*

  • (bkz: third-wave feminism)

    90'ların başında ortaya çıkan, amerika menşeili fikri hareket.

    bir-iki jenerasyon öncesinin (2. dünya savaşı sonrası baby boomerlar ve hemen ertesindekiler, aşağı yukarı 1946-1968 arası) ikinci dalga feminizmi sayesinde kadınların - tabii batı ülkelerinden bahsediyoruz - sosyal ve iş hayatında kazandığı haklar ve genel olarak hayata etkin katılmaları kanıksandı. hala sorunlar yok değildi tabii; maaş eşitliği, daha kapsamlı ve ücretli annelik izni vs. ekonomik konularda çok yavaş sonuç veren çabalara karşı, ikinci dalga yöntemlerinin yeterince etkili olmadığı inancıyla, daha radikal denilebilecek düşünceler ile beslenen üçüncü dalga doğdu.

    bu fikriyatta dikkati çeken ilk şey; 68 sonrası yeni sol hareketi gibi, frankfurt okulu'ndan, yapısökümcülükten, postyapısalcılıktan, postmodernlikten, (adı post- ile başlayan hemen hemen her şeyden*) çok derin bir şekilde etkilenmiş olması. kimlik; insanın kendini ne olarak ve nasıl tanımladığı her şeyden önemlidir ve dolayısıyla fikriyat, cinsiyet eşitsizliğinin temelinde yatan reel sorunlardan çok, yüzeysel olarak cinsiyet eşitsizliğinin nasıl tanımlandığı konusuyla ilgilenir.

    politik doğruculuk konusunda abartıya kaçanların çoğu bu ideolojiye yakındır dikkat ederseniz. içinde "men" geçiyor diye "women" kelimesini dışlayıp "womyn" diyenden, "history" kelimesini "herstory" yapanlara; "mansplaining" tarzı ne idüğü belirsiz terimler icat edenlerinden, beyaz erkek hıristiyanların şeytanın ta kendisi oldukları** ve o gruba dahil olmayan herkesin onları ezme hakkına ve zorunluluğuna sahip olduğuna dek bir sürü abeslik, üçüncü dalga feministlerinin icadıdır.

    bu fikriyat sahipleri; ahlaki olarak üste çıkmak için, kendileri gibi düşünmeyenlere - özellikle erkeklere* - her türlü itham etmeye ve iftira atmaya her daim hazırdırlar. amerika'da iş o kadar çığrından çıktı ki artık, bir erkek 5 metre yakınında nefes alsa "tecavüz" diye bağıracak çok fazla kadın var. "bir kadın bir erkeğe asla tecavüz edemez", "kanun esas değildir, kadın ne derse o doğrudur" gibi garip fikirler yayılmakta. birinci ve ikinci dalga feminizmin yarattığı "güçlü ve bağımsız kadın" imajını, kendilerini sürekli mağdur olarak konumlandırarak ve tanımlayarak yerle bir ediyorlar. şu meşhur posterdeki kadının yerini, her laftan alınan, her türlü duruma travmatik ve nevrotik reaksiyonlar gösteren, hoşuna gitmeyen bir şey olduğunda aniden çirkefleşip linç eden bir "şey" aldı.*

    sosyal medyanın emekleme dönemlerinde çok daha marjinal olan akım, bu yıllarda özellikle tumblr ve reddit gibi liberal* çoğunluklu, sesi çok çıkan internet sitelerinde kümelenmiş durumda. tumblr'daki vahim durumu anlatan bir video serisi

    düzeltme: video linki uçmuş, youtube'a "tumblrisms" yazarak çeşitli ayna linklere ulaşabilirsiniz.

    feminizmi çarpıtmış, faşizm ve misandri* etkileriyle bozulmuş bu fikriyat, kendi görüşümce feminizme anti-feministlerin hiç veremediği ve veremeyeceği kadar zarar veriyor. feminizmin doğuş amacı olan, kadınların sosyal ve ekonomik hayata tam ve eşit katılımı ve cinsiyetler arası hukuki ve fiili eşitlik ilkelerinin; saçmasapan bir kimlik siyaseti, çığırından çıkarılmış ve durmadan mağduru oynamaya koşullanmış bir "kadınlık" algısı ile altını oyuyorlar. erkek ve kadını eşit hale getirmeyi değil, kadını mutlak hakim kılmaya çalışıyorlar.

    gerçek feminizm bu değil.

    (ilginç bir not; bu fikriyatın yaygın olduğu batı ülkelerinde, erkek nefreti sadece beyaz hıristiyan* erkeklere yönelik. diğer deri renklerinden ve dinlerden erkeklerin yaptıkları pislikler nedense görmezden geliniyor.)

    ayrıca bkz:

    (bkz: feminazi)
  • birinci ve ikinci feminizm dalgalarının doğal sonucudur. ya ne olacağıdı, feminizm kelimesinin etimolojik altyapısı üstünde düşünülürse kadıncılık anlamına geliyor. yani bir cinsiyetin tarafındalar doğal olarak ayrımcılığı ve şiddeti ürettiler.
  • insanlığı ortadan kaldırmak için ana akım medyada pompalanan hede
  • modern feminizm bana bu videoyu hatırlatıyor minnoşlar^^
  • düğmeye basılmış olmalı (bkz: ikinci dalga feminizm) (bkz: feminizm) (bkz: anarko feminizm)
  • elde edilen hakların ardından kimlik kavramına dair tartısmaları kapsar.. heteroseksist söylemlerden cıkarak, duygu, bakış, hayat tarzı, sosyal, biyolojik vb tüm etkenlerin kimliğe etkisini ve bunlardan doğan farklılıkların da savunulması için ne kadar eşit mücadele edilebildiğini tartısır..
    temel haklar elde edildikten sonra kimliği nasıl tanımlayacagız kadın kim, nerde ne yaptıgında feminist nerde neyi kabul ettiğinde feminist değil, erkeklerin fikir ve davranışları kadın haklarını nerde tanıyor nerde baltalıyor gibi çok derin dallanmış budaklanmış tartışmalar...
    buralarda cidden sacmalayanlar cok.
    pozitif ayrımcılığı talep eden bir kadın+lgbt söylemiyle karşı karşıyayız cogu zaman..
    üçüncü dalga farklılıkların değerini bilme ve özgürce tartısma anlamında çok önemli..
    fakat özellikle kadınların aslında talep ettikleri hakların sorumluluğunu almakla yüzleşirken yaşadıkları çelişkileri izliyoruz gibi geliyor cogu zaman bana..
    erkeklerin devam eden genel baskısıyla, ataerkil sistemin içinde bu çelişkiler doğal mı doğal... ama sen özgürlük diyorsan eşitlik diyorsan bunu herkes için diyeceksin.. ve önce kendinden başlayacaksın.. korkmayacaksın mesela, o hesabı ödettirmeyeceksin mesela, ya da zekanı, pratiğini arttırıp tacizden olmadan önce kurtulmayı başaracaksın ki anlatacak öğretecek hikayen olsun mesela..
    örneğin hala tacizi tartısmamalıyız ama tabiki bunu kadına, erkeğe, cocuga, lezbiyene, gaye kimseye ama kimseye ayrımcılık yapmadan tartısmamalıyız. tacizse tacizdir, consent yoksa tacizdir net. kim yapıyorsa ve kime yapılıyorsa tacizdir.
    kadının beyanı esastır dediğinde cogunlukla cok haklısın ama işte sen de birşeyleri riske atıyorsun bazı durumlarda bunu söyleyerek..
    toplumsal cinsiyet rollerini yıkıcam derken herkes için yıkmak zorundasın gibi..
    kısaca ben feministe feminist demem özellikle erkek haklarını da savunmuyorsa..
    erkeklerle mücadelemiz suçlama odağından cıkmak zorunda, onlarında sistemin içinde aldıgı yaraları, ugradıkları şiddeti, doğalarını anlamadan hiçbiryere varamıyoruz varamayız..
  • bunlar hep dalgasızlıktan bence.*
  • hatalı bir şekilde newspeak girişimleri, pembe-mavi gibi hezeyanlar, ped med regl kanı falan gibi takıntılar, sistematik erkek düşmanlığı gibi olguların yüklenmeye çalışıldığı feminizm akımı. oysa bunlar 2. dalgaya dair olgulardır. ancak belki bilerek belki cehaletle böyle sapıklıklar 3. dalgaya yüklenip feminizm aklanmaya çalışılıyor. 3. dalga feminizm kadından daha fazla kimliği kapsar ve bu yüzden feminizmin kadınlara karşı dönmeye başladığı noktadır. ancak, samimi bir 2. dalga feministin 3. dalgaya iman etmemesi, onun samimi olmadığını, yalnızca ayrıcalık peşinde olduğunu gösterir.

    2. dalga feminizm, yapısalcılığın etkisinde gelişen, bütün saçma sapan argümanları eşelense altında yapısalcılığın bulunabileceği bir ideolojidir. ezilen sınıf olarak kabul edilen kadınları savunur. hak kazanımı 1. dalga ile bitmiştir ancak 2. dalga toplumsal eşitllik de olması gerektiğini düşünmektedir. bunu savunmak için de yapısalcılığa dayanması gerekir; örneğin "neden x pozisyonda %50 kadın yok?" şeklinde bir soru sorulup bunun eşitsizlik ve cinsiyetçiliğe bağlanması ancak yapısalcı yaklaşım ile mümkündür. zira normal insan bunu cinsler arası doğal yönelim ve yetenek farklarına bağlar. ama yapısalcı isen bunlar yoktur ve/veya doğal değildir. cinsiyet sosyal inşadır. toplumsal cinsiyettir. öyleyse bu soruyu sorabilirsin ve durumu eşitsizliğe bağlarsın. bu durumda, ayrıcalıklı ve oppressor olan erkeklerin hakkı yenerek kadınların kotalarla bu pozisyona doldurulmasında bir sorun yoktur. bu noktada 2. dalga feministimiz mutludur.

    ancak cinsiyet farklılıkları sosyal inşa ise ırk farklılıkları da sosyal inşadır. tamam pozisyonun yarısı kadın oldu ama bu kadınların kompozisyonu toplumdaki ırk kompozisyonunu yansıtmıyor. cinsel yönelim kompozisyonunu yansıtmıyor. sonsuz sayıdaki farklı kimlik özelliklerini yansıtmıyor. bu durumda oradaki beyaz kadınlar hak yemektedir, oppressor'dur demek zorundasın. çünkü az önce aynısını erkekler için dedin, aynı şey. bu durumda yapısalcılıktan yola çıkan 2. dalga feminizm kaçınılmaz olarak intersectionality'ye varmaktadır. yani 3. dalgaya. yazılımcılıkta (toplumda dezavantajlı sayılan) kadın yok diye kadınların önünün açılmasının gerektiğini savunan birinin, daha da dezavantajlı bir zümre sayılan trans erkeklerin atletizmde kadınları yenmesine ses çıkaramaması gerekir. bir pozisyona, şirketteki kadın oranını arttırmak için daha kalifiye bir erkeğin yerine alınan kadın, 3 sene sonra onun yerine yerine daha az kalifiye azınlık bir kadın terfi ettirildiğinde buna ses çıkarma hakkına sahip değildir.

    kısacası kadınlar artık kimlik siyasetinden zarar görmeye başladılar diye, kimlik siyasetine sallamaya başlamak samimi bir davranış değildir. bu noktada 3. dalgacılar 2. dalgacılara terf vs diye sallamakta haklıdırlar. çünkü zaten saçma sapan olan ideolojik temelleri 2. dalgacıların altından artık tamamen kaymış durumdadır. bu durumda intersectionality kapsamında daha çeşitli zümrelere tanınan/tanınacak ayrıcalıkları bir feminist kimliğiyle eleştirmek abesle iştigaldir. bu eleştiriyi yapmak için kişinin öncelikle kendini feminist olarak tanımlamaktan vazgeçmesi ve opppressor olarak tanımlayıp haklarını tırpanladığı erkeklerin haklarını desteklemeye başlaması gerekir. eğer bunu yapmıyorsan bir kadın olarak ayrıcalıklarından vazgeçerek onu intersectionality kapsamında azınlık, lgtiqwerty+, engelli, çirkin, düşük iq'lu gibi ezilen gruplardan birine devretmeye hazır olmalısın.
hesabın var mı? giriş yap