• az önce fazıl say'ın instagram üzerinden yaptığı açıklamadır.
    yapılan eleştirelere cevap niteliğinde olan açıklamanın tam metni:
    link
    “hatırlarsınız, ‘ülkemde yaşayabilmek, sanatımı yapabilmek istiyorum’ diye bir yazı yazmıştım geçen yaz.
    bu haykırışım her yerde duyulmuştu. sayın erdoğan'ın annemin vefatındaki taziye telefonundaki ses tonunda da sezinledim, bir uzlaşı kapısı aralanmak istiyordu. sadece fazıl say için değil, tüm sanat camiası, hatta toplumun tüm kültürel ögeleri açısından, erdoğan'ın içine sinmeyen bir şeyler vardı, nitekim pek çok konuşmasında -ve sıklıkla- ‘biz kültür ve eğitim konularında maalesef başarılı olamadık’ diyordu, bu bir özeleştiridir.

    hayatta hatalar yapılabilinir, erdoğan da yapar, say da yapar, ahmet mehmet de yapar, insanız hata yaparız, hatadan dönmek hatayı düzeltmek ise erdemdir, insani bir durumdur.

    fazıl say da pek çok hata yapmıştır hayatında, haklı olduğu konularda bile üslup yanlışı yapmıştır, haksız duruma düşmüştür, pek çok da haksızlığa da uğramıştır…
    her şey bir yana, umutlarımız olmadan nasıl yaşayacağız? geleceğe nasıl bakacağız?

    bir ülke, kendi yüksek kültürü, halk müziği, sanat musikisi, batı müzikleri ile yerelden evrensele, muhteşem adımlar atabilecekken, sentezler ile dünyaya katkı sağlayabilecekken, kendi farklılıkları arasında kültürler arası köprüler kurabilecekken, tuhaf bir uçuruma sürüklenmekte ve hepimiz düşeceğiz.

    ben bu uzlaşı kapısının aralandığını hissettim, bu ilk buluşmanın beştepe'de değil, benim konserimde olması gerektiğini direttim, khk’dan haksız yere mesleğinden edilmiş müzisyen dostlarımın hayatını kurtardık bu süreçte, ayrıca ‘kültür kurulu’ diye bir devlet yapılanmasını yanlış bulduğumu da direttim. bu süreçte memlekette pek çok güncel tartışmalar da yaşandı, çok zordu.

    sonuçta bu ilk adımda; erdoğan saygı ile konserime geldi, bununla kalmadı, tüm kabinesini ve abd senatörü misafirini de getirdi. ülkemizde kültürün sanatın özgür olması, toplumsal uzlaşıların umut ışığı yakması gerekmekte.

    ben özgürlükçüyüm. özgürce yaşayabilmeliyiz. birbirimizi anlayabilmeli, dostluk eli uzatabilmeliyiz.

    bakın; yerelden evrensele, türkiye'de herkesin medarı iftiharı olabilecek yerlere varabiliriz.

    belki de başaramayız, ama en azından ben türkiye için doğru bulduğum şeyi deniyorum.
  • barış'a hazır değil ki toplum ve o kadar anormal geliyor ki şu olaylar.
    geç oldu güzel oldu.
  • ‘biz kültür ve eğitim konularında maalesef başarılı olamadık’

    ulan fazıl... şu cümleden ne anladın yavrum sen? erdoğan kültürel iktidardan bahsediyor. kendi nesillerimizi yaratıyoruz, kendi okullarımız var, kendi zenginlerimiz var ama kendi kültürümüz yok diyor. sen de gittin bunu milli mesele anladın. sentez mentez yazmışsın bir de. yahu ortalama akp belediyesine git, oranın kültür adıyla düzenlediği etkinliklere bak ondan sonra o cümleyi bir daha düşün.

    erdoğan'ın böyle organizasyonlara katılması kutuplaşmayı, cepheleşmeyi bitirmez. erdoğan'ı daha da ayrı bir konuma yükseltir. tamamen kutuplaşmayla siyaset yapan bir parti mi gerçekten kutuplaşmayı bitirecek?
  • bu adamların gerçek yüzünü bizzat yaşayarak görmüş birinin şu dönemde bence yapmaması gereken bir açıklama.

    içerik olarak gerçekten barışçıl, özgürlükçü bir açıklama olduğunu kabul ediyorum. hiçbir kısmına karşı dahi çıkamam fakat hükümetten aslında beklemediğimiz hareketlerin seçim zamanları yapılması barış veya uzlaşı durumu olarak yorumlanmamalı bence. sizce de çok açık değil mi bazı kesimlerin suyuna gidilmeye çalışıldığı? belki beni önyargı ile suçlayarak, fazıl say’ın bu açıklamasına masum bir açıklama diyeceksiniz ama 17 senedir başımızda olan bu hükümetin özellikle son dönem yaptıklarına bakınca sanat ile barışacaklarına inanmıyorum. sanatı propaganda amacı ile kullanma derdindeler.

    sanat hiçbir zaman bırakın hükümeti devletin tekeline dahi girmemelidir. aksi durumda sanat sanat olmaktan çıkar ve propagandaya dönüşür. sanat her zaman kendi içerisinde özgür olmalıdır ve bu özgürlük eleştiri gerektirir. aksi düşünülerek ortaya çıkmış eserleri sanat eseri olarak kabul etmemekle birlikte yaratıcılarına da sanatçı demek istemiyorum.

    sonuç olarak fazıl say’ın sanatçılığına da eserlerine de büyük saygım var. kişilik olarak oldum olası sevmem zaten. bu açıklaması maalesef hükümetin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değil bence.

    üzüldüm.
  • doğru bir açıklamadır. bükemediğin eli öpeceksin diye boşuna dememişler. eğer sanatın bu ülkede saygı görmesini istiyorsak, devlet büyükleri ile iyi geçinmeyi öğrenmemiz gerekiyor.

    örneğin; müdürünüzü sevmiyorsunuz ama bunu yüzüne söyleyemezsiniz. çünkü işinizden olursunuz. ya da eşinizi artık sevmiyorsunuz ama bunu dile getirmemeniz gerekir. çünkü ortada çocuklar vardır ve onların gelecekleri sizin mutlu olmanızdan daha önemlidir.

    kısacası, ölümü gösterip sıtmaya razı ederler insanı. belki bir gün devran döner diye umut etmekten başka bir şansımız yok.
  • fazıl say'ın anlamadığı bazı kısımlar olduğunu anladığım açıklama.

    -kutuplaşmayı körükleyen bizzat recep tayyip erdoğan ve akp'dir.
    -gezi parkı olaylarında tansiyonun yükselmesini sağlayan da akp hükümeti ve onun polisidir.
    -15 temmuz'un mimarı da dolaylı yoldan da olsa akp'dir. fettullah gülen'in "hizmet" hareketinin gelişip devletin her kademesine girmesinde, akp kadrolaşmasının etkisi büyüktür.
    -inanmayanları, trans bireyleri, öğrencileri, aydınları "ötekileştiren" de bizzat akp'dir.

    hal böyle olunca kutuplaşmanın "allahını" yapan bir liderin barışa "adım atıyor" oluşu da komiktir.

    kutuplaşma ne zaman biter biliyor musun sevgili say;

    devlet politikaları herhangi bir din, ırk, cinsiyet, dil üzerinden yapılmadığı zaman. yoksa konserine dalai lama bile gelse nafile.
  • bükemediğin eli öpeceksin diyerek fazıl sayın açıklamasını doğru bulanlara tek bir örnek vermek istiyorum.
    (bkz: nazım hikmet ran)

    şimdi bu adamı kimler tanıyor biliyor, bu adamın yattığı hapsihanenin müdürünü kimler tanıyor, hatırlıyor?
    fazıl saydan gereksiz bir açıklamadır.
  • ısrarla birileri sürekli muhalefetten yana, müzik evrenseldir herkese açıktır. sen gel, sen gelme demek faşizmdir. gayet umutlu bir yaklaşım davet etmek ve davete iştirak etmek, neyine karşı çıkılıyor diye anlamadığım ifadeler. herkesin ilişkilerde kötü olmasını dileyen bir grup var, bu işin yolu herkesi itekleyerek kazanılmaz.. kendimizden olmayanı dışlamak değil, kazanmaya çalışarak uzlaşılabilinir. yoksa zaten herkesin düşüncesi tartışmaya kapalı, ikna edilebilinirse ne âla.
  • (bkz: yav he he)
hesabın var mı? giriş yap