• karl marx' in napolyon donemi fransasini anlattiği kitabi. kitabin adi on dokuzuncu yuzyil fransasi iscilerinin ekim ve kasim aylari arasindaki doneme verdigi isimden gelir.
  • 1852'de kaleme aldiği 18. brumaire marx'in en önemli eserlerinden biridir. yüzyil ortasinda yasanan burjuva demokratik devrimleri olarak adlandirilan sürecin fransa özgülündeki en çarpıcı analizlerinden birini içerir. genellikle bir felsefeci ve iktisatçi olarak görülen, siyasal yazilari ikinci planda kalan marx'in bu alanda da çok basarili olduğu, komünist enternasyonalin kuruluşunda esas olarak bu yeteneğinin rol oynadığı çoğunlukla unutulur. marx, 18. brumaire'de fransa'daki mevcut siniflarin siyasal hedeflerini, temsilcilerinin örgütlenme biçimlerini, siyasal iktidarin oluşum sürecini 1852 gibi erken bir tarihte büyük bir berraklikla tanimlar. marx'in 18. brumaire'i, 1850'de engels'le birlikte hazirladiklari fransa'da sinif savasimlarinda gündeme getirdikleri tezlerle birlesince, fransa'dan hareketle dönemin avrupa coğrafyasindaki siyasal ilişkilerin genel bir panaromasini sunar ama o zaman tabi akp falan yok anayasa mahkemesi hiç yok... bugünkü kadar zor değildi o zaman bu işler, hep diyorum...
  • marx'ın bu yazısında, beni çok içten etkilemiş bir tespit bulunmaktadır, izninizle aktarmak ve akabinde günümüzle ilgili bir yorum yapmak istiyorum.

    '' köylünün küçük toprağı şimdi kapitalistin topraktan rant, kar ve faiz elde etmesine ve köylünün ücretini nasıl çıkaracağını köylünün kendisine bırakmasına olanak veren bahanedir. fransa toprağının sırtına binen ipotek borcu fransız köylüsüne, britanya'nın bütün ulusal borçlarının faizine eşit bir faiz ödemesi dayatır. gelişimi içinde kaçınılmaz olarak sermayesinin kölesi haline gelen küçük toprak mülkiyeti, fransız ulusunu mağara adamlaroına dönüştürdü. onaltı milyon köylü (kadınlar ve çocuklar dahil), çoğunluğu sadece bir pencereli, bazıları iki, en gözdeleri ise üç pencereli kovuklarda oturur. oysa bir kafa için beş duyu ne ifade ediyorsa, bir ev için de pencereler aynı şeyi ifade eder.''

    burada fransa için bahsedilen durum, türkiye gibi sanayi devrimlerini ertelemeli yaşayan ülkelerde malesef bir eğilim haline gelmiştir. şimdi bakıp fransa referansları yerine kendi ülkemin referanslarını koyduğumda şaşırtıcı bir benzerlik görebiliyorsam, burada şaşırtıcı olmayan bir hata var demektir. şaşırtıcı olmayışının sebebi ise bizimki gibi politikalarda tekrarlanan hortlamalar, ali dibo'lar, al ananı git buradan'lardır.

    burada beni asıl etkileyen ise, fransızların ikiyüz yıl önce var olan bu hallerinin bugün kendi ülkemde yaşanıyor, yaşatılıyor olmasıdır. insanlarımız malesef penceresiz gecekondularda, verdiğinin binde birini aldığı tarlalarında sürünüyorken, bizimkiler mecliste kıçlarında pireler uçuşurcasına uyumaktan öte, uyurgezer halleriyle de anamıza babamıza sovmektedirler.

    louis bonaparte'in getirdiklerini evrimsel bir ağızla bize aktaran marx yine haklı çıkmıştır, kanıtı, evrilmeyi dolmuş beklercesine bekleyen politikacılarımızda gizlidir.
  • ironi yüklü bir adı olan karl marx kitabı. niye ironik açıklayayım hemen. neydi kitabın adı? louis bonaparte'ın 18 brumaire'i. peki 18 brumaire nedir? fransız devrimi takvimine göre yapılan bir tarihlendirme olup 9 kasım 1799’daki darbenin tarihidir. şimdi 18 ile 9'u toplayın. kaç çıktı? 27. hangi yıldayız? 2009...bi dakka ya! konuları karıştırdım. bu devlet bahçeli'nin iktidar formülüydü.

    tekrar asıl konumuza dönersek... marx'ın bu kitabının başlığında her ne kadar louis bonaparte’ın 18 brumaire’i fadesi geçse de, bu darbeyi yapan louis bonaparte değil, napoleon bonaparte’dır. ha louis de darbe yapmıştır ama 52 yıl sonra; 2 kasım 1851’de (fransız devrim takvimi 1805’te yürürlükten kaldırılmamış olmasaydı bu tarihteki devrim 11 frimaire’e karşılık gelecekti). dolayısıyla aslında bu başlıkla marx, iki rejim arasındaki farklılık ve benzerliklerini göstermek istemiş ve kapitalist devlete ilişkin önemli bir analiz geliştirmiştir: bonapartizm.
  • karl marx’ın, fransa’da şubat 1848’de bourbon hanedanı’nın devrilerek yerine ikame edilen ikinci cumhuriyet’in yaklaşık dört yıllık ömrü süresinde, sınıfsal tabana dayalı partilerin birbirleriyle mücadelesini ve başlangıçta (10 aralık 1848) cumhurbaşkanı olarak atanan napoleon bonaparte’ın yeğeni louis bonaparte’nin darbe yoluyla kendini napoleon iii olarak ilan ettiği (2 aralık 1852) günü ve bir yıl önce giriştiği hükümet darbesini ele aldığı incelemeye verdiği addır.

    incelemesine bu çapraşık ismi marx, birinci cumhuriyetin kurucuları ihtilalcilerin değiştirdikleeri novembre (kasım) ayı yerine koydukları “brumaire” adından hareketle; amca napoleon’un, fransa’nın birinci cumhuriyetine son verdiği ve askeri diktatörlüğünü tesis ettiği 18 brumaire (9 kasım) 1799 tarihli hükümet darbesiden ilhamla, yeğenin, fransa’nın ikinci cumhuriyetine son vermek amacıyla gerçekleştirdiği 2 aralık 1851 tarihindeki hükümet darbesine de "18 brumaire'in ikinci baskısı" diyerek, vermiştir.

    daha sonra, fransa’da ikinci cumhuriyet olarak anılan bu dönem üzerine; cumhuriyet’in kısa ömrü süresince sosyal sınıflarının konumu ve tutumlarının da değerlendirildiği, en ayrıntılı ve aynı zamanda marksist/komünist eser olma özelliğinden dolayı bu inceleme bütün dünyada ayrı kitap olarak basılmıştır. bu kapsamda eser türkçe’de latin harfleriyle ilk defa, sevim belli çevirisiyle 1976 yılında sol yayınları tarafından yayınlanmıştır. daha sonra çeşitli defalar ayrı baskıları yapılan eseri yine aynı yayınevi marx ve engels’in seçme yapıtlar adlı külliyatın 2nci cildinde de yayınlamıştır.
    *
    bu incelemesine marx şu şekilde başlar: “hegel, bir yerde, şöyle bir gözlemde bulunur: bütün tarihsel büyük olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir. hegel eklemeyi unutmuş: birinci kez trajedi olarak, ikinci kez komedi olarak.”

    ama, marx’ın “komedi” diye nitelediği, “et kafa” louis bonaparte’in, napoleon iii olarak (2.12.1852 - 4.11.1870) iktidarı paris komünü arifesine kadar 18 yıl sürmüştür.

    başlangıçta cumhuriyet devrimini hazırlayan/yapan bütün öğeler, haneden muhalefeti, cumhuriyetçi burjuvazi, cumhuriyetçi-demokrat küçük-burjuvazi, sosyal-demokrat işçi sınıfı, hepsi, şubat hükümetinde geçici olarak yerlerini aldılar. ama, hemen arkasından bu güçler önce birbirlerini tasfiye edip, varlık nedenleri genel eşit oyu kaldırarak temsil gücünü de kaybettiler. böylelikle, parlamentoyu devre dışı bırakan hükümetleri ve arkasına aldığı generalleri ve bu generallere kurdurduğu lümpenlerden müteşekkil 10 aralık derneği, yarı-serfken, bourbon hanedanı’nın el konulan arazilerini dağıtılarak “özgürleştirilen”, vatan sevgisinin mülkiyet duygusu olarak tezahür ettiği muhafazakar küçük-köylüleri ile zorba louis napoleon, “fikri sabiti” taht için giriştiği entrikaları sonrasında, temsil gücü ve itibarı da kalmayan parlamentoyu kendine boyun eğdirerek; giriştiği hükümet darbesi ile ikinci cumhuriyeti tasfiye edip, imparatorluk libasını sırtına geçirmeye muvaffak olur.
  • iletişim yayınlarınca, tanıl bora'nın çevirisiyle yeni bir dille yayınlanan karl marx‘ın bu kitabını, zamanlama bakımından anlamlı bulan sedar turgut, bugün köşesinde, çevirmenine, kitaba ve yazarına selam göndermiştir.
    *
    bugünlerimiz karl marx‘ı özellikle de onun louis bonaparte’ın on sekiz brumaire’ini okumak için çok uygun. çalkantılı dönemlerde sınıfsal davranışların nasıl analiz edilebileceğini görmek istiyorsak bu kitap bir klasik şaheser. sadece şu aşağıdaki bölüm için bile okumaya değer. marx‘ın kaleminin şiirselliğine bir bakar mısınız?
    “insanlar tarihlerini kendileri yaparlar, ama onu serbestçe kendi seçtikleri parçaları bir araya getirerek değil, dolaysızca önlerinde buldukları, geçmişten devreden verili koşullarda yaparlar. tüm göçüp gitmiş kuşakların oluşturduğu gelenek, yaşayanların beyinlerine kâbus gibi çöker. kendilerini ve bir şeyleri altüst etmekle, şimdiye dek hiç olamamışı var etmekle uğraşıyor göründükleri esnada, tam da böylesi devrimci kriz dönemlerinde, endişe içinde geçmişten ruhları yardıma çağırır, onların adlarına, sloganlarına, kıyafetlerine sarılır, dünya tarihinin yeni sahnesinde bu eskilerde hürmet edilen kılıklara bürünür ve bu ödünç dille oynamaya çalışırlar.”
    marx‘tan sonra bir yazıyı sürdürme aslında bir hata ama göçüp gitmiş kuşakların oluşturduğu geleneğin bizim beynimize bir kâbus gibi çöktüğü bugünlerde, biz ödünç dille oynamaya çalışırken, dünya tarihinin yeni sahnesi bizden yeni tavırlar beklerken bu klasiği okumak gerekiyor. iletişim yayınları ve çeviriyi yapan tanıl bora mükemmel bir iş daha yaptılar.
    (bkz: http://www.haberturk.com.tr/…rcekte-olmayani-yazmak)
  • iletişimcilerin liberalizm propogandası yapmak için köylü kurnazlığına başvurduğu kitap.

    (bkz: yemezler)
  • kapitalizmin liberal özgürlüğünün ne olduğuna dair şöyle bir saptaması var.

    " 1848 özgürlüklerinin kaçınılmaz kurmayı: kişi özgürlüğü, basın özgürlüğü, söz, dernek kurma, toplanma özgürlüğü, öğrenim özgürlüğü, inanç özgürlüğü, vb., onu yararlanmaz kılan bir anayasal üniformaya büründü. bu özgürlüklerden herbiri, fransız yurttaşlarının mutlak hakkı ilan edildi, ancak şu değişmez koşulla ki, bu özgürlükler, yalnız "başkasının eşit hakları ve genel güvenlik" ile, ve aynı zamanda, doğrudan bu özgürlükler arasındaki uyumu sağlamakla yükümlü "yasalar"la çatışmadıkları ölçüde, sınırsız idiler. örneğin: "yurttaşlar, dernek kurmak, barışçıl ve silahsız toplanmak, dilekçe yazmak ve görüşlerini basın yoluyla ve daha başka yollarla açıklamak hakkına sahiptirler. bu hakların kullanılmasında, başkasının eşit haklarından ve genel güvenlikten başka sınır yoktur." (fransız anayasası, bölüm ii, § 8) — "öğrenim serbesttir. öğrenim özgürlüğü, yasa ile saptanan koşullar içinde ve devletin yüksek denetimi altında yerine getirilmelidir." (l.c., § 9) — "her yurttaş, yasayla öngörülen koşullar dışında, konut dokunulmazlığına sahiptir." (bölüm i, § 3) vb., vb.. — anayasa, sürekli olarak, birbirleriyle çatışmalarını ve kamu güvenliğini tehlikeye düşürmelerini önlemek için, bu mutlak özgürlüklerden yararlanılmasını düzene koymaya ve getirilen kayıtları belirginleştirmeye yönelik gelecekteki anayasa ilkelerini geliştirecek temel [sayfa 490] yasalara (lois organiques) atıf yapar. ve sonradan, bu temel yasalar, düzenin dostları tarafından pişirilip kotarılmış ve bütün bu özgürlükler, burjuvazinin, toplumun öteki sınıflarının eşit haklarına dokunmadan yararlanabileceği bir biçimde düzene konulmuştur. bu temel yasalar, ne zaman bu özgürlükleri öteki sınıflara tümden yasaklasa ya da yalnız, polis tuzaklarından başka bir şey olmayan koşullar altında kullanılmalarına izin verse, bu, daima anayasanın buyruklarına uygun olarak, yalnızca "kamu güvenliği", başka bir deyişle burjuvazinin güvenliği yararına olmuştur. bunun içindir ki, sonradan, bütün bu özgürlükleri ortadan kaldıran düzenin dostları olsun, bu özgürlükleri eksiksiz isteyen demokratlar olsun, her iki taraf da, haklı olarak, iddialarını anayasaya dayandırmışlardır. anayasanın her paragrafı, gerçekten de, kendi karşı-savını, kendi lordlar kamarasını, kendi avam kamarasını içerir: metinde özgürlük, sayfa kenarında bu özgürlüğün kaldırılması. daha sonraları, özgürlük sözüne saygı gösterildiği, ama onun gerçek uygulaması, kuşkusuz yasal yollarla yasaklandığı sürece, her ne kadar gerçek varlığı tamamen yokedilmiş olsa da özgürlüğün anayasal varlığı tam ve dokunulmamış olarak kaldı. "

    kaynak:http://www.kurtuluscephesi.com/…rks/18brumaire.html
  • marx'ın komünist parti manifestosu'nda savunduğu devlet fikrine karşı/alternatif bir devlet fikrini analiz ettiği ve marx'ın ihmal edilen en önemli kitaplarındandır. manifestoda devlet burjuva sınıfının emrinde olan ve sınıflar arası eşitsizliği sürdüren bir araç iken; brumaire'de devlet burjuva sınıfının üstünde, özerk bir konumdadır. faşit devletlerde olan ekonomi ve idari birimdir. yani devlet burjuvaziyi kendi otoriter konumuna mani olmadığı ve bizatihi desteklediği oranda korur, muhafaza eder.
hesabın var mı? giriş yap