• andrei konchalovsky'nin rusya'nın ücra bir yerinde yerli halktan bulduğu amatör oyuncularla kotardığı derinden çok şeyler anlatan filmi.
  • ingilizce adı "the postman's white nights" olan 2014 rusya yapımı film
  • - postacının beyaz geceleri-

    manzarasıyla göz kamaştıran bir gölün kıyısındaki ters dönmüş bir kayığa odaklanıyoruz. kayığın üzerinde oturan iki adam var. o adamlardan biri; göl kenarındaki bu köyün dış dünyayla tek bağlantısı olan, postacı. diğeri ise, dünyanın öbür ucundaymış izlenimi veren köyün bir avuç sakininden biri. ve onlar orada otururken, arkalarında kalan uzaklardan - çok uzaklardan- göğe yükselen bir roket;

    - bilmiyorum lyokha... aylıklarımız düzenli yatıyor, marketlerde aradığımız her şey var. yine de herkes gergin.
    + biz de böyle bir zamandan geçiyoruz vitya

    "alemler aya gidiyor lyokha? siz hala bunları mı sorguluyorsunuz vitya?" demek geçiyor aklımdan, ama susup onlarla o kıyıda olmayı tercih ediyorum. uzaklardaki o roketin içinde olmak isteyenler de, pekala oraya gidebilirler diyorum. içimden.
  • herkesin birbirini tanıdığı, yıllardır dışardan tek bir kimsenin gelmediği bir köyde bile hırsızlık yapıldığını gösteren film. hayır, bot motorunu niye çalarsın, sahibi belli?
  • izlerken zamanın su gibi akıp gittiği bir başka rus yapımı.
    rusların bu alkolle olan imtihanı ne olacak!? kişisel gözlemim; yeni nesil biraz daha ölçülü ama ortayaş ve üstü kadın-erkek alkol tüketimi akılamaz boyutta.
  • film kuzey rusya’da kenzero gölü cıvarındaki bir köyde geçer. filmdeki oyuncular amatör, köyün yerlisidir. film dünyanın mikro ölçeği olan köy biriminin gerçekliğini, hayatın gerçekliğini gösteriyor. idealize bir köy bir karakter yoktur. her şey nasılsa öyle kameraya çekilmiştir. filmin sonlarına doğru asıl karakterimiz lysho gölün yanındaki kayıkın üzerinde otururken arkasından geçen füzenin gösterilmesi aslında şehir hayatı ile köy hayatı arasındaki farkı gösteren büyük bir metafarodur. filmde sınıf eleştirinsin de var olduğunu söyleyebiliriz.
  • görüntüde arkada bir roket fırlatılıyor,muhtemelen insanlar aya gidiyor demek istiyor ama orada dünyanın doğallığını savunan iki kişi aslında uzaya gitmek yada marketten her istediğini bulmak değildir mutluluk demek istiyor, eskiden hiç bir şey yokken bu doğal ortamda çok mutlu olduklarını ama şimdi her şey varken doğal yaşamı mahfederek mutluluğu da eskisi gibi yaşıyamıyoruz demek istiyor
  • çağımızın mutsuzluğunu en yalın dilde anlatan filmlerden birisi olabilir.

    anlatılanlar belki farklı değil; köy yaşamı, bir avuç insan, herşeyin birbirine ince bir iple bağlandığı yaşamlar, ufacık tersliklerin hayatı çıkmaza soktuğu olaylar.. fakat kurgusu ve akışı, görüntülerle harmanlandığında şiir gibi süzülüp gidiyor.

    filmin sonundaki shakespeare alıntısı ve arkaplan teması da şahane bir detay.

    "where should this music be?
    it's the air or the earth? it sounds no more..."
  • şimdi marketlerde her şey var ama yine de mutlu değiliz. şahsıma artık yalnız insan görmek istemiyorum dedirten film olmuştur.
  • dün gece mubi sayesinde izlediğim film.

    spoiler

    manzara ve kedinin olduğu sahnelerde çığlık attığım doğrudur.
    kendi köyünün sakininin ekmeğini, ampulünü aldi, yeri geldiğinde kendi işini kaybetme uğruna köy sakininin ekmek parasını savundu.
    üstüne dövüldü benim motorum kimde diye.
    karşılığını göremeyip, hırpalanip dovulunce de kız kardeşine gidince geri dönüp intihar edecek sandım. karamsarlığım iste. sektör bizi en kötü senaryoya inanmaya zorladı diyelim lol

    end

    8/10
hesabın var mı? giriş yap