• kamelot'un epica albümünün 2.şarkısı.

    move slowly
    beyond the colors of my eyes
    move slowly
    into the corners of my mind

    rising like the pegasus
    each and every one of us
    released

    islands in the sea of dreams
    always searching harmony
    and peace

    all we find
    reject our mind
    don't you wonder why

    if the war by heavens gate relieved desire
    in the line of fire someone must to know
    that a human heart demands to be admired
    cause in the center of the universe
    we are all alone

    show me sign of paradise
    a place where all we would have to go to
    tell me what to sacrifice
    so there's a charge for me to want you

    all i find
    reject my mind
    and i wonder why

    if the war by heavens gate relieved desire
    in the line of fire someone must have known
    that a human heart demands to be admired
    cause in the center of the universe
    we are all alone

    i have a tale to be told won't you listen tonight
    follow me into the core of the fountain of light
    try to imagine that hope is our ship for our soul
    [over the ocean the quest of your life lies ahead]
    maybe together we'll find there's a place for us all
    [follow the stars in your mind sail long sail along]

    if the war by heavens gate relieved desire
    in the line of fire someone must have known
    that a human heart demands to be admired
    cause in the center of the universe
    we are all alone

    cause in the center of the universe
    we are all alone
    we are alone
    all alone
  • bu hafta the new yorker'da yayınlanan simon rich'e ait kadın erkek ilişkisini hicveden keyifli bir yazı.

    ilk gün tanrı gökyüzünü ve yeryüzünü yarattı.

    'ışık olsun' dedi ve ışık oluştu. ve tanrı bunun iyi olduğunu gördü. ve böylece akşam oldu ve ilk gece.
    ikinci gün tanrı gökyüzünü okyanuslardan ayırdı. 'bir ufuk oluşsun' dedi. bir ufuk oluştu ve bu tanrının hoşuna gitti. akşam oldu ve ikinci gece.
    üçüncü gün tanrı'nın kız arkadaşı geldi ve son zamanlarda ona karşı soğuk davrandığını söyledi.
    'özür dilerim' dedi tanrı. 'bu hafta işler çok yoğundu' dedi.
    sevgilisine güldü ama sevgilisi ona gülmedi. bu tanrı'nın hoşuna gitmedi.
    'seni hiç göremiyorum' dedi sevgilisi.
    'bu doğru değil' dedi tanrı. ' daha geçen hafta film izlemeye gittik' dedi.
    'o geçen aydı' dedi tanrının sevgilisi.
    ve akşam oldu, sonrasında gergin bir gece.
    dördüncü gün tanrı ışığı karanlıktan ayırmak için yıldızları yarattı. cep telefonuna baktığında işini neredeyse bitirmişti ancak saat dokuz buçuk olmuştu.
    'hay amk' dedi tanrı. 'kate beni öldürecek!'
    tanrı, üzerinde çalıştığı yıldızı bitirdi ve taksiyle apartmanına gitti.
    'üzgünüm, geç kaldım'dedi.
    sevgilisi cevap vermedi.
    'aç mısın?' diye sordu tanrı.ve 'yoğurt olsun!' dedi sevgilisinin çok sevdiğini bilerek.
    'bu sefer işe yaramayacak' dedi sevgilisi.
    'bak' dedi tanrı. 'şu an zor bir zaman içerisindeyiz, ama bu iş geçici, öğrenci borçlarımı ödediğimde, saatleri daha uygun olan daha iyi bir işe geçeceğim' dedi tanrı.
    sevgilisi tanrı'ya 'ben tam zamanlı bir işte çalışıyorum ama sana da zaman ayırıyorum' dedi.
    tanrı 'evet, ama senin işin farklı' dedi.
    ve anında çok büyük bir hata yaptığını anladı.
    sevgilisi ' benim işimin seninkinden daha önemsiz olduğunu mu düşünüyorsun?' dedi.

    'hayır' dedi tanrı. 'tabi ki hayır. emlak sektöründe çalışmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum ve yaptığın işten etkileniyorum'
    'bugün ondört müşteriyle konuşmak zorunda kaldım, çünkü bu hafta moda haftası!öğlen yemeği için bile vakit bulamadım.' dedi sevgilisi.
    'bu çok zor' dedi tanrı. ' çok fazla çalışıyorsun'
    'nasıl bilebilirsin? hiç günümün nasıl geçtiğini sormuyorsun. saatler boyunca kendi işinden bahsediyorsun. sanki evrenin merkeziymiş gibi!' dedi sevgilisi.
    'sırt ovalamak oluşsun' dedi tanrı.

    ve sevgilisinin sırtını ovalatmaya başladı.
    sevgilisi ona ' yarın çalışmasan olmaz mı?' dedi.
    'tanrı yarın çalışman gerekmiyor mu? bu hafta moda haftası değil mi? diye sordu.
    'hastayım' derim dedi sevgilisi.
    tanrı 'madem işin çok önemli nasıl canın istediğinde hastayım diyerek işten kaytarabiliyorsun?' diyecek oldu. ancak bunu söylemenin pek de iyi olmayacağını bildiği için 'pazar günü boşum, beraber vakit geçirebiliriz' dedi.
    beşinci gün, tanrı balıkları ve kuşları yarattı. puan almak adına ofisinin kapısını kapattı ve kate'i aradı.
    'sesini duyduğum için çok mutluyum' dedi sevgilisi. 'bugün hayatımın en zor günü'
    'anlat bana' dedi tanrı.
    'caitlin, jenny için bir parti düzenleyecek önümüzdeki hafta, ancak bu jenny'nin umurunda değil ve sanırım parti gerçekleşmeyecek' dedi sevgilisi.
    'bu delice' dedi tanrı.
    ve sevgilisi kendi cinsi hakkında kırıcı şeyler söyleyen arkadaşlarını anlatmaya başladı.
    sevgilisi jenny'nin caitlin hakkında söylediklerini tekrar ederken tanrı'nın aklına yeryüzünü dolaşacak canlılar fikri geldi.
    telefonu kapatamadı çünkü kate hala konuşuyordu. ahizeyi kaldırdı ve ' filler olsun!' dedi.
    filler oluştu ve tanrı onları sevdi.
    ama sevgilisi o'nun filleri yarattığını duydu.
    'aman tanrım' dedi. 'sen beni dinlemiyorsun bile' dedi.
    tanrı 'kate...' diyecek oldu.
    'şu çok açık ki' dedi sevgilisi. ' sen bu aptal gezegene bana değer verdiğinden daha fazla değer veriyorsun.'
    tanrı sevgilisini düzeltmek istedi. yarattığı sadece bir gezegen değildi, bir evrendi. ama o an bunu söylemenin çok kötü bir fikir olduğunu biliyordu.
    'dinle. çok üzgünüm tamam mı?' dedi.
    ama kate çoktan telefonu tanrı'nın suratına kaptmıştı.

    altıncı gün tanrı hasta olduğunu iddaa ederek işten kaytardı ve kate'in chelsea'deki işyerine gitti. sevgilisi kate arka tarafta dergi okuyordu.
    'burada ne arıyorsun?' diye sordu kate.
    'işten kaytardım, günümü seninle geçirmek istiyorum' dedi.
    'gerçekten mi?' dedi kate.
    'gerçekten' dedi tanrı.
    ve kate tanrı'ya gülümsedi ve tanrı doğru kararı verdiğinin farkındaydı.

    bir bakkaldan bira aldılar ve prospect park'ta bir bankta oturarak içtiler. ve kate ona jenny'den öğrendiği would you rather oyunun oynamayı teklif etti.
    ' bir oyun oynamak istediğimden emin değilim' dedi tanrı. ama sevgilisi onun oyun oynamasını sağladı ve bir kaç tur sonrasında tanrı oyundan hoşlandı. bütün bir öğlen oyun oynadılar ve karşılıklı cevaplarına güldüler.
    hava soğumaya başladığında tanrı kate'in omuzlarını ovaladı ve kate tanrı'yı boynundan öptü.
    'şu an tam olarak ne yapmak istiyorum, biliyor musun?' dedi kate. tanrı gerildi
    'ne?' diye sordu tanrı.
    'film izlemek' dedi kate.
    tanrı güldü çünkü kendisinin de tam olarak istediği buydu.
    the muppets'ı izlemeye karar verdiler çünkü filmin iyi olduğunu duymuşlardı.
    çok eğlendiler ve çıktıklarında tanrı l train'i bütün gece boyunca beklememek için taksi tuttu
    'seni seviyorum' dedi kate 'seni çok seviyorum'
    'ben de seni seviyorum' dedi tanrı.
    ikisinin de hoşuna gitti bu.

    yedinci gün tanrı işinden ayrıldı, dünyayı yaratma işini yarım bıraktı...

    http://www.newyorker.com/…1/09/120109sh_shouts_rich
  • seattle'in fremont bolgesinin lakabi. dev lenin heykeli, troll yapiti, fuze maketi, alternatif insanlari ve bir dolu garip mekanlariyla hakediyor sanirim bunu fremont.
  • kamelot'a 3:20'de über tatlı bir sesin eşlik ettiği, albümün en sağlam şarkısı.
  • hem gazdan hem de hazdan ucuran bir kamelot eseri. uzundur dinlerim, chorus olsun sozleri olsun, her dinledigimde ucurur.
  • (bkz: yarraaaam)
hesabın var mı? giriş yap