6074 entry daha
  • madem göçüp gidiyoruz bu dünyadan ve baki kalan bu sözlükte hoş bir entry'i ise başlayalım yazmaya bildiklerimizi.

    aşk bir psikolojik sorundur. ciddi manada tedavilik bir hastalıktır. bu konu daha önceki entry'lerde paylaşılmış ancak daha ilginç bir şey söyleyeceğim size.

    aşk kapitalizmin bize söylediği en büyük yalandır. hatta dinlerden bile. çünkü insanların bir kısmı dine inanmazlar, ancak aşka inanmayan insan yoktur.

    hayatım boyunca en çok tiksindiğim konu insanların hastalıklarından veya zaafiyetlerinden faydalanmaktır. işte sermaye aşk yalanıyla bize bunu yapar. aşkı sevginin ileri boyutu olarak sunar bizlere. oysa aşk ile sevginin uzaktan yakından alakası yoktur.

    aşkın psikolojik boyutunu (obsesyonel) 2. entry'de inceleyeceğim. ancak daha söyleyeceklerim bitmedi.

    kapitalizm bize aşkı sevgi olarak sunar demiştik. holywood aşk-romantizm filmleri yapar, şarkıların tamamı aşk üzerine yazılmıştır, kitaplar aşkı anlatırlar. sermaye sürekli olarak öğrenilmiş romantizm ile bizleri yalanlarına daha da çok inandırır. 10 sene önce tek taş pırlanta aşkın sembolü değilken şu an evlilik için bir şartmış gibi dayatılmaktadır bizlere. kapitalizm insanların hastalıklarından faydalanarak çarklarını döndürmektedir. düşünsenize aşk denen bir şeyin olmadığını ve müzik piyasasının yarın çöktüğünü?

    eğer gerçek birer devrimciysek ve kapitalizmi çökertmek istiyorsak yapabileceğimiz en iyi şey aşk denen illeti bir psikolojik rahatsızlık olarak tıp dünyasına kabul ettirmek ve aşık olan herkesi tedavi ettirmektir. inanın bu sayede hem kapitalizm bitecek, hem hastalar şifa bulacak, hem de sevgi denen duygu gerçek değerine ulaşacaktır.

    bir sonraki entry'de aşkın psikanaliz boyutunu inceleyeceğim.
  • aslında bu hastalığın obsesyonel yönünden girip alta doğru açacaktım ama en iyisi tümevarım yapmak. bu arada yazı dizisi kıvamında oldu ama olsun.

    aşk hastalığı kişinin psikolojisindeki eksik ya da hatalı noktaları bir başka kişiyle tamir etmeye çalışmaktır. bu nedenle bu hastalığın çok büyük çoğunluğunu gençler oluşturur. dikkat çekici bir nokta ise evliliğinde sorunlar yaşayan ortayaş üstü insanların da aşk hastalığına yakalandığıdır. çünkü psikolojisi bozuk insan aşık olur (ergenlik de bir psikolojik boşluğun oluştuğu dönemdir).

    aşık insan ilgi görmek ister. örnekle açıklayalım; maşuk aşık olduğu kişiyle ilgilenir. onu bütün ayrıntılarıyla ezberler. ancak mutlu değildir. çünkü aşk karşılıklı olduğu zaman mükemmeldir. dikkat çekici bir nokta şudur; kişi herhangi birinin ona aşık olup onunla ilgilenmesini istemez. hatta maşuk arkadaşlarına, yakın çevresine aşık olmaz. çünkü onların psikolojisine inebileceğine inanmaz. maşuğun gözünde onun sorunlarıyla ilgilenebilecek tek kişi aşık olduğu kişidir. ve aşık olduğu kişinin kendisine aşık olmasını ister. yani onunla ilgilenmesini ister.

    aslında aşk, psikolojik sorun ve ilgi üçgenini aslında en iyi anlatan şey notre dame'ın kamburu'ndaki quasimodo'nun "bana su verdi" sözüdür. buradaki anahtar "ilgilenilmektir". quasimodo bazında aslında genel olarak bütün insanlar kendilerine dokunabilecek insanları aşık olunabilecek kişi olarak seçerler. istisnalar dışında çok güzel olmalarına rağmen kimse mankenlere, şarkıcılara aşık olmaz, kendilerine daha gerçekçi "hedefler" seçerler. mesele etkiye tepki görebilmektir.

    daha sonra yazacağım entry'lerle farklı boyutlarıyla biraz daha açacağım meseleyi.
  • o kadar yazdık, bekledik ki birileri anlasın da ders alsın ama yok. hâlen aşka duygu diyenler var aramızda.

    aşk bir duygu değildir, duygu-durum bozukluğudur. diğer entry'lerde aşk hastalığının bazı semptonlarını incelemiştim. şimdi obsesyonel boyutunu inceleyeceğim. (önemli not: önceki entry'lerimi lütfen okuyunuz)

    aşık olunan kişi görülür maşuk tarafından. sonra sürekli o düşünülmeye başlanır. bildiğimiz takıntıdan başka bir şey değildir bu. her hareket izlenir, her durumdan anlam çıkarılmaya çalışılır. bazen motivasyon kaybı olur, ancak maşuk psikolojisi tarafından engellenir.

    obsesyonu tetikleyen nokta işte budur; herkes bir gün mutlaka aşkının biteceğini bile bile o an yaşadığı aşkı en büyük aşk olarak tanımlar, hiç kimse onu maşuk kadar sevemez. bu her an tekrarlanır maşuk tarafından. "çok seviyorum, çok seviyorum, çok seviyorum..."

    oysa anlaşılması gereken nokta aşk'ın sevgiyle uzaktan yakından alakası yoktur. aşkın birebir bağlı olduğu psikolojik bozukluk obsesif kompülsif bozukluktur. aşk hedefine ulaşılmayı arzular. her iki durumda da obsesyone ters bir durum söz konusu olduğunda duygular nefrete, kine, saldırganlığa doğru kayar. temizlik obsesyonu bulunan birinin evini kirletmeniz durumunda size düşman olacak, nefret edecek, hatta saldırganlaşacaktır. aşkta da durum aynıdır. eğer aşka karşılık bulunmamışsa veyahut terkedilinmişse duygular kötü olacaktır.

    her obsesyon gibi eğer hedefe ulaşılmışsa obsesyon motivasyonunu kaybedecektir. karşılık bulan aşkların ömrü çok kısadır. genelde ölümsüz olarak tanımlanan aşklar platonik aşklardır. çünkü hedefe ulaşılmamıştır ve yara sürekli olarak kaşınır.

    andım olsun, eğer ömrüm yeterse bir dernek kurup insanların kandırılmalarını engellemek için aşkı tıp literatürüne bir hastalık olarak geçirecek ve aşık olduğunu söyleyen insanlar ücretsiz tedavi ettireceğim.
  • o kadar yazdık çizdik hâlen duygu diyenler var. tutup kafalarını duvara sürtüp kıvılcım çıkarmak istiyorum ben bu arkadaşların. ha gerçi büyük konuşmamak lazım, yakın zamanda direğinden döndüm; ama döndüm sonuçta.

    geçmişinde obsesif kompülsif bozukluk geçiren veyahut obsesyona yatkın kişilerin daha kolay yakalandığı duygu-durum bozukluğu/hastalık.
  • aşkı hâlâ sevginin yoğun hali olarak sunan kapitalist sistem sömürücülerini de, bunun böyle olduğunu iddia edenleri de asit kazanlarına atmak istiyorum. benim gibi hümanist bir adamı bile bu derecede çıldırttınız ya helal olsun.

    aşk her psikolojik rahatsızlık gibi hezeyan yaratan/besleyen bir hastalıktır. şöyle örnekleyelim;

    x kişisi y kişisinden hoşlanır/ya da aşık olur. bunu söyler/söylemez. şimdi olası bir birliktelik için olumlu hareketlere + puan, olumsuz hareketlere - puan verelim.

    * iyi davranıyor, gördüğünde gülümsüyor (+100)
    * seni ciddiye alıyor (+100)
    * muhabbet güzel (+100)
    * bir sevgilisi var (-10000)

    total: -9700 (bu iş asla olmaz)

    hezeyan kısmı burada başlıyor işte. kişi kafasında öyle bir senaryo kurar ki, aşık olduğu kişinin sevgilisi olduğu fikrini asla kabullenemez. çünkü kafasında yaşadığı hastalıklı psikoloji/tek kişilik ilişki onu doğru düşünmekten alıkoyar. mantıklı düşünemediği gibi doğru çıkarımlar da yapamaz ve hezeyanları doğrultusunda olayları kendine göre yeniden yorumlar. "yok abi/abla sevgilisi, beni kıskandırmak için yapıyor öyle" düşüncesi başgösterir. olayları yeniden yorumlar ve yeni çıkarım şöyle olur;

    * iyi davranıyor, gördüğünde gülümsüyor (+100)
    * seni ciddiye alıyor (+100)
    * muhabbet güzel (+100)
    * bir sevgilisi var (bir sevgilisi yok aslında, beni kıskandırmaya çalışıyor) (+300)

    total: +600 (oo süper, olacak benim iş)

    oysa hayattaki gerçekler sağlıksız psikolojinin yarattığı dünya ile uyumlu değildir. gerçekler bir süre sonra açığa çıkar ve aşık kişi büyük hayal kırıklığına uğrar. işte aşk acısı denen nane budur. kişinin kendi dünyasında yarattığı hezeyanlar ile gerçek dünyanın gerçekleri arasındaki çelişkilerin çakışması.

    kısacası 43958. kere tekrarlamakta faide var ki; aşk tedavi edilebilir bir hastalıktır. yeter ki bunu bir hastalık olarak kabul edin ve işin uzmanlarına* görünün.
  • sıcakların başlamasıyla beraber bir takım sevgi pıtırcıkları ortalığı süslemeye başlamışlar yine. bu aşkı sevgiyle bağdaştırıyorsunuz ya, en sonunda ağır küfredeceğim, o olacak.

    aşk duygu durum bozukluğu sağlıklı bireylerde ortaya çıkmamaktadır. yaptığım araştırmalar ve deneylerde gözlemlediğim durum şudur ki; aşk duygu durum bozukluğu en az bir psikolojik rahatsızlıkla beraber depreşmektedir. aşk duygu durum bozukluğuna yakalanan bir bireyi dikkatlice incelediğinizde eş zamanlı seyreden en azından bir psikolojik rahatsızlık bulacaksınız. yine bu nedenle, ruh sağlığı yerinde hiçbir birey aşk duygu durum bozukluğuna yakalanmamaktadır.

    aşk duygu durum bozukluğunu tedavi etmek için önce diğer psikolojik sorunu tedavi etmek gerekir. sağlıklı bir psikolojide aşk gibi bir hastalık zaten tutunamayacağı için aşk hastalığını da otomatik olarak tedavi etmiş olursunuz.

    bu yüzden "aşığım ben" diyorsanız önce diğer psikolojik rahatsızlıklarınızı tedavi ettirmenizde faide var.
  • bu hastalıktan mustarip olan kişiler obsesyonlarına kutsallık derecesinde bağlıdırlar. asla toz kondurmazlar, laf ettirmezler. tıpkı diğer kutsallar gibi. ve bu obsesyonu hayatın merkezine oturturlar, idealleri yaparlar.

    oysa bilmezler ki bir metayı takıntı haline getirmeden de arzulayabiliriz. mesela kimisi komünist devrim tutkusuyla yaşar, kimisi de aşk hastalığı ile. bilmek gereken yalnızca bunun obsesyon olduğudur.

    yoksa sevin kardeşim, kimseyi sevmeyin demiyoruz biz size. zira sevgi bu dünyanın anahtarı. yeter ki hastalıklı psikolojinizle oraya buraya salyalarınızı akıtmayın.
  • sevdiği uğruna ölmeyi yahut öldürmeyi göze alan insanlar...

    benim bildiğim hiçbir "kutsal" duygu insan öldürmeyi masum kılamıyor maalesef. işte böyle hastalıklı bir psikolojik hastalık aşk. uğruna öl, öldür...

    aşkın psikolojik bir bozukluk olduğunu ve kapitalizm tarafından sömürüldüğünü görmek için yüzyılın dahisi olmaya gerek yok. tıpkı dinler gibi. kast sisteminin insanları alenen bellediğini görmek gibi. ve siz bunları japon askeri modunda savundukça kapitalizm sizi daha çok sömürecek. siz aşkın psikolojik bir bozukluk olduğunu anlasaydınız bugün ne aşk konulu romanlar milyonlar satacak ne de aşk temalı şarkılar yüzünden trilyon dolarlık müzik sektörü oluşacaktı. siz ve sizin hastalıklı psikolojiniz sezen aksu gibilerini besledikçe bu devran sizleri bir kısır döngü edasıyla iliğinizi kurutacak.

    neyse bunlar zaten daha önce yazdığım şeyler. hazır modlar tekrar yazılmış şeyleri yazmayın demişken kişisel tarihimizi korumak amaçlı entry'ye yeni bilgiler ekleyelim.

    aşk duygu durum bozukluğu geçicidir efendim. yapılan bilimsel araştırmaların tamamı aşk d.d.b.luğu en fazla 3 yıl sürmekte olduğunu gösteriyor (tersi yönünde birkaç çalışma var, ancak kaynak yok!). o sizlere pompalanan "ölümsüz aşk" masalları sizlerin obsesyonlarınızı kaşımak ve sizleri daha çok sömürmek amaçlı (sömürmek amacında olmayanlarınki ise tamamen sidik yarışı, "benim obsesyonum daha büyük hepinizi geçtim" diyebilmek için).

    velhasıl kelam, aşk ve kapitalizm gibi iki hastalıklı düşünce birbirini çok güzel tamamlamakta. ancak ben bu tabunuzu ve sömürü düzenini yıkmaya geldim. işinize gelse de, gelmese de.
  • yine sevgi pıtırcıkları pörtlemiş sözlükte. ne zaman aklınız başınıza gelip bilimsel düşüneceksiniz, merak ediyorum.

    yine anlamayacaksınız ama ben tekrar yazayım; aşk bir duygu durum bozukluğudur.

    kişisel tarihçemizi temiz tutmak için yeni bir bilgi girelim: aşk ddb'luğu manik nevrozlar da içerir. şöyle ki;

    kişinin halet-i ruhiyesinde ani değişimler olur. mesela aşık olduğu kişi kendisine gülümserse aşırı mutlu olur. tersi durumda ise aşırı mutsuzluğa, karamsarlığa kapılır. maşuk, aşık olduğu kişinin en ufak hareketlerinden bile hezeyanımsı anlamlar çıkararak duygu dalgalanması yaşar. bu da kişinin günlük yaşamında aksamalara sebep olur.
  • bu sabahki doktorum isimli programda ismini hatırlayamadığım bir bir prof tarafından kusur/anomalite olarak tanımlanmıştır.

    bilimin aşkı bir psikolojik bozukluk olarak kabul edeceği güzel günler yakındır.
19214 entry daha
hesabın var mı? giriş yap