*

  • emel müftüoğlu'nun ortalamanın pek üstünde olmayan şarkısının bir mısraında beni düşünceye sevkeden, "öfken adabından çok mu?" cümlesinin durum bildiren hali... bu şarkıyı oturup dikkatle dinlemememe rağmen ,bu mısra, bir anda "lank!" diye beni düşüncelere sevketmiştir.

    öfke, adabtan fazla olmalı mı? oluyor mu? olmalı mı?

    öfkelendiğimizde tüm etik kuralları ya da raconları görmezden gelme eğilimine gireriz. daha da beteri bunu kendimizde bir hak olarak görürüz. biri öfkenendiğinde de etraftakilerin garip bir saygısıyla karşılanırız; herkes bizi teskin etmeye çalışır, suyumuza giderler vs.

    öfkeyi bazen bir kaçış olarak kullanmamıza sebep olur bu. bir tartışmada mağlup taraf olduğumuzda öfkelenerek tartışmanın yönünü saptırma ya da tartışmadan bir şekilde "sesi yüksek" çıkarak, kendimize ya da çevreye karşı yapay bir haklılık sağlamamız mümkündür. ama adaplı mıdır? hayır.

    işte bu nokta öfkenin adabın üstüne çıktığı noktadır. adabımız bizi terbiye kurallarına sevkeden, hoş ve tatlı toplumsal kaidelere yönlendiren bir etmen; öfke onların dışına çıkarıp bizi vahşileşip çevreyi madden ve manen kırıp dökmeye sevkeden etmen haline gelir.

    yüksek duyguların, sessizlik barındırdığını düşünen insanlardanım. "havlayan köpek ısırmaz", "hızlı giden atın boku seyrek düşer"; "sakınan yumruk pek olur" ya da "boş tenekeden ses çıkar" (en sevdiğim bu) sözlerinin doğruluğuna inanırım. dibime kadar girip, alçak bir sesle "biliyor musun dostum, seni öldürmek istiyorum." diyen bir insan yerine elinde bıçakla "seni öldüreceğimm hualleyynnn!" diye koşuşturan bir adamı tercih ederim heralde.

    öfkesi adabından çok olan insan öfkelidir. ama bence adabıyla öfkesini dizginleyebilmiş insan daha öfkelidir. çünkü birincisinde öfkelenmek kafi bir sebepken, ikincisini yapmak için önce öfkelenmeli, sonra o öfkeyi içeride eritip, onun doğuracağı müthiş gücü vücudun tüm duyularında tutma durumu vardır.

    ayrıca insanların sizin kesinlikle öfkeleneceğiniz bir durumla karşılaştığınızda suratınızda öfke belirtisi görmemesi, kendini dizginleyen kişinin (burada dişleri sıkıp, elleri yumruk yapmaktan falan sözetmiyorum... bu "bakın, kendimi nasıl dizginliyorum, takdir edin beni." jestidir genelde) yüzündeki ifade her kişide acayip yakışıklı durur. ayrıca çok da iyi bir cevaptır karşıdakine.

    cenap şehabettin'e:
    şu edepsize niye bir tokat vurmadın? dediklerinde, şu cevabı vermiş:
    eldivenim yoktu, iğrendim.
hesabın var mı? giriş yap