119 entry daha
  • bu kardeşimiz hakkında epeydir bir şeyler karalamak istiyordum lakin bir türlü fırsat olmuyordu ya da ben fırsat olmasın diye kıçımı yırtıp kendimi kandırıyordum. anlatmak istediklerimi bir türlü toparlayamadığımdan bulaşmadım diye kestirip atayım, kafanız daha fazla sikilmesin. her neyse...

    sinema dergisi, 2005 yılı 7. sayısından tuna erdem'in revenge of the sith'in ardından yazdığı kallavi yazıyı buraya alıntılıyorum. gebura yazının bir kısmını başka bir başlıkta aktarmış (bkz: freud'a göre star wars yorumları/@gebura), o kısmı da yazının bütünlüğü bozulmasın diye kopi-peystliycem, gerisini tıkır mıkır yazıcam, ona göre. buyrun:

    ***

    "gücün karanlık yanı ya da 'içimde kötü bir his var'

    “yaratıcısı george lucas’ın da dile getirdiği gibi “yıldız savaşları”, özelde “anakin nasıl ve neden darth vader'a dönüştü?", genelde ise "insan nasıl ve neden karanlık tarafa geçer?” sorusunun cazibesine dayanıyor. son film nihayete erdiğinde, ardında, yorumlarımızın harcıyla karılmayı bekleyen birçok olası cevap bırakıyor bu sorulara. daha genel soruya cevabı, bilge yoda çoktan vermişti zaten: “korku öfkeye, öfke nefrete, nefret ıstıraba, ıstırap ise karanlık tarafa götürür”. ancak bu o kadar genel bir cevap ki, hem anakin’e, hem de kendi özelimize bağlamak bize kalıyor. daha özel soruya, “anakin hangi noktada karanlık tarafa geçti?” sorusuna ise üçleme, bir değil bin bir cevap veriyor: kum adam soykırımını gerçekleştirdiğinde mi? kont dooku’yu öldürdüğünde mi? mace windu’nun ölümüne sebebiyet verdiğinde mi? çocuk yaştaki jedi çıraklarını katletmeden önce hala geri dönüşü var mıydı? yoksa kıskançlık krizine kapılıp sevdiği kadını boğmaya kalkmasaydı, yine de karanlığa mahkum olabilir miydi? soykırım, yargısız infaz, sahip olma arzusu... bunlardan hangisi karanlık tarafa geçiriyor insanı?

    tek bir geri dönüşü olmayan nokta aramaya başladığımızda, karanlık tarafa geçişi bir süreç değil, tekil bir eylem olarak algılamaya kalktığımızda, soru işaretleri çoğalarak arapsaçına dönüşüyor. buna da şaşmamak gerekiyor. ne de olsa, her noktanın bir geri dönüşü olduğunu, anakin’in son nefesini aydınlık tarafa vereceğini zaten biliyoruz. demek ki tekil eylemler ile genelgeçer motivasyonları arasında, her iki tarafı birbirine bağlayacak bir ara aşamaya odaklanmamız, özeli genele, soyutu somuta ilişkilendirebilmemiz gerekiyor.

    bu ara aşama, anakin’in rüyaları olarak geliyor karşımıza. yukarıda anılan eylemlerin müessibleri, anakin’in bölüm iki’de, annesinin acı çektiğini, bölüm üç’te ise karısının doğum yaparken öldüğünü gördüğü rüyalar ki, yoda’nın karanlığa giden yolun ilk durağı olarak belirttiği korkuyla harmanlanmışlar. nedenleri rüyalarda yatan eylemlerle karşı karşıya olduğumuza ve yoda bize, karanlık tarafa giden yolun tümüyle duygulardan örülü olduğunu söylediğine göre, gücün karanlık yanını , psikanalizin karanlık kıtası, bilinçdışında aramamız gerekiyor. eğer freud’un iddia ettiği gibi her rüya, bilinçdışı bir arzumuzu tatmin ediyorsa, anakin’in neden annesinin acı çekmesinin, padme’nin ise doğum yaparken ölmesini arzuladığını anlamak bize düşüyor.

    psikanalitik açıdan anakin’in temel sorunu babasız oluşu; bakire doğumla dünyaya geldiğinden, anneyle başbaşa büyümesi. aynı bakış açısına göre baba, anne ile çocuk arasındaki ruhsal göbek bağını keserek, çocuğun topluma doğmasını sağlayan kişiye verilen isim. çocuk, anneden kopmadan birey olamıyor, toplumdaki yerini bulamıyor zira. anakin’i annesinden, en azından fiziksel figür olarak koparan ilk baba figuri qui gon jin oluyor. gelgelelim henüz ruhsal bağı kopartmadan ve anakin’i jedi toplumuna kabul ettirmeden ölüyor. yerini başka bir baba adayına obi wan’a bırakıyor. obi wan, ilk baba figürünün çırağı olduğundan , anakin için babadan ziyade bir “abi” konumunda ve sık sık ışın kılıcını düşürmesinden, on kez anakin tarafından kurtarılmasından, üst üste iki kere kont dooku ile dövüşürlerken bayılıp kalmasından da anlaşılacağı üzere “fallus sahibi” yani iktidar temsilcisi bir baba olamıyor. anakin’in “bana babam kadar yakınsın” dediği obi wan, babalık görevinde başarısız oluyor, anakin’in koşa koşa annesine dönmesini engelleyemiyor, yani anakin’i kastrasyon tehdidiyle durdurmak şöyle dursun, kendisi kastre olmuş, iktidarsız bir erkek figürüne dönüşüyor. ona anneyi yasaklayacak, anneden vazgeçmesini sağlayacak bir babadan mahrum olan anakin de, gözden ırak olsa da annesiyle yek vücut olduğunu düşünmeye devam ediyor. eğer anne ile çocuk ayrılmaz bir bütünün parçalarıysa, annenin, çocuk yanında değilken acı çekmemesi de olanaksız. annenin acısı bu bağın kanıtı olduğundan, anakin rüyalarında arzusunu tatmin etmiş oluyor.

    baba eksikliğinin yarattığı sorunu anakin, annesinden ayrıldığı anda, padme’ye aşık olarak katmerliyor. ilk tanışmalarının anakin küçük bir çocuk, padme yetişkin bir kadınken gerçekleşmiş olması bile, anakin için padme’nin bir anne figürü olduğunu kanıtlamaya yetiyor. bir de buna, padme’nin sadece yetişkin değil, kraliçe, yani mutlak iktidar sahibi bir kadın, anakin’in sadece çocuk değil, köle yani iktidardan tümüyle mahrum bir çocuk olduğunu bilgisini eklemek gerekiyor. bu şartlarda anakin için padme’nin bir anne ikamesi, annesinin yerine koyduğu arzu nesnesi olduğuna şüphe kalmıyor. padme’nin tam da anne olurken ölmesini istemesinin nedeni de bu. padme başkasının annesi olduğu anda, anakin’in annesi rolünde ölecek zira. anakin için padme’nin hamileliği, anne-çocuk modelindeki ilişkilerine ihanet etme biçimi ve bu yüzden ihanete uğradığı sonucuna çarçabuk kapılıveriyor. bir yandan da, padme’yi obi wan’dan kıskandığına göre, çok gecikmiş bir oedipal çatışmaya giriyor. bu açıdan anakin’in palpatine’de onu anneden koparacak kadar güçlü, fallus sahibi bir baba aradığını, ama tam da bu baba figürü onu anneden koparmak yerine, anneyi sonsuza kadar elinde tutmasını sağlayacak bir vaatte bulunduğu için ona bağlandığını düşünmek mümkün. nitekim palpatin sonunda, babalık etmek şöyle dursun, anakin’in küllerinden darth vader’i doğurarak, düpedüz annelik rolü üstleniyor.

    kısacası yoda’nın dediği gibi karanlık tarafa yolculuk, korku ile başlıyor: anneden kopma korkusuyla. nitekim küçük anakin “konunun annemle ne ilgisi var” diye sorduğunda yoda, “her türlü ilgisi var” cevabını vermişti. bu korkunun kendini, kehanet tadında rüyalarla boşa vurması da boşuna değil. psikanalist adam philips “korku, nesnesi gelecek olan ama kuşkusuz ancak geçmişten türetilebilecek bilginin yarattığı zihinsel durumdur. korku hallerinde bilinen veya sezilen gelecek, geçmişin olasılıklar repertuarıdır. korkunun öznesi, geçmişteki gelecektir. korktuğumuzda, bilmek dereyi görmeden paçaları sıvamaya dönüşür, adeta gelecek şimdiden olup bitmiştir” diyor. anakin’in padme’nin ölümünden korkusunun, geçmişte annesinin ölümünden türetildiğine, annesinin ölümünden korkmasının ise, çocukluğunda anneden kopma olasılığının repertuarından beslendiğine ve gelecek öngörülerinin her birinin, kendi kendini gerçekleştiren kehanetlere dönüşerek, geleceği şimdiden olup bitirdiğine şüphe yok. nitekim luke’a eğitimini yarı yolda bıraktıran da geleceğe ilişkin bir korku, bir kehanet olmuştu. luke buna rağmen anakin’in düştüğü hataya düşmüyorsa, bu annesinden daha doğum anında kopmasından ve adıyla müstesna iktidar sahibi bir babası olmasından kaynaklanıyor.

    gelecek öngörülerinin tehlikeli konumu yıldız savaşları'nın kronoloji algımızı altüst eden yapısını da açıklıyor. geleceğe dair bir film izlediğimiz ynılsaması her filmin başında beliren "çok uzun bir zaman önce" ibaresiyle tuzla buz ediliyor. öykünün sonunu öykünün başından yıllarca önce izlememiz, ister istemez doğrusal değil döngüsel bir zaman algısını da yaratıyor. hatta denilebilir ki, yeni üçleme, sonunu baştan bildiğimiz bir öyküyü izlerken yine de aynı keyfi almamızı sağlayarak, anakin'in çıkartamadığı dersi, önemli olanın sonuç değil süreç, ölüm değil yaşam olduğu dersini bizim bellememizi sağlıyor. son filmin de bir geleceği olduğunu ve bunun anakin'in kehanetleri gibi karanlık değil, "yeni bir umut" olarak adlandırılmış olduğunu, seyirci bir an bile unutmuyor.

    hyranları bilir, bütün yıldız savaşları filmlerinde illa ki "içimde kötü bir his var" cümlesi sarf edilir. kimi kez alkışlarla karşılanan bu alelalde cümle böylelikle, ilk bakışta asla edinemeyeceği bir önem kazanır. her daim beklenen ve asla kaçırılmaması gereken bir söz haline gelir. işte bu sözün neden bu kadar önemli olduğunu da ancak şimdi çözebiliyoruz. bu söz, anakin'in rüyaları gibi, geleceğe ilişkin bir korkunun ifadesi zira ve önemsiz bulunup gözden kaçırıldığında çığ gibi büyüyüp çoğalmasına neden olduğumuz bu kötücül his, karanlık tarafın tanımı adeta. obi wan bölüm 1'de "içimde kötü bir his var" dediğinde, ustası qui gon jin, üçlemenin en önemli dersini veriyor çırağına: "kaygılarına odaklanma, şu ana ve buraya, yaşayan güce konsantre ol". korkunun öznesi gerçekten de "gelecekteki geçmişse", her tür korku ve kaygı şimdiyi ıskalamamıza, şimdi de, yaşayan tek zaman dilimi olduğuna göre yaşamı ıskalamamıza neden oluyor. bölüm 2'de obi wan, ustasından öğrendiklerini, neredeyse kelimesi kelimesine çırağına aktarma fırsatını yakalıyor ve "negatife odaklanma" diyor anakin'e. gerçekten de bunu söylediği anın, anakin'in karanlık tarafa yaptığı yolculuğun ilk adımı olduğunu, en azından bizim tanık olduğumuz ilk adım olduğunu söylemek mümkün. anakin, on yıldır görmediği padme ile ilk karşılaşmasına korku içinde gidiyor ve bu karşılaşmaya tanıklık eden jar jar binks ve obi wan kenobi'nin aksi yöndeki ifadelerine karşın, "padme beni gördüğüne sevinmedi, beni tanımadı bile" diyor.yoruma açık bir durumu hemen olumsuz yönde, korkularının pençesinde yorumluyor, korkularını hakikat olarak algılıyor. obi wan, olumsuzluğa odaklanmamasını istediğinde, annesiyle ilgili rüyalarından söz etmesi de korkularının kaynağını açık ediyor. ancak usta sözü dinlemeyen anakin, her şeyi karamsar, karanlık yorumlamaya devam ediyor. obi wan'ın önünü tıkadığına inanmayı, ona bir şey öğretmeye çalıştığına inanmaya tercih ediyor, jedi konseyi'ne üye olmaya sevinmektense usta yapılmamış olmaya yerinmeyi seçiyor, sevildiğine inanmaktansa ihanete uğradığına inanmayı daha kolay buluyor. sonunda mace windu'nun ölümüne sebebiyet verdiğinde "ben ne yaptım?" diye soruyor kendi kendisine ve sorunun olası cevapları arasından en kötümserini seçiyor: "karanlık tarafa geçtim". oysa, yaptığını, jedi kurallarını uygulamak, mace windu'nun bir yargısız infaz gerçekleştirmesine engel olmak diye yorumlaması da mümkündü. mace windu, daha önce palpatine'in de dile getirdiği bir cümleyi sarf ederek "hayatta bırakılmayacak kadar tehlikeli" demekteydi palpatine için. yani bir başka formülle, geleceği "şimdiden olmuş bitmiş" olarak tahayyül etmekteydi. palpatine bu sözü söylediğinde anakin inanmayı tercih etmişti, mace windu sarf ettiğinde geleceğin bilinmezliğine güvenebilse, karanlık tarafa geçmemesi mümkündü.

    sonuç olarak, ilk üçlemenin, hızlandırılmış kurs biçimindeki jedi eğitiminden çıkartamadığımız özünü, son üçlemede yerli yerine oturtuyoruz. jedi eğitiminin özünü, her karanlık, karamsar, negatif düşüncenin anında tespit edilerek yok edilmesi oluşturuyor. bu da ömür boyu sürecek bir çaba olduğu gibi, neden jedi eğitimine küçük yaşta başlanması gerektiğini açıklıyor. karamsarlık yer etmeden, bir çok "kötü his", fark edilmeden, bilinç dışına yerleşmeden iyiye doğru yol almak gerektiğinden ve çocuğun, bir an önce annesinden kopması elzem olduğundan.

    filmin her türlü siyasi okumasının da bu çerçevede yer alması gerekiyor. eğer bush'tan ve ırak'tan söz edilecekse, bunu, "içimde kötü bir his bunların nükleer silah kullanacağını söylüyor" diyen, 11 eylül geçmişini gelecekteki ırak'ta yeniden üreten bir amerika'yla bağlantılandırmak gerekiyor. gelgelelim, madem ilk adımları dev olaylarda değil, gözden kaçırılabilir hadiselerde aramamız, kötülüğü sith lord'larında değil, kendi içimizde bulmamız söyleniyor, bu tür okumaları kendi coğrafyamıza da uygulayabiliriz demektir. öyle ya, hükümet sözcüsünün, henüz gerçekleşmemiş bir konferansın vatana ihanet içerdiğini deklare edebilmesinde, muhalefet liderinin, henüz gerçekleşmemiş bir cumhurbaşkanlığı seçiminin rejimin köküne kibrit suyu sıkacağı beyanında da, aynı karanlık tarafın izleri, "ana"vatana körü körüne bir bağımlılığın tezahürleri pekala görülebilir."

    ***
379 entry daha
hesabın var mı? giriş yap