*

  • hastalıklı bi zihnin ürünü hastalıklı film. 250 dk boyunca 4 farklı karakterin zaten berbat olan hayatlarının bir gün içinde iyice tepetaklak oluşunu izletiyor yönetmen. film uzunluğuyla, etkileyici çekim teknikleriyle, depresif rengiyle, nadiren ve kısa süreli giren post rock parçalarıyla oldukça başarılı bi varoluşçu atmosfer yaratmış. yönetmenin filmi çektikten sonra intihar etmesi de ekstra bi point. zaten böyle bi film çeken birinin intihar etmemesi absürt olurdu.

    --- spoiler ---
    hayat daha iyi olmaz. her şey acı çekmekle ilgili. doğduğun andan itibaren bu acı başladı. yeni bir yerin kaderini değiştireceğini mi düşünüyorsun? bu saçmalık. yeni yer, yeni acılar.
    --- spoiler ---

    sinefiller için facebook grubumuz: https://www.facebook.com/groups/sinefilotag/
  • intihar, daha özelde ise sanatçı intiharı senelerdir ilgimi çeken bir kavram. bir film, bir roman tamamlayıp intihar edebilmek çoğu sanatçının aklından geçmiştir. ve bu çoğu sanatçı hep eserlerindeki kişileri intihar ettirir. bu sayede ölümden uzaklaştığına inanan yazarlar bile olmuştur. bir başkasının intiharını anlayamayacağımıza inanırım. ne kadar empati yapılırsa yapılsın, belki de dünyanın en öznel eylemidir intihar. bo hu ise 4 saatlik bu filmiyle kendi intiharına fazlasıyla gönderme yapıyor. anlamamızı istiyor belli ki. anlaşılmak istiyor. film, gücü yetenin, gücünün yettiği kişiye yaptığı zulüm üzerine. suçlular suçları yetmezmiş gibi üste çıkıyor. dört ana karakterin olduğu, kenar mahalle insanlarını kameraya alan film, işte bu zalim ve mazlumlar üzerinden seyreden hikaye içinde hikayeler bütünü.

    --- spoiler ---

    müdür yardımcısı tarafından istismar edildiği halde suçlanan 16 yaşında bir kız. köpeği parçalanarak öldürülen ancak buna rağmen suçlu duruma düşen bir ihtiyar. kendini bir anda istemediği bir kavganın ortasında bulan ve başına olmadık işler açan genç. hepsi bize bir fikir veriyor aslında. dünyada öyle bir düzen dönüyor ki ya ezeceksin ya da ezileceksin, ortası yok bunun.
    --- spoiler ---

    kaçışın olmadığı, iyi bir dünya, iyi bir hayat diye bir şeyin mevcut olmadığı üzerine olan diyaloglar filmin en can alıcı noktalarıydı. bütün bir ömrünü daha iyi bir hayatın varlığına inanarak geçiriyor ihtiyar ve bunun mümkün olmadığını ölüme yaklaştığı yaşlarda fark edebiliyor. boşuna arıyorsun diyor gence, aramayı bırakmayacaksın farkındayım, ancak daha iyi bir dünya yok, her yerde acı var sadece. dünya dediğin düz ve çorak bir arazi.
  • bugün ankara uluslararası film festivali kapsamında izleme fırsatı bulduğum film. ilk kez çinli bir yönetmenin, çin orta-alt sınıfının kişisel problemlerini ele aldığı ilk ve tek uzun metrajlı filmini izledim. böyle bir sınıflandırma yapmak istemezdim ama tamamen bilgi verme -kimse okumayacak olsa da- amacıyla söylüyorum. film başlamadan önce çok heyecanlıydım, film ilerledikçe heyecanım gerginliğe dönüştü ve kendimden bir şeyler buldukça daha çok bağlansam da herkese o kadar sinirlendim ki... kimsenin kimseyi anlamamasına sinirlendim sözlük. en son (bkz: it's only the end of the world) de bu kadar anlaşamamaya sinirlenmiştim galiba. filme tamamen yönetmeni anlamak için gitmek istemiştim, sanki her köşe başında kendine dair bir çakıl taşı bırakmıştı. kendi fikirlerini çok güzel işlerken muhtemelen çoktan intihar kararını vermişti. intihar güzelleyen yapımlardan nefret ediyorum ve bu film asla öyle değildi. seçenekler sunuldu, seçeneklerde kaybolundu, herkes kendi doğru yoluna yöneldi ve fil sesi. kültürden bağımsız bir şekilde herkesin zaman zaman kendini "hiçbir şey" gibi hissetmesi sanırım üzerinden ne kadar uzun zaman geçerse geçsin beni hep etkileyecek. "hiçbir şey" olanların iyilik yapınca fark edilmeyip kötülük, zorbalık yaptıklarında tepki almaları ve belki sadece bunun için kötülüğe başvurmalarının gerekmesi, bunun bir gereklilik olması çok acı bir gerçek be sözlük. kendini "hiçbir şey"gibi hissedenlerin hikayesi ve bu hikayenin şu an yaşamayan asıl sahibi, sizinle birçok karakterde tanışabildiğim için çok mutluyum.
  • ingilizcesi "an elephant sitting still" olan 251 dk.'lık film. pek ağır akar. farklı karakterlere odaklanır. bir fikir olması için, afişine bakmak bile yeterlidir. yönetmen bo hu'nun filmini tamamlayıp da intihar etmesi filmi ileride kült statüsüne sokacak mı, bilinmez. kare kare izlemek lazım. ağır ağır çıkacaksın bu merdivenleri demiş şair, sindire sindire izlenmeli de boş vakit yaratmak lazım evvela. beş gündür filmi edinmiş haldeyim, taksit taksit izlemek istemiyorum. nadasta!

    imdb: da xiang xi di er zuo (2018) / bo hu
  • filmden çok anlamlar çıkarılabilir. yönetmen filmde tam olarak neyi anlatmak istemiş...? benim fikrimce yönetmen, dünyanın her yerinde zorbalığın hakim kıldığını, her yerde aldatanların karlı çıktığı, kendi ebeveynlerimizde gördüğümüz yanlışları eleştirirken, onlardan daha çok yanlış yaptığımızı, ve bunlara engel olacak irademizin olmadığını anlatıyor, bunları bilip düzeltmediğimiz için, bu acıların yükünden kurtulmak için bizi öldürecek birsine ihtiyacımız var. çünkü bizler intihar edecek kadar dürüst ve cesaretli değiliz.
  • inşaat seslerinin yükseldiği, grinin, yalnızlığın esaretindeki bir çin kentinde geçen 24 saati anlatan filmde, hayatı çıkmaza giren yılmış kişilerin hayatları anlatıyor; eşiyle beraber olduğu en yakın arkadaşı intihar eden yang cheng (zhang yu), evde babası tarafından sürekli hor görülen, okuldaki bir zorbayı iterek yanlışlıkla yaralayan wei bu (peng yuchang), evde annesiyle sonu gelmeyen tartışmalar yaşayan huang ling (wang yuwen) ve ailesi tarafından huzurevine gönderilmeye çalışılan wang jin (liu congxi)…
    bu isimlerin hepsinin yolu manzhouli adlı kentte, dünyadaki her bir zalimliğe kayıtsız kalarak gün boyu oturan bir filin izinde kesişiyor, bu mitin peşindeki hikaye de böylece bir mite dönüşüyor.
    yönetmenin edebi yazınını sinema diline evrimleştirdiği eserinde, nihilist ve varoluşçu bir anlayış hakim. burada her bir karakter, hayatlarını kökten değiştirecek her bir gelişmeye karşı kayıtsız.
    öyle ki bizler bile hikayenin kilit anlarına doğrudan tanık olmuyoruz; dönüm noktası olabilecek olaylar cereyan ederken karakterler kimi zaman ekran-dışı alana hapsediliyor ya da alan derinliği kullanılarak silüetlere evriliyor.
    izleyiciyi son ana kadar diken üstünde tutan, her bir sahnesiyle yeni sorular sorduran “an elephant sitting still”, henüz 29 yaşında yaşamına son veren yönetmen hu bo’nun ilk ve ne yazık ki son başyapıtı.
  • insanın içine işleyen, insan olduğunuzu hatırlatan bir film izlemek isterseniz 3 saat 50 dakika su gibi akıp gider.

    hollywood zehirlenmesinden mustarip bünyelere ağır gelebilir, baştan söyleyeyim.

    mekanın cennet olsun bo hu kardeş.
  • türkçe çevirisiyle ilgili çok fazla problemin olduğunu varsaydığım filmdir. an itibariyle tek çeviri var internette. filmin birkaç yerinde karakterler konuşunca altyazı yok. konuşulanlar çince olunca varsayım da yapılamıyor maalesef. bunun yanısıra çevirmen arkadaş çoğu yeri kafasına göre ya da filmin akışına uygunluğunu sorgulamadan motamot çevirmiş. çünkü karakterlerin sorduğu soruyla gelen cevabın alakasız olduğu çok fazla yer var. hal böyleyken zaten izlenmesi ağır olan bir filmi bu şekilde izlemek biraz daha zorlaştı. zira bu tarz filmlerde diyaloglar az olduğu için genellikle bu sohbetler çok şey anlatır. bunu da anlamayınca biraz zor oldu anlamak. bununla birlikte yönetmen filmi elinden geldiği kadar yavaş ve uzun çekmiş. her yürüyüş sonuna kadar her bakış sonuna kadar verilmiş. replikler arası boşluk bugüne kadar izlediğim bu tarz filmlere göre çok daha uzundu. hayli yordu.
  • filme dair dostoyevski'nin ecinniler'indeki şu diyalog belki de çok fazla şey anlatır;

    --- spoiler ---

    — insanları kendilerini öldürmekten alıkoyan şey ne sizce? –dedim. ne konuştuğumuzu hatırlamak ister gibi dalgın dalgın baktı yüzüme.
    — henüz... tam bilmiyorum... iki boş inanç alıkoyuyor sanki, iki şey; yalnızca iki şey; bunlardan biri çok küçük, öbürü çok büyük. yalnız küçük olan da çok büyük.
    — küçüğü ne?
    — acı.
    — acı mı? bu olayda bu kadar önemli olabilecek bir şey mi acı?
    — birinci derecede önemlidir. iki tür intihar vardır: bir, büyük bir acı ya da öfkenin etkisiyle intihar edenler; iki, çıldırıp intihar edenler. bunlar aniden bitirirler işlerini. acıyı pek düşünmezler. birdenbire biter her şey. ama bu işi bir de aklı başında, bilinçli olarak yapanlar vardır... bunlar çok düşünür.
    --- spoiler ---

    işte bazıları da çok düşünür ve eylemlerini bilinçli bir şekilde gerçekleştirirler. yönetmenin intiharı da filmle birlikte başlamıştır, sonrası sadece nokta koymaktan ibaret.
  • gri filmdir. gri ve karanlık.
hesabın var mı? giriş yap