• ağlayamamakın karşıtı gibi gözükse de sadece 2 halkalı bir zincirin diğer parçasıdır..
  • (bkz: ağlamak)
  • duygulardan sıyrılıp mekanikleşmiş bir halde yapmak zorunda olduklarınızı gerçekleştirirken değerini anlayabildiğiniz ve aslında ne büyük bir güzellik oldugunu farkettiginiz durum. çünkü ağlayabilmek de bazan büyük bir lükstür şu garip hayatta
    (bkz: tercih yapabilmenin luks oldugunu anlamak)
  • sağlıklı bir insanın gerekli duygusal/hormonal eşik aşıldığında gerçekleştirebilmesi gereken eylem. gerçekleştirilemiyorsa ve bu artık standart halini aldıysa gerçekten başarıldığında değerinin ne kadar büyük olduğu anlaşılır. bu durum acının artık katlanılabilir/algılanabilr hale geldiğinin ve normal insan fonksiyonlarını sürdürmek suretiyle geçirilebileceğinin göstergesidir. aksi için (bkz: uyuşmak)
  • büyük lütuftur.. çok kereler mutsuzluktan ölecek gibi hissettim, kalbim ikiye yarıldı ama ağlayamadım. canım anneannemi kaybettiğimde, ağlamaktan heder olmuş bi ev dolusu insanın arasında anlamsız, boş gözlerle dolaştım. midem yanıyordu, ne zaman üzüldüğüm bir şey olsa lanet midem deliniyormuş gibi yanar zaten. ellerim titriyordu, mutsuzluğumu tarif edemiyordum ama tek bir damla gözyaşı yoktu.. aylar sonra bir gün anneannemin de sağlığında çok güzel pişirdiği bir yemeği yerken bir anda başladım ağlamaya, insanlar anlam veremedi durduk yere manyak gibi ağlayan bana.. gözyaşım bitene kadar ağladım..

    bu neredeyse her ağlamam gereken olayda böyle oldu. içine atarak yaşayan biri de değilim aslında ama, ruhen dengesiz, duygu durumu saçma bir insanım; ağlayabiliyorsanız mutlu olun.
  • tempolu yapılabileni makbul olan eylem.
  • sevinilecek bir durumdur. hala yaşadığnıza işarettir.
  • rahatlama durumudur. aksi takdirde içine atılan durumlarda insanın ihtiyacı olacak eylemdir.
  • ağlamak başlığına yazmak istemedim bunları. çünkü ağlamak bir yetenektir.

    bazı insanlar ağlayamazlar, bu yetilerini kaybetmişlerdir.
    sigara içen insanların öksürememesi gibi. çünkü sigara akciğerin kendini temizlemesini sağlayan tüylerin felç olmasına sebep olarak öksürüğü engelliyormuş.

    ağlayabilmek, yaşadıklarımız karşısında duyduğumuz acıyı azaltarak bize daha fazla dayanma gücü verir aslında.
    ama aynı şeylere sürekli maruz kalınca insan ağlamayı bile beceremez hale gelir.
    en kötüsü de budur zaten.
  • şahsi gözlemlerime göre kadınlar, erkeklere göre daha fazla ağlıyorlar. dün akşam acaba bunun testosteronla bir ilişkisi var mıdır diye bir soru aklıma düştü. zira küçükken ağladıklarını hiç hatırlamadığım erkek akrabalarımın yaşlandıkça -ve dolayısıyla testosteron seviyesi düştükçe- en ufak şeye bile ağlayabilen varlıklar haline dönüştüklerini gözlemlemeye başladım.

    bir araştırmaya atıf yapan şuradaki haberde, sosyal kısıtlamaların etkisi olmakla beraber testosteronun da erkeklerin ağlamamasında bir etken olduğu ileri sürulüyor. örnek olarak testosteron seviyesini düşürücü ilaç kullanan prostat kanseri hastalarının daha çok ağladığı ifade edilmiş (tabi hasta oldukları için ağladıklarına ihtimal veriliyor). ayrıca hemen hemen her araştırmada kadınların erkeklerden daha fazla ağladığının tespit edildiği eklenmiş.
    2004 yılında yapılan bir araştırmadaysa son 20 yılda erkekler ağlamayı daha kabul edilebilir bulmakla birlikte davranışlarda pek de değişim olmadığı sonucuna ulaşılmış. hatta yaşlı erkeklerin biraz daha fazla ağladıkları ifade ediliyor ve yine ekleniyor: kadınlar erkeklerden daha fazla ağlıyor (detaylı bir şekilde yeni araştırmalara hiç bakasım yok; gender tartışmalarından dolayı zaten bu meseleler folloş oldu; aksi araştırma gören yeşillendirebilir).

    klişe ifadeyle ağlamak hem bir lanet hem de bir lütuf olsa gerek.
    eğer bir olay karşısında çözüm için yapılacak bir şey varsa ve sen oturup ağlıyorsan bu durum yapman gereken şeyden seni alıkoyduğu için bir lanettir.
    ancak yeni yeni fark etmeye başladığım ağlayabilmenin aynı zamanda bir lütuf da olduğu: her şeyin bittiği ve yapılacak hiçbir şeyin kalmadığı bir noktaya gelindiği zaman, insan için ağlamak duygusal olarak da kopuşun, kurtulmanın ve aşmanın yolunu açmaktadır. kumar müptelası şaire atıfla ağlayabilmek anlayabilmek anlamına geliyorsa; belki de insan çözümsüz olan için ağladığında en azından bu çözümsüzlüğü anlayarak kendisine bir kapı açabiliyor. belki de bu yüzden "yapacak bir şey kalmadığında hiçbir şey yapmamak en doğrusu" değildir; en doğrusu ağlamaktır. bu açıdan kadınları çok daha şanslı görüyorum; zira insanın ağlamak istemesine rağmen ağlayamaması kişiyi çok daha zor bir girdabın içine çekmektedir.
hesabın var mı? giriş yap