• şu cümleyi çok sık duyardım; delikanliya da bi pasa cayi ver bakalim
  • hayatımda yediğim en güzel kıymalı yumurta (ya da yumurtasız kıyma kavurma) anlamına gelen faaliyet.. o tadı, kıvamı, lezzeti hala tutturamadım.. yazıcı mehmet, ömrün uzun olsun..
  • bazılarının f klavye ile tanışmak için yegâne fırsatlarıdır. tabii o zamanlar bunun kıymetini bilemezler.
    (bkz: f klavye/@gosalyn mallard)
  • insaat laboratuvar'inda kiremit kirmak ardindan kendini cuneyt arkin falan sanmak, oglen molalarda pingpong oynamak, futbol maci yapmak, bisiklete binmek favori eglencelerdendir. hatta babanin her gununu boyle seylerle gecirdigini, isyeri denilen seyin ana okuldan bile bin kat daha guzel oldugunu sanmama yol acmistir. oysa ki baba isini gucunu yarina ertelemis sizinle birseyler yapma cabasindadir.
  • nah yapan elinizin fotokopisinin çekilip en başta babanızın masası olmak üzere masalara bırakılması.
  • anne ile çıkılan alışveriş sonraları ya da önceleri babaya küçük bir merhaba demek için yapılan aktivite.
    geçen 10. dakikadan sonra anne çarşıya yalnız yollanır, hatta “akşam ben babamla dönücem” itirazlarına “ ya ya ya” diye de mızmızlanılır, omuz kaldırılır. babanın açısından bir problem yoktur, annenin de... sonra asıl eğlenceye geçilir. annenin de yolcu edildiği diğer 10. dakikadan sonra müşteri ve misafir koltuğundan yavaş yavaş sıkılınılır zaten ayaklarda yere değmediğinden salla salla ayaklarda sıkılmıştır, yorulmuştur yenilik peşindedir. önce babanın masasına göz dikilir, hafiften hafiften babaya sokulunur, adamcağız da sıkıldı, daraldı diye çocuğun derdini anlamaya çalışırken kendini masanın önündeki koltukta bulur, "e kızım işim vardı, benim" diye hafiften bir sızlanır ama sonra işyerine gelen arkadaşlarının prenseslere layık karşılamalarıyla o da başlar muhabbete sohbete.
    "bak sen bak, babasının koltuğunda gözü varmış, oooo yeni patroniçe de gelmiş, küçükten mi yetiştiriosun" lafları sohbet devam eder ki, çocuk üzerinde bunların pek bir etkisi anlamı yoktur, amaç zamanı en iyi şekilde değerlendirmektir.masanın gözleri karıştırılır, çekmeceler açılır ne var ne yok bakılır. bilinmeyenler için sorular sorulur. yanıt alana kadar ısrar edilir.masanın üstündekilere saldırılır. ataçlıktan ataçlar çıkarılır kolyeler yapılır, boyuna geçirilir. sonra sırada bant* vardır. bantlardan tırnak yapılır, ispirtolu kalemlerle de oje yerine renklendirmede kullanılır.sonra temiz kağıtlara gider eller, ardından renkli kalemler çıkar masanın üstüne, resimlerdi yazılardı derken masada anneye yazılmış şiirler, resimler birikir, sonra aralarından beğenilenler seçilir, kalanlar çöpe atılır. bu sefer hesap makinası çık çık çık tuşlara basılır oynanır.yetmez telefon açılır kapanır konuşuyormuş gibi açık telefona bir sürü şey anlatılır. bir yandan da koltukla beraber önce sağa sonra sola dönülür.zaman zaman yan bürolara giden babanın yokluğundan istifade edilir, masal hattı aranır masal dinlenir... ama akşam olmak bilmez zaman geçmez artık iyice çocuk da zıvanadan çıkar ortama alışmış ses yükselir, istekler sıra sıra gelmeye başlar. koltukta sallanılır, ben yoruldum sen döndürlere geçilir, o abla kim bu abi kim derken diğer işyerlerine akılır. akşam da uykunun verdiği hırçınlıkla kucakta omuzda yine işyerindeki çalışmalar dosyalanmış, anneye gösterilmek üzere yola çıkılır. aynı muhabbet uyuyuncuya kadar anneye aktarılır.bunu yaptım anne şunu yaptım anne. o abla bana bööle dedi, bu abi beni şööle sevdi.bak şapkalı amca bana para verdi vs vs vs...
  • babası pilot olan cocuklar icin gerceklestirilmesi zor aktivite. (bkz: kendimden biliyorum)
  • her pazar yapılan eylemdir. çok eğlencelidir; oradaki köpeklerle oynarsınız, pamuk balyalarının arasında birbirinizi kovalar oraya buraya atarsınız kendinizi, kimya labaratuarında sınırlı alanda da olsa eğlenirsiniz, fabrikadaki makinelerin oyuncak olarak nasıl kullanılacağını görürsünüz... eğer çok sıkılırsanız babanızın bilgisayarında oyun da oynayabilirsiniz tabi... eve dönüşte sonraki pazarı iple çekmeye başlarsınız
    (bkz: hey gidi günler)
hesabın var mı? giriş yap