• ortaçgil'in kendi memuriyet hayatından ziyade, - yaptığı gözlemle- o sırada çevresindeki insanları anlattığı şarkısıdır bu. kişisel bir şarkıdır. ama ne kadar kişisel olursa olsun unutulmaması gereken şarkılardan biridir. *
  • bülent ortaçgil'in kimya mühendisliği yaptığı dönemde yaşadıklarını, kendisinin deyimiyle birazcık abartarak betimlediği onno tunç'un hoş düzenlemesine rağmen gene de elektronik seslerle bu kadar olur dedirten caz ruhuna sahip dokunaklı, güzel parça. kendisi o dönemlerde belki şarkıda bahsedildiği gibi kupon biriktirmediğini ama böylesinin de pekala mümkün olduğunu, iş-ev sarmalında geçen bir yaşamın her türlü çarpık meraka açık olduğunun altını çizmiştir. gerçeklik payı ne olursa olsun ortaçgil'in uzun sessizliğini bozduğu ve müziğe dönüşünün müjdecisi olan ikinci perde albümü bu şarkı ile net mesajını vermekte, o günlerin içinden çıkılmaz soğukluğunu yansıtmaktadır.

    eski defterlerde belki bu şarkıyı da yeni haliyle dinleriz diye beklemiştik ama umutlarımız gerçekleşmedi. gittiğim hiçbir ortaçgil konserinde de duyamadığım, canlı performansını dinleme şansı bulamadığım şarkıdır. sanki ortaçgil bu şarkısını unutmak ister gibi gelmektedir bana. belki de unutmamıştır ama zamana sıkışmış'da dediği gibi dününü çözmüştür artık.
  • aklıma bi şekilde mark knopflerin rüdigerini getiren şarkı.. lakin bu rüdiger de her yerde aklıma geliyor yahu..
  • biraz kişisel bir entry olacak bu ama, zaten şarkı da tüm sınıf tasviri çabasına rağmen oldukça kişisel aslında. bu nedenle ortaçgil şarkının çekirdek'te kaydedilen ilk versiyonuna "şimdi çalacağımız şarkı, arada sırada düşünür. bu şarkıyı önce kendimle dalga geçmek için yazmayı düşünmüştüm, son zamanlardaki yaşam biçimimle ilgili. fakat sonra başka yerlere gitti" diyerek giriş yapmış. şimdi hangi dergide olduğunu hatırlamadığım bir röportajında da müzik yaparak yaşama kararı almadan önceki dönemde, bu kararı bir türlü alamadığı için kendini mutsuz ve korkak hissettiğini, o an ne şekilde geçiniyorsa (kimyagerlikti sanırım) ondan arta kalan zamanda duyarlı bir insan gibi yaşama çabasından utandığını ve bununla dalga geçmek istediğini anlattığını hatırlıyorum.
    bunu ilk duyduğumda kendi kendini yüreklendirmeye çalışıyor herhalde diye düşünmüştüm. çünkü profesyonel titri, o titrin ona sundukları, içindeki bu diğer adama, şarkı söylemek, beste yapmak isteyene bir şey söyleyemiyor ama o beste yapmak isteyen adamın şarkıları diğeri ile dalga geçebiliyor, ona bir değer biçebiliyordu. ama yine de durumun tüm naifliğine, içindeki müzik yapma arzusunun dindirilemeyişine ve dile gelişine saygı duysam da tıpkı ben de ortaçgilin kendisi gibi onun korkularını küçümsemiş, durum bu kadar açıkken cesaret edip de o işten daha erken ayrılmayışını, ne yapmalı kime sormalı diye kendini yiyip bitirişini anlamsız bulmuştum.

    şimdi pek de inanmadan okul koridorlarında dolaşıp, iyi bir geleceğim olabileceğini söyleyen hocalara cevap vermeyip gülümsemekle, iyi bir geleceği iyi bir diploma ile garantileyecek olduğumu düşünerek mutlu olan anne ve babama susmakla yetinirken ve tüm bu bürokrasiyi terk edemeyişim beni git gide kendi gözümde küçültürken, yavaş yavaş kendi kendime "tamam zamanı geldi artık, ne olacaksa olsun" demeye başlamışken ben de bu şarkıyı dinliyor ve kendi kendimi yüreklendirmeye çalışıyorum. belki bir süre sonra gidip bir barda, kafede iş arayacak, karnımı doyurmak için yaptığım bir kaç saatlik bir işin ardından, yoğunlaşmak istediğim şeyden başka hiç bir şeye yoğunlaşmamanın mutluluğunu satın alacak ve ortaçgil'e teşekkür edeceğim. işte o yüzden bu şarkı güzel ve güçlü. insanı itildiği yoldan çıkmaya çağırdığı için.

    ha bunun yanında ilk versiyonu ikincisinden kat kat daha güzeldir, tek gitar-vokal daha çok yakışmıştır falan filan.
  • gitar riffleri o kadar güzel, sözleri o kadar basit ki. muhteşem bir şarkı ya.
  • bir nihavend yalnızlık'tan bir önceki duraktır bu şarkı.
  • "dünyayı sığdırmış evine
    beşe dört metre
    yüz metre küp hava memnun
    dünyası cebindeki kadar
    bir kaç binlik
    bir kaç anahtar emin
    arada sırada ne yapmalı
    kime gitmeli, kimden sormalı diye
    düşünür
    arada sırada ne yapmalı
    kime gitmeli, kimden sormalı diye
    düşünür
    dünyası gezdiği yollar
    evden işe işten eve kadar kısa
    kokladıklarıdır dünyası
    limon kolonyası lavanta
    hepsi uçucu
    arada sırada ne yapmalı
    kime gitmeli, kimden sormalı diye
    düşünür
    arada sırada ne yapmalı
    kime gitmeli, kimden sormalı diye
    düşünür
    dünyadan okuduğu şeyler
    tv haberleri, gazeteler kupon kupon
    dünyası aldıklarının küçük bir listesi
    üç, beş, altı ucuz
    arada sırada ne yapmalı
    kime gitmeli, kimden sormalı diye
    düşünür
    arada sırada ne yapmalı
    kime gitmeli, kimden sormalı diye
    düşünür"
hesabın var mı? giriş yap