• gittiğim ancak sadece telefon ekranı izlediğim konser. teknoloji epey gelişmiş.

    anasını avradını siktiklerim.
  • bir kesimin arkasinda ismail turut var, diger kesimin ise roger waters.

    and the winner is...
  • aslında salim kafayla yazmak için bu entry'i bekledim. ama anladım ki benim bu konserin etkisinden çıkmam aylar ve yıllar sürecek. o yüzden daha fazla beklemenin gereği yok.

    olayı kişisel olarak ele alarak başlamak istiyorum. bu konserle, üçünçü kez roger waters'ı, ikinci kezse the wall'u izlemiş oldum. (bkz: 20 haziran 2006 roger waters istanbul konseri) (bkz: 21 mayıs 2011 roger waters manchester konseri) artık kendimi birazcık tecrübeli canlı bir roger waters izleyicisi olarak görerek, normal şartlara göre kendimden beklediğimden daha sakin bir tavırla itü'ye doğru yola koyuldum. heyecanlı bir karakter olan bendenizin, bu sukünetinin en büyük nedeni manchester'da izlediğim konserdi. o konser çok başarılıydı ve etkilenmiştim. ancak istanbul'daki dark side of the moon konserinin etkisini üzerimde hissetmemiştim. bunu da 2006'daki konserde, hayatta en sevdiğim sanatçıyı ilk kez kanlı canlı görüp, dinlememe bağlamıştım. diğer yandan da, istanbul'daki atmosferin konseri mistik bir yapıya bürüdüğünü ve bunun sonucunda roger waters'ın bile iyi bir hatıra olarak konseri hatırladığı da aklımın bir köşesindeydi. acaba hangisiydi esas o bünyemdeki etkinin sırrı diye düşündüm yol boyunca. sonra konser başladı ve roger waters sahneye çıktı. konserin sonunda hissettiğim mutluluk, yoldaki düşüncelerimi de aydınlatmış oldu. roger'ı istanbul'da izlemek gibisi yoktu. ingiltere'de insanların bu tür adamları sayısızca görmesi yüzünden, ortaya çıkan ambians kesinlikle bu tür etkinliklere açlık duyan kitleler kadar iyi olmuyordu. ambiansın kalitesi ve olaya duyduğu heves yukarı çıktıkca, roger waters'ın performansı daha çok etkileyici hale geliyordu. işte cevap buydu. zaten roger waters da, seyirciyle kurduğu bağlantının hiçbir yerde istanbul kadar iyi olmadığını söylerek bizi onore etti. bazıları tarafından klişe bulanabilecek bu söz, bence son derece samimiydi. çünkü yurt dışında birçok roger waters konserine giden arkadaşlarımdan, roger'ın buna benzer bir şey söylediğini duyan olmamıştı. bu yüzden içinde bulunduğum seyirci kitlesini ben de buradan tebrik ediyorum.

    sahne büyüklüğüne gelirsek, guiness rekolar kitabına girmiş bulunmakta. 2013 yılındaki the wall turnesinin farkı, konserlerin tarihte ilk defa stadyumlarda gerçekleşeçek olmasıydı. alanın büyümesiyle, produksiyon da büyümüştü. en büyük yenilikse, 2010'da başlayan turnede ilk defa roger waters'ın sahnedeki görüntüsünün, duvara monitörle yansıtılmasıydı.

    dün geceki konserdeyse, roger waters acayip enerjikti. zamanında çıkarak, büyüklüğün insanları bekletmenin değil, onlara saygı duyarak dakik olunmasının dersini vererek başladı bence. konser boyunca parçalarına eşlik eden seyirci, onun havasını bulmasına yardımcı oldu.

    in the flesh ile muhteşem bir giriş yaptı. ardından the thin ice başladı ve ilk olarak babası eric fletcher waters ekranda belirdi. arından gelen ilk another brick in the wall bölümü beni epey duygulandırdı. hoş benim babam çok şükür ben çok küçükken okyanusun diğer tarafına gitmemiş, hatta yanımda benimle beraber konseri izliyordu. ancak roger'ın bu parçadaki tutkusu, benim onun babasız bir hayattaki ızdırabının içine sürükledi. ayrıca, bu parçada bas gitarı da olağanüstü çaldı. ardından the happiest days of our lives ve another brick in the wall'un ikinci bölümü geldi. gösterinin climax noktalarından biriydi. özellikte the happiest days of our lives'ın albüme göre daha sert çalınması, seyirciyi çosturan noktalardan biriydi. another brick in the wall'da çıkan çocuk korosu, tarihte ilk defa roger waters'la beraber aynı sahneyi paylaşan türklerdi. yaşını küçültüp aralarında olmak istemeyecek kişi, sanırım o konser alanında yok gibiydi. derken bu konserdeki tek yeni parça, the ballad of jean charles de menezes'i seslendirdi. birçok kişiye bu süpriz oldu. tam konuşma yapmasını beklediğim noktada, roger türkçe konuşmaya başladı. bu konuda büyük çaba sarf edişi, taktir edilmeyecek gibi değildi. bence türkçe cümlelerinden en önemlisi, "bu konseri dünya'daki devlet terörü kurbanlarına adamak istiyorum" cümlesiydi. işte roger, işte waters dedik. baba yine vurmuştu damgasını. derken double track'li mother başladı ve taksim gezi parkı olaylarındaki şehitler duvarda gözüktü. roger waters 40 bin kişinin karşısında, harekete destek vermekten öte liderlik yapan bir hale geldi. kaybetliklerimize, hakkettikleri değeri verdi. goodbye blue sky, animasyonlarıyla herkesi büyüledi. arkasından empty spaces'deki çicekler herkesin önünde aşk yaptılar. what shall we do now'da roger waters vokallerde biraz daha ağır davranak yaşının şartlarına uygun, ama kendisine yakışan bir performans ortaya koydu. young lust'ta biraz geri planda kalmayı tercih etti. ardından one of my turns geldi ve terk edilen pink karakteri şova yakışır şekilde bir kriz geçirdi. akabinde karanlıklarda don't leave me now ile terk edilişine dair ağıt yaktı. bunun arkasından, another brick in the wall'un son bölümüne roger çok sağlam bir şekilde giriş yapıp, goodbye cruel world ile bize tek tuğlanın arasından bye bye dedi. herkes büyülenmişti. şahsen ben hipnotize olmuştum. konserin ikinci bölümü için beklerken, duvarda yansıtılan fotoğraflarla kaybedilenler anıldı.

    derken hey you başladı. grubun gözükmemesine rağmen, şovun bir başka climax anı yaşandı. tabii bunda parçanın sözlerinin, gezi parkı olaylarına çok uygun olmasının da etkisi vardı. is there anybody out there'den sonra hasret sona erdi ve roger seyircinin karşısına nobody home ile tekrar çıktı. ardından, vera yakarışı herkesin içini cız ettirtti. arkasından bring the boys back homeile yine gezi parkında kaybettiklerimizi anıldı. artık beklenen anlardan biri daha geldi ve comfortably numb başladı. roger sahnenin bir soluna bir sağına gidip, herkesi keyifli bir uyuşukluğa soktu. artık the show must go on ile şovun başlaması gerekiyordu ve faşist lider pink in the flesh ile sahneye kendisine aşırı derecede yakışan ray ban aviator'larıyla geldi. seyircinin üzerine ateş bile açtı. sonra stadyumdaki paranoyaklar için run like hell'i söyledi. waiting for the worms ile beyin hücrelerinin solucanlaşmasını izleyip, stop ile buna dur dedi. kendini yargılamadan önce, gözünden fırlattığı gözlüklerini kapmak isterdim açıkcası. herhalde elime geçirsem, yüzüme o gözlüğü hiç çıkarmamak üzere yapıştırırdım. the trial'da hakim duvarın yıkılması gerektiğini söyledi, arkasından beklenen duvar yıkımı gerçekleşti. son olarak, olaya noktayı koymak bütün grup sahneye çıktı ve outside the wall icra edildi. roger'ın da etkisiyle, kendisine eşlik eden gruptan en çok alkışı snowy white aldı.

    yukardakiler olurken, hepimiz kendimizden geçtik. eminim roger waters'ın kendisi de seyirciyle beraber ortak duyguları yaşadı. herhalde bu konser sırasında tek üzülen ferit şahenk idi. çünkü garanti bankası sponsorluğunda getirilen roger waters, 30 bin kişiyi gerçekleştirilen taksim gezi parkı direnişinin ruhuna hitap eder bir şekilde icra etmiş oldu. heralde bu durum, ferit şahenk'i başbakandan yiyeceği fırçalar ve boykotları düşünmesine yol açmıştır diye düşünüyorum. tabii başbakana sorulsa "ben roger'ın 30 bin kişi topladığı yerde, 1 milyon kişi toplarım" gibi gülünesi bir cevap verirdi.

    sonuç olarak, geçen sefer roger waters'ın gelmesi türkiye rock severler için önemli noktaydı. ama bu konser, türkiye tarihine damgasını vurarak ülkemiz için tarihi bir geceye dönüştü. dışarıdan hiç kimse, yapılan anlamlı direnişe, bu kadar anlamlı destek vermemişti. bu koşullar altında, roger waters'a hayran olmamanın mümkün olmadığını düşünüyorum. sen çok büyüksün roger!
  • seyirci olarak gelen bütün insanları sırayla kontrol ettim. sadece bir tanesi orospu çocuğuydu ve kırmızı lazeri vardı.
  • (bkz: roger that)
  • konser alanından bildiriyorum: duvara lazer pointer tutan kişi her kimse ona kafam girsin!
  • roger'in "bizi en cok siz anladiniz, bu konseri unutmayacagiz" dedigi, onu bilmem ama benim asla unutamayacagim konser.

    sahsen en cok comfortably numb performansini begendim, gozler tepede david'i aramadi degil.

    sehrimde ne guzel insanlar varmis demekten kendimi alamadim butun gece.

    konserdeki herkese selam olsun.
  • mother çalınırken " mother, should i trust the goverment ? " bölümünün akabinde tüm stat nooooo diye bağırırken duvarın üzerinde "kesinlikle hayir " yazısı çıkan konser...
  • seyircilerine seslenmek istedigim konser. lazeri sikan pic bunu okuyorsan lazer sikan elin gotune girsin pezevenk.
  • eve dönüş yolunda eve varmayı bekleyemeyip iş bu entryi girmeme neden olan muhteşem konser. epik bir masalın içindeymişsiniz gibi the wall albümünün tüm şarkıları arasında gerek görsel gerek kurgusal geçişlerin kusursuz güzelliği ile büyülenirken birden kırmızı bir ekranda ethem, ali ve gezi olaylarında hayatını kaybeden güzel insanların fotoğraflarını görünce tüm stadyumun çığlık çığlığa slogan atarak alkışlaması... roger abimizin destek veren konuşması ve kapanışta sistemin ördüğü duvarın yıkılması... kelimelerin yetersiz kaldığı anlardan biriydi. gelecekteki çocuklarıma ve torunlarıma müziğin evrensel gücünü anlatabilme imkanı sunan bir daha tekrarı olmayacak konser. müzik ziyafeti esnasında kendimden geçtiğim için arasıra çektiğim birkaç kuple görüntüyü ilerleyen günlerde entryme ekleyeceğim konser.
hesabın var mı? giriş yap