• "artik gunumuzde para asktan daha onemli" diyerek eskiden oyle olmadigini sanan gunumuz gencliginin 1800 lerde da paranin aska tercih edildigini ogrenebilmesi icin okumasi gereken roman. 1800 lerde para asktan onemliydi de 1700 lerde, 700 lerde onemli degil miydi? oyleydi elbet.

    (bkz: ac ayi oynamaz)
  • liseye yeni girmiş okulun keşfinde kütüphanede dolaşırken rastlamıştım insancıklara da okuduğum gece bitirene kadar uyuyamamıştım,günlerce mektuplar gözümün önünde dolaşıp durmuştu o zamanlar tek düşündügüm ya da düşündügümü sandığım şey tutkuydu galiba,tutku kelimesini pek iyi bilmesemde o mektuplardaki tutku etkilemişti beni
    ve yıllar geçti-çok yıllar,hayat şekillendirdi anlamsız anlamlı birçok şey düşünür bilir oldum,arkadaşımın birinden elime geçti insancıklar ve okudum tekrar.yeni bitmiş değil bunları yazarken birkaç ay oluyor (kitabı kapatır kapatmaz bayılıp yazmıyorum bunları) ama şöyle diyebilirim ki insan psikolojisini bu kadar iyi bilen ve kelimeleri bu kadar iyi seçen bir yazar olmamıştır (bu kitabı 24 yaşında yazdığını katmıyorum)
    insancıklar iki kişinin mektuplaşmalarından oluşan bir kitap-kitapta sadece mektuplar var ve mektuplara ne kadar anlam yüklenebilirse de o kadar anlam yüklenmiş.şimdiki zamanın klasik karşıtı düşüncelerinden dolayı pek okunmuyor bilinmiyor desem de artık hislerin önemini kaybettiği-mektupların saçma geldiği düşüncesi de var.
    o mektuplarda samimiyetin tüm harfleri çoşku ve tutkuyla söyleniyor hiç bir zaman anlamlarını kaybetmeden, kitap bittigi vakit öyle apar topar bittiği, hayat gibi suprizin birden geldiği hissediliyor kitabın kısa olmasına kızılmadan.
  • 1845 te yayinlanmis ilk dostoyevski romani, zamaninin en onemli rus elestirmeni belinsky tarafindan gercekten de goklere cikarilmis.

    romanda deginilen konulardan biri, insanin kendine olan inanci ve saygisinin kaynagidir. gogol efendinin bir delinin hatira defterinde savundugu gibi insanlar toplumun onlari statulerine gore etiketlemesi karsisinda o kadar da caresiz ve savunmasiz degildir. yani guc, para ve sosyal statu eksik olsa dahi, cozum sevgide aranabilir. sevgi, ask kacilacak son siginaktir ve insan burada kaldigi surece kendisine olan saygisini koruyabilir.

    gogola gore, sosyal statumuz ve gucumuz yeterli degilse, isteklerimiz toplumun duzeniyle cakistigi anda tatminsizlikler duyariz ve insanin bu konuda yapacak fazla bir seyi yoktur. tek cozum yolu sistem icindeki mutlu yerimizi almamiza izin verecek bir guce kavusmaktir. dostoyevski ise bu tatminsizlige cozumun insan sevgisinde oldugunu savunuyor ve makar alekseyevicin bu son kaleyi kaptirmamak icin, insanligini kaybetmemek icin verdigi mucadeleyi anlatiyor.

    romani bu kadar mukemmel yapan ise makar efendinin bu yolda yasadigi zorluklar, siklikla degisen ruh halleri ve daha dramatik sekilde degisen karakter yapilaridir. ornegin, dostoyevski once yoksullugu karakter tahlili yapmak icin bir arac olarak kullaniyor. yani insanin gercek karakteri yoksulken, bircok sey yolunda gitmezken ortaya cikar, kimin ne oldugu burada belli olur diyor. fakat barbara hanimin....

    --- spoiler ---
    isleri rast gidince, bir de bakiyorsunuz, hic de eskisi gibi vakur davranmiyor, her turlu kusurlu harekette bulunuyor.
    --- spoiler ---

    yani aslinda yoksulluk ve caresizlik insanin gercek karakterini orten bir kalkandir; kontrolunun disinda olarak insanin gercek olmayan ama son derece kapsamli bir karakter degisiminden gecmesine neden olur. ve ne yazik ki

    --- spoiler ---
    barbara hanimla makar efendinin iliskilerinde gercek sevgiden eser kalmiyor, bir karsilikli ihtiyac iliskisine donusuyor. makarin, para yuzu gordugunde cevresindekilerle iliskilerinin hemen duzelmesi, onlari "yanlis tanidigina" kanaat getirip arasini duzeltmesi, bu sevgisizligin onu gogolun bahsettigi tuzaga itmesinden baska birsey degil. onun hayata bakis acisi ve mutlulugu sadece mali durumuna degil ayni zamanda barbarayla olan iliskisine de endeksli ve bu da epey inisli cikisli gerceklesiyor, okuyani o diyardan bu diyara surukluyor.
    --- spoiler ---

    genel olarak roman, 19 yuzyil rusyasinin karanlik, umutsuz bir portresini cizer. bahsedilen insan iliskileri, yoksul, pis, soguk, acimasiz ve dostoyevskiye gore en onemlisi insan sevgisinin bulunmadigi bir arkaplanda anlatilir.tum bunlar biraraya gelince kisilerin hicbirinin gercek anlamda kendine saygilari olmadigi gorulur. kendilerinin karsilanamayan ihtiyaclari ve toplumun vurdumduymaz carklari altinda ezilmis, sevgisiz ve insan onurundan yoksun hayvanlardir onun insanciklari.
  • kitabın baslıca temasını olusturan acımak duygusu bu kitapla başlar, dostoyevski yazarlıgında acıma duygusunu son kitaba kadar sürdürür.
  • dostoyevskinin ilk kitabi. isminin insanlar degilde insanciklar olmasinin sebebi ise ruslara ozgu bir hitabet seklinden kaynaklaniyor. ruslar sevdikleri herseyin arkasina -cik ekini getiriyorlar. bizde de benzer kullanimlari yok degil hani.
  • ilk otuz sayfasını sıkılmadan okuması, kalanında ise bitirmeden uyuması zor olan kitap.
  • gogol'un palto'suna da atıfta bulunan kitaptır. burda makar alekseyevic yazarların memurların hayatını gözler önüne serdiğini, memurların bu yüzden hiçbir gizlisinin saklısının kalmadığından yakınmıştır. ironiktir, bu kitap da memurların içinde bulunduğu durumu pek güzel anlatmıştır.

    "benim de tek umudum elime para geçince bir palto alabilmek. bunda gülünç olan nedir? palto'daki karakterin sonu niçin kötü olmuştur? benim yazar arkadaşım olsaydı bunu mutlu bir sonla bitirirdi.." benzeri cümleler kurar makar..

    lakin insancıklar da mutlu bir sonla bitmemiştir.. o dönemde çok satan kitapların neye benzediğini makar'ın yazar arkadaşı sayesinde görüyoruz. resimli aşk hikayeleri, mutlu sonlar.. insancıklar oldukça uzaktır bu tür kitaplardan..
    makar'ın kurduğu hayal de dikkat çekicidir. "yırtık ayakkabılı yazar, kim beni ciddiye alırdı ki?" "eğer benim kitabım petski caddesinde dükkanlarda olsaydı sürekli önlerinden geçerdim." evet bu da dostoyevski'nin ilk kitabıdır..

    aynı zamanda kitapta bir puşkin övgüsü görülmekte..
  • en çarpısı sahnesi bu romanın kuşku yok ki, devuşkin' in memurluğu elinden alınan ve bir davası sürmekte olan ama aslında suçsuz olan ve yoksulluktan ailesi sefalet içerisinde kalmış olan komşusunun, üzerine atılan çamurdan kurtulduktan yani davayı kazanıp aklandıktan sonra ölüvermesidir. dostoyevski her zamanki gibi ince ince ruhuna dokunur insanın burada: derler ya hani insan zor durumlarda dayanır, bütün gücünü kendini adadığı şeyi gerçekleştirmek için harcar, kendini adadığı şey için varolur ve ne zaman ki o mutluluğu elde eder ya da ne zamanki kötülükten kendisini kurtarıp amacını gerçekleştirir işte o zaman kendisini bırakır. işte o zaman, ölüm alır götürür onu... dostoyevski alır götürür bizi...
  • oğuz atay'ın gözünde de ayrı bir yeri olan kitap.

    "bir gün kolunun altında bir dostoyevski, karşılaştık. pakize ile evlenmeye karar verdiği günlerdi. bu ne demiştim.

    " insancıklar " dedi.

    " pakize 'ye okuması için götürüyorum. okuduktan sonra onunla evleneceğim."
  • "insancıklar". fyodor mihailoviç dostoyevski'nin ilk romanıdır. 1846'da yazılan ve 1954'te basılan bu roman ilk rus toplumsal romanı sayılır. dostoyevski, 24 yaşında iken yazdığı bu eserin basılmasından sonra ünlenmiştir. roman, sıradan, fakir, çaresiz insanların yaşamını, ilişkilerini, duygu dünyalarını anlatmaktadır. dileyen ve yakaran ancak bir şey yapma noktasında edilgenliği üzerlerinden atamayan insanlar. her kitabında olduğu gibi burada da dostoyevski, ancak kitap bitirilip olaylar ve kişiler üzerine düşünüldüğünde okuyucusuna vermek istediğini vermektedir. okuyucu kendi haline kalmaz. kitap okunup bittiğinde sağlam çıkarımlara varabilmek için üzerinde kafa yorulması gerekir.

    roman okunup bitirildiğinde akla gelen: yoksulluk, çekilen acılar, sevgi, sevgide şiddet ve ilgide tenkit.
    roman kahramanları makar devushkin ve varvara alekseyevna. birbirlerine mektup yazan iki aşık. fakat bu o kadar ruhsuz bir aşk ki, şekilsiz hümanizmaların, güvensiz kimliklerin, edilgen ve hissiz sevgilerin güzel bir vitrini.

    rus düşünür ve eleştirmeni belinski, "insancıklar" la ilgili olarak şöyle demiştir; "iki gündür kendimi bu kitaptan uzaklaştıramıyorum. yeni bir yazar, yeni bir yeteneğin kalemi bu; onu tanımıyorum, kimdir, neye benzer bilmiyorum; ama bu roman rusya'ya hayatın sırlarını öyle kahramanlarla veriyor ki bize, bundan önce hiçbir yazar bu kadarını düşlerinde bile göremezdi."
hesabın var mı? giriş yap