bok oluyor. sonra artık şeytanın gör dediğini yapıyor, tüm bunları değiştiriyor. sonuç; alakasız yenen bir gol, güme giden ilk yarı, ikinci yarıdaki tüm mücadeleye rağmen girmeyen toplar ve kaybedilen iki puan..

    beşiktaş taraftarı mücadeleyi alkışlıyor. "hep böyle oynayın, canımızı verelim" diyor, 2 dakika önce sinirden kendini sikecek adamların birden bu moda girmesini o atmosferi yaşamayan başkalarının bunu anlaması çok kolay değil.

    şu takımda 3 şey değişirse;

    - her ne kadar devşirme bir ön libero olarak iyi işler çıkarıyor olsa da toraman'ın yerine veli..
    - uğur boral'ın yerine lisanslı herhangi bir futbolcu..
    - samet aybaba'nın yerine bu projeyi adam gibi yürütecek bir hoca..

    bu sene değil ama ilerisi için güneşli günler yakındır. yoksa ite kaka da gitse gene patlayacaktır bu teker..
  • devre arasında eski açık tribünlerinde 4-5 tane kavga çıktı. önce bizim olduğumuz kapalının yanındaki eski açıkta bir adamın ağzını burnunu kırdılar. eşi olduğunu zannettiğim bir hanımefendi hüngür hüngür ağlıyordu. üzüldüm. sonra karşı açıkta bizim tarafta olandan daha büyük bir hengame oldu. neyse şunu diyeceğim. olm hadi içiyosunuz iyi güzelde ottan boktan kavga çıkartmak ne lan itler. skeyim sizin yapacağınız taraftarlığı.

    bu derbilerde deplasman tribününe taraftar alınmaması ne kadar sikko bir olaydır. diğer süper lig takımlarının bu olaya halen niye itiraz etmediğini anlamadım ben. onlar almıyorsa biz de almıyoruz lan diyebilirler haklı olarak. bunu konuşun aranızda.

    bir de o son pozisyon gol olsaydı herhalde kendimi üç beş sıra ileri uçmuş bulurdum. havada dururdum 30 bin kişinin şahitliğiyle. hayal kırıklığı o 30 bin kişinin halini görse ''allah da benim belamı versin'' derdi. olsun olcay'ım. başka bahara artık.
  • sanki realmadrid'le oynamışız da berabere kalmışız havasında sonuçlanan maçtır. hiç bir anlam veremiyorum fernandes dışında sahada bir şey görmek mümkün değildi.
hesabın var mı? giriş yap