• her şeyin havada asılı kaldığı ve izleyicinin kendine göre hikayenin detaylarını konumlandırmaya çalıştığı bir film olmuş.
    hikayede bir varış noktası olmadığı için beğenmeyenler olabilir ama böyle bir senaryoda varış noktası olması mümkün değil zaten.

    --- spoiler ---
    bu dört eleman simülasyona konuluyor ve başlarından geçecek psikolojik değişimler teste tabi tutuluyor.
    bu noktada güzel bir gelişme var.
    olayın rengi gemiye tövbe estağfirullah o yaratığın girmesiyle değişiyor. ekip oksijen seviyesinin azalmasıyla gemiden ayrılıyor ve bıraktıkları dünyanın yerinde olmadığını görüyor.
    gittikleri kasabadaki dayı onlara dünya'nın başına gelen felaketten ve muhtemelen tüm dünya'da hayatta kalan bir avuç insan olan kendilerinden bahsediyor.
    ve de ekliyor, burada yeniden düzeni sağlamaya çalışıyoruz.
    bu demek oluyor ki artık doğa yasaları geçerli, yani ya yersin ya da yenilirsin, dip not olarak da biz burada yabancıları sevmeyiz yeğenim diyor.
    sonrasında kasabadakiler bu tiplerin zayıf olanlarını kendilerince eleyip diğer ikisinin bunca zaman hayatta kaldıkları yere ve oradaki kaynaklara ulaşmak için kolları sıvıyor.
    kasabadakiler kötü lanse edilmiş olsa da yaptıkları gayet pragmatist.
    emily ve theo kendilerini savunmaya çalışırken 400 gün doluyor ve walter bant kaydından onları tebrik ediyor.
    son ana kadar simülasyonun gerçek olduğu yani bir anlamda; gemideki, kasabadaki ve tüm bu 400 gün içinde yaşadıklarının tamamının onların psikolojilerini sınamak için kurulduğu fikri aşılanmaya devam ediyor. ama malesef dünya harbiden yok olmuş durumda.
    bence güzel filmdi. eved.

    editto: o tövbe estağfirullah yaratık muhtemelen radyasyona maruz kalmış masum bir vatandaş.

    emily ve theo'nun önceden sevgili olması ve emily'nin sırf görev için theo'yu terk etmesi gereksiz ve cıvık bir detay olmuş, o konuda senariste ben de çok kırgınım..
    --- spoiler ---
  • sonu gizemlerle dolu ilginç bir film. sonunda ne olduğunu anlamak için filmi tekrar izlemek gerekiyor. ancak o zaman sonunda ne olduğu daha net anlaşılıyor.

    --- spoiler ---
    acaba gerçekten dünyada bir felaket mi yaşandı yoksa tüm bu olanlar şirketin kurguladığı bir oyun muydu? son sahnede 400 günlük görev süresi dolduğu an walter'ın ekrana çıkıp konuşma yapması sanki önceden kaydedilmiş kaset kaydı gibiydi.

    filmin en başında gemi kaptanı hapisten çıkarken kendisinden sigara isteyen koğuş arkadaşı, filmin ilerleyen sahnelerinde kasabalı olarak tekrar ortaya çıkıyor. ayrıca porno dergisindeki kadın da o gizemli kasabada karşılarına çıkıyor. zaten dvorak (hani şu fareyi ezen adam) kadını tanıyor ve "şu arkamdaki kadın da şubat güzeli" diyor. dvorak tüm kasabalıların basın toplantısındaki sözde gazeteciler olduğunu fark ediyor ve hatta habire gülen psikopat kasabalının kulağındaki gizli kulaklığı da fark edip "walter sana ne söyleyeceğini oradan fısıldıyor değil mi" dediği an kasabalı bir anda bağırarak aşırı tepki gösterip konuyu saptırıyor. zaten bu yüzden ilk dvorak kayboluyor ortadan. gemideki o kadın personel de bu kurgunun içindeydi zaten. her gün mürettebata sözde bağışıklığı güçlendirici iğne yapıyordu ama her ne hikmetse o iğneyi hiç kendine yapmıyordu. her seferinde tepside sadece 3 adet enjektör oluyordu. ve bir keresinde dvorak bilgisayara video yüklemeye çalışırken "she's poisoning you" şeklinde gizemli bir uyarı alıyor. adam o an bunun bir halüsinasyon olduğunu zannediyor ama bence birileri mürettebatı uyarmak için gizlice o mesajı gemiye yollamış olabilir. o bıçaklanma sahnelerinin fake olduğu da dikkatle bakıldığında çok rahat anlaşılıyor. ne kaptanın koridorda koştururken elinde bıçak olan kadınla çarpıştığı sahne, ne de kadın personelin psikopat kasabalıyı arkadan bıçakladığı son sahne. ikisinde de bıçaklanma durumu yok (o iki sahne dikkatli izlendiğinde bıçaklanma olayının fake olduğu açıkça görülüyor). hatta kaptan bıçaklanınca kadın personel yarasına ilaç dökerken kaptan işkilleniyor ve "o ilacı gemide hiç görmedim. tüm ilaçların barkodu vardı ama bunun niye yok" diye soruyor. kadın orada muhtemelen kaptanın sahte ağrı duymasını sağlayacak bir ilaç döküyor sahte yarasına. yine en sondaki kavga sahnesinde, gemideki kameranın hareket ederek olanları takip ettiği bir sahnede net görülüyor.

    yine son sahnede 400 günlük görev süresinin dolduğu an geminin tüm ışıklarının son ayarda yanması ve giriş kapağından içeri güneş ışığı girmesi de kurgu olayını doğruluyor. eğer dünyada gerçekten felaket yaşanmış olsa ve buna bağlı olarak güneş panelleri elektrik üretemiyor olsaydı o son sahnedeki aydınlanma mümkün olmazdı.

    yani burada olan biten her şey şirketin ayarladığı başarılı bir kurgu. kurguyu ilk fark eden dvorak ve ikinci olarak fark eden bug'ın ortadan kaybolması onların elendiğini gösteriyor. walter'ın en başta dediği gibi onlar başarısız oldular ve kariyerleri bitti. kaptan ve onun eski sevgilisi testi başarıyla tamamlamış oldular.
    --- spoiler ---
  • 86 dakikada hiçbir şey anlatmayan film. giriş var, gelişme göz kırpıyor, sonuç kesinlikle yok. "5 kişiyle 3 mekanda film çekebiliyorum, öyleyse neden çekmeyeyim?" diye girişmişler işe ve bir şey çekmiş bulunmuşlar. paraya yazık olmasın diye de, hiç utanmadan sıkılmadan piyasaya sürmüşler.

    görsel olarak hiçbir şey vaat etmediği gibi, hem senaryo hem de senaryonun altı bomboş. "izleyiciyi muallakta bırakayım ki kült film sansınlar beni" demiş herhalde matt osterman. böyle saçma salak bir filmin başka açıklaması yok çünkü. karakter gelişimi bekliyorsun, "bak bak delirdiler işte ehe ehe"den fazlası yok filmde.

    daha filmi açtığım anda "bunları simülasyon ayağına uzaya yollayacaklar kesin" dedim, öyle olsa daha sürprizli olurdu, keşke öyle olsaymış.

    --- spoiler ---

    ay gerçekten patladı mı patlamadı mı? diyelim ki patladı, ne oldu insanlara? ay patladı diye delirilir mi? bu soruların cevabı kesinlikle yok filmde. bu muallakta bırakmak değil ki, bu alenen filmi yarıda bırakmak. odadan çıkmaları - theo'nun bıçaklanması arasında hiçbir şey yok filmde. o arada resmen şişti film, elim kumandaya gitti geldi hep kapatmak için. hadi bitireyim, yazık dedim. bitirmesem farklı bir şey olmayacakmış, odadan çıktılar ve film oradan sonra hiçbir şey anlatmadı.

    anlamsız bir sürü detay verildi ve hiçbiri bir yere ulaşmadı bu detayların. dvorak neden fareyi ezdi, theo neden bıçaklandı, emily neden ayrılmış gibi yapıp aslında ayrılmamış, bug ne ayak, o gollum çakması ucube neydi? film baştan sona muallakta. odin belasını versin böyle filmin, matt osterman'ın film çeken elleri kurusun, kurudu da.

    --- spoiler ---

    1/10. bu sefer eminim, izlediğim en kötü filmdi bu. mümkün olsa 0 da verirdim.
  • ne kötü bir filmdi.
    olay yok, gelişme yok sonuç yok bir konu örgü vs yok.
    izlemeyiniz acayip gereksiz.
  • birçok şey söylenmiş lakin birkaç şeyde ben karalamak istiyorum.
    senaryo 1
    geminin ilk kalkışı simülasyon değil gerçekti. gemi uzaya çıkmak yerine yerin bir kat daha altına gönderildi. geminin havalandırma kısmından yukarı çıkan 2 astronot ilk önce çevreye bakıyor başka bir gezegen gibi yukarıda güneş benzeri mavi soluk ışık ve toz bulutu. geminin çevresi taş yığınları toz fırtınaları falan. astronotlar ikinci kez yukarı çıkıp etrafı keşfe çıkıyorlar öncesinde boş evde harita bulup kasabaya gidiyorlar lokantacı psikopat tip ayın patladığından söz ediyor falan. ama ne hikmetse yemekte taze sebze çorbası ikram ediliyor. ay patladı ise o çöl ortamında nasıl taze sebze yetiştiriliyor. yönetmen ne demek nereye varmak istemektedir. güneşe ateş edesim geldi adanalı biri olarak kurşun tavana değer mi acaba güneş sahte mi yoksa diye düşündüm bir an. filmin sonunda psikopat lokantacı ile astronot kavası esnasında çaktırmadan gemi tıpkı asansör gibi yer yüzüne çıkarılmış olabilir. dikkat ettiyseniz kapak açılıyor güneş giriyor içeri.
    2. senaryo: gemi ilk kakış esnasında başka bir araca yükleniyor millet gece uyurken gemi götüm götüm çöle benzer kapalı bir alana taşınıyor olabilir. (toprak analizi yapan astronot bir ara odasının duvarına bulmaca benzeri şeyler çizerken odasını eğildiğini farkediyor) geniş arazilerin olması kasabanın kurulması falan baya bir iş yani.
    3. senaryo: kadın hariç diğer 3 astronota yapılan iğneler zihinlerini yerle bir edip hayal ve gerçeği ayırt edemeyecek düzeylere ulaştırıyor olabilirler.
    kötünün bile iyi kaldığı kötünün de kötüsü bir film.
    2/10
    2 vermemin sebebi kadının çilli yüzü çok şeker.
  • (bkz: waste of time) * ( 2/10)
  • "beş yüz days of summer*"ın ardından "dört yüz days" adıyla bu alana yeni bir soluk getirecek film.
  • izlerken hayatinizdan akip gidecek 400 saniyeye bile yazik.
  • tırt bir film.

    şehirler arası otobüste bile izlenmeyecek kadar kötü.

    spoiler arasına almaya gerek duymadan bir kaç örnek vereyim.

    uzay yolculuklarında yangın riski olmasın diye adamlar kurşun kalem bile kullanmazken bunda mutfak var, çorba falan yapıyorlar.

    astronotları gemiye aldıktan sonra psikolojik test yapıyorlar. canına yandığım iş görüşmesinde bile testi önce yaparsın sonra adamı işe alırsın. te allam.

    uçaklarda kemirgen hayvan riskine karşı boğucu gazlarla mücadele yapılırken bu filmde gemide fare bulan astronot "besleyelim" diye elinde getiriyor. fare ne lan, korsan gemisi mi bu? "adamlar simülasyon için sığınakta" diyecekler için peşin edit. evet biliyorum, önemli olan kemirgene bakış açısı. kaçtı mı kabloları yer yangın çıkarır olm.

    vakit kaybı. detaylara takılan biriyseniz kendinizi maruz bırakmayın. sırf "bir film ne kadar kötü olabilir" diye ileri sararak izledim.
  • bir bilimkurgu film. http://www.imdb.com/title/tt3774790

    "400 days" centers on four astronauts sent on a simulated mission to a distant planet to test the psychological effects of deep space travel. locked away for 400 days, the crew's mental state begins to deteriorate when they lose all communication with the outside world. forced to exit the ship, they discover that this mission may not have been a simulation after all.
hesabın var mı? giriş yap