*

3 entry daha
  • adam elinde taşla sopayla üzerine geliyorsa kendini korursun ve bu spontane gelişir. daha sonra yapacağın şey ağır sanayi hamlesiyle o saldırganları kovalamak değil, devletin kolluk kuvvetlerine haber vermektir. saldırganın peşinden saz arkadaşlarını toplayıp elde baltalarla suçlu kovalamak da suçtur, saldırganlıktır. sivil halkın böyle bir yetkisi yoktur. elde taş sopayla cam çerçeve indiren adamı baltayla, silahla kovalayan adam en az onun kadar suçludur. adama bak, "türk milleti"nin şerefi ve cesaretini sokakta devletin kolluk kuvvetinin görevini üstlenmesine bağlıyor. yarrağım, hukukun doğru düzgün işlese türk milleti-kürt milleti-x milleti demeden elinde baltayla insan avına çıkmış herkesi yargılar, sen de bir millete atfettiğin amdan götten üretilmiş üstünlük kıstaslarınla kalakalırsın. kaldı ki bunun "millet" ile ne alakası var hanzo? ama olmuyor, olamıyor; kolluk kuvveti cam çerçeve indirenlerin peşindeyken kaplan kesiliyor, cam-çerçeve indirenleri kıtır kıtır kesmeye, sokak ortasında vurmaya kalkanlara şefkatle yaklaşıp yatıştırmaktan başka hiçbir yetkisini kullanmıyor. sen de muhsin'in dediği gibi "önceden sürülmüş tarlalar"ın başakları olmaktan öteye gidemiyor, toplumsal hassasiyetlermiş, mal-mülk korumakmış, kolluk kuvvetine yardım etmekmiş gibi türlü bahaneyle bilmeden paramiliterliğe ilk adımını atıyorsun. boşuna tehditler havada uçuşmuyormuş kardeşim, hakikaten bu millet sokaklara bir dökülürse kürt nüfus artışı da durdurulacak, kıçınıza yakacağınız kınaları bulmakta da zorlanacaksınız.
  • tekrar anlatıyorum, çünkü gerizekalılar var, anlamıyorlar, anana-bacına yapılsa görürümcülükten öteye gidemiyorlar.

    üzerine saldıran adamdan korunmak, ona engel olmak için fiili eylemlerde bulnumak meşru müdafadır. ardından kahveden adam çağırıp örgütlenerek polisçilik, jandarmacılık oynamak, sokaklarda baltalarla, silahlarla insan avına çıkmak meşru müdafaa değildir, suçtur. (bunun sonucunda haksız tahrik vardır denir mi bilmiyorum, lakin bildiğim kadarıyla haksız tahrik de suçu tamamen ortadan kaldırmamaktadır.) sokaklarda mala kastetmiş adamları kovalayıp yargılamadan cezalandırmaya kalkmak normal geliyorsa size, hangi karanlık örgütlenmenin adamıysanız oraya doğru siktirin gidin. camı çerçevesi indirilen adam buna engel olmak için hareket edebilir. arabasının yakıldığını gören adam bunu engellemeye çalışabilir. ancak cam çerçeve indikten sonra ona saldıran çapulcuyu elde baltayla kovalamak, yakaladığında intikam duygusuyla yargı organı gibi davranıp cezalandırmaya çalışmak da aynı kanunlara göre suç teşkil eder. bir [kızıl]elma kurdu kadar zekaya sahip isen bunu anlamaman normaldir, üzülme.
  • haha mülkiyete tapınmaya kadar geldi mevzu. burjuva yasallığını da, devleti herşeyin üstünde gören statükoculuğu da , bırak beyoğlu'nda olanları, her tür eyleme karşı genel geçer argüman olarak sunmaya başladılar. yani konuyla hiç alakası yoktu bunların ama madem geldiniz, gelmişken; (bkz: öğrencilerin faşist baskısına tabi banka esnafı)
  • başka bir terbiyesizlik de şu: beyoğlu'nda elde baltalarla insan kovalayan hassas vatandaşın, varolduğu ve biat ettiği hukuka aykırı hareket ettiğini söyleyince, sanki eylemleri başlatıp elalemin camını çerçevesini durup dururken indirenleri de onayladığımız sanılıyor, default örnekler de serap eser'in yakılması falan oluyor, iş çığrından çıkıyor. tam bir ben diyorum ankara sen diyorsun götüm kara hikayesi. ayırmanız gereken şey, mülkiyeti savunanların "benim sermayemi bozuyon" derken zaten mülkiyetin olmadığı bir yerde ne hırsızlığın ne de mülk düşmanlığının olamayacağını görememesi ile bunların uyduğu toplumsal sözleşmeyi benim kabul etmemem ancak bana yine de dayatmaları sonucu sistemin yarattığı yalancı eşitlik tahakkümünden [edit: eşitlik ama fırsat eşitliği, yalancı olan onun tahakkümü] çıkmak için eyleme geçmemin, bir insanın yok yere hayatına mal olan saldırganlıklarla alakasız olması. algı çarpıklığından mı oluyor bilerek mi yapıyorsunuz bilmiyorum ancak mevzunun aslı bu. "bu sistemi gerekirse devrim ile yıkacağım" diyen adama karşı olduğu yasallık ile dayatma yapmak da işin ironik yanı. "sistemin içinde niye kalıyon" diye soran gudiklere de " e kardeşim çıkmak için, o sistemi yıkmak için, insani hassasiyetleri, emeği temel alan bambaşka bir sistem yaratmak için kıçımı da yırtsam beni bırakmıyon, hala kendi yasallığının içinde bana hak hukuk anlatıyon" derler muhtemelen. sabancı towers'ın inen camlarını da burada mevzu bahis etmek yine aynı kapıya geliyor: (bkz: küresel kapitalin kaymağını yiyenlere esnaf demek) hah, bir de "hala niye hastaneye gidiyon, devletin sağlık sisteminden yararlanıyon" derken düzen karşıtlarına getirilen eleştiri "converse giyen komünist" lafazanlığının da ötesine gidemiyor. komünistleri üretileni tüketmeyip don bile giymeyen sanan bu zihniyet ile, sağlık/eğitim vs. sistemlerinden yararlanmamaları gerektğini sanan ve eleştirisini bu sığ düzlemde sunan zihniyet çok sıkı kanka.

    ve yine yazıyorum ki anlamayan kalmasın, masum insanların canına kıymak ile kapitalizm karşıtı eylemler bir tutalacak şeyler değil. lafı zırt pırt mülkiyetsevicilğe çeken ben değilim, bu mevzunun beyoğlu'nda olanlarla hiçbir alakası yok.
  • "..mhp’lilerin kahvehanesi
    kıraathaneye mhp’liler gidiyor. duvarlarında; şehit asker hasan güreşen’in fotoğrafı, mhp takvimi, bolca bayrak ve osmanlı tuğrası, atatürk’ün ve hazreti ali’nin fotoğrafları, “ya teslimiyetçilik ya milliyetçilik” yazılı bir afiş var. adını açıklamaktan kaçınan mahalleliler kırık camlarının yerine büyükçe bir türk bayrağı gerilmiş kıraathanenin dtp’lilerce hedef seçildiğini söylüyor. iddiaya göre, cuma günü de dtp’lilerle arbede yaşanmış. pazar günkü çatışmayı ise dtp’lilerin saldırısı diye yorumluyorlar. iddiaları şöyle:
    “bir grup pazar yerine girip vatandaşlara ansızın saldırdı. sonra otoparka, sonra kıraathaneye... biz kapılardaydık. taşlar, molotofkokteylleri atılıyordu.”
    mahalleliler, ‘tabancalı, keserli ve bıçaklı’ fotoğrafları, “hazırlıklı değildi, kendiliğindendi” diye izah ediyor. biri, “oklavasıyla çıkan kadınlarımız vardı” diyor. mahalleliler, “nefsi müdafaada bulunduk” diye konuşuyor. çünkü iddiaya göre, çatışma bir saate yakın sürmüş.
    saldırılan ikinci adres, kıraathanenin bitişiğindeki, sokağın birkaç kürdünden birine ait ganyan bayii. üst kattaki evinse camları kırılmış... mahalledekiler silahlı fotoğrafların gazetelerde yayımlanmasına tepkili, gazetecilere “neden hedef gösteriyorsunuz” diyorlar.

    ‘örgütlü bir saldırı’
    dilbaz’dan yokuş yukarı tırmanıldığında, tarlabaşı bulvarı’nın girişinde, kapatılan dtp’nin il binası var. eski il başkanı mustafa avcı, kürtlerle romanlar arasında sürtüşme olduğu iddialarını reddediyor. avcı, “öyle olsa, iç içe yaşıyoruz, her gün kavga olurdu?” diyor.
    avcı’nın iddiasına göre, çatışmanın gelişimi şöyle: “dtp önünde açıklama yapıldıktan sonra değişik ilçelerden gelen partililer minibüslerine binmek üzere topluca dolapdere’ye sloganlarla yürüdü. dilbaz’da ‘örgütlü faşizan’ bir grup sahneye çıktı. açılan ateşte, ş. a. adlı bir partili yaralandı. ateş sonrası dtp’liler kontrolden çıktı...”

    vurulan tutuklandı
    dtp’lilere silah doğrulttukları için gözaltına alınan selçuk ü., t.g, ve s.z., tutuksuz yargılanmak üzere bırakıldı. olayda kullanılan tabancaların ‘kuru sıkı’ olduğu belirtildi. üçüncü tabanca ise bulunamadı. olayda bacağından yaralanan dtp’li şevket a. kendisini hastaneye getiren n.d. ile ‘yasadışı gösteriye katılmak’tan tutuklandı.
    2006’da romanlar gösteri yapanlara kılıçla saldırmıştı. 2008 kasım’da dolapdere’de dtp’liler gösteri yaparken romanlar türk bayraklarıyla sokağa çıktı. taşlı, sopalı çatışma yaşanırken bir roman pompalı tüfekle ateş etti. başbakan erdoğan bu olay üzerine “vatandaşın mağazasının camlarını indirirseniz, hayatına kastederseniz vatandaş kalkıp da kendini savunma yoluna gidecektir” demişti."
    http://www.radikal.com.tr/…15.12.2009&categoryid=77
  • sağolsun linkini simitci vermiş ben de yazıyı yapıştırayım. tembellikten falan okumazsınız belki kim bilir;

    "‘bana para verdiler git sık dediler, sıktım’

    olayların provokasyon olduğuna ilişkin bir iddia da silah çeken t.g. ile başka bir sokak sakini tarafından ortaya atıldı. olaylara tanık olan bir sokak sakini, “çatışmalardan bir gün önce akşam saatlerinde buraya siyah renkli bir cip geldi. içinden inen biri, dtp’li gruba silah çekenlere para ile silah verip gitti” dedi. tüm mahallede konuşulan bu iddianın yankısı sürerken silah çektiği gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan şüphelilerden t.g.’nin gözaltına alınmadan kısa bir süre önce gazetecilere verdiği röportajda, “bana verdikleri parayı sen de ver 500 tl. istediğin adamı rehin alayım” dediği ortaya çıktı. kendisini “sokakta gezen bir çöpçü” olarak tanıtan t.g., “ben ekmeğime bakarım. gerginlik varmış, yokmuş bana ne... para verdiler, dediler git, sık... ben de gidip kuru sıkı attım” dedi.

    kurusıkılar aynı marka

    bursa’dan bir ay önce mahalleye taşındığı belirlenen t.g., milliyetçi duyarlılıklarıyla bilinen vatandaşların takıldığı “kemalpaşalılar kahvesi”ne gidip gelen biri... aşırı milliyetçi görüşlere sahip olan t.g., çevresinde demokratik açılım sürecine olan sıkı muhalefetiyle biliniyor. dtp’li gruba silahla karşılık veren 3 şüphelinin elindeki tabancanın aynı marka ve özellikte olması dikkat çekti." (vatan, 15.12.2009) (bkz: #17518976) http://www.ntvmsnbc.com/id/25032228/

    bu adamın söylediklerini ne kadar araştıracaklar, adamı bulup konuşan çıkacak mı göreceğiz. zira tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış olması lazım. mahalle sakinlerinden de ayrıca benzer bilgi geldiği söylenmiş, ne kadar doğru ne kadar sallamasyon bekleyelim görelim. hani nesnel olabilmek adına bekleyelim diyorum.

    şöyle alalım sizi bir de: (bkz: 15 aralık 2009 muş olayları)

    tanıdık geliyor mu bu olanlar?
  • buradaki hassas vatandaşı atatürk'ün gerçekliği bile şüpheli bursa nutku ile savunmaya kalkmak da şiddet tekelinin beslendiği ve beslediği berbat zihniyetin somut örneğidir. vatan için kurşun atan şereflidir di mi kamil? aklınızı sikeyim, ne diyorsak kanıt oluyorsunuz yuh artık.

    edit: "buralar hep dutluktu" mu deniyor böyle bir durumda?
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap