• vladimir ilyiç lenin'in1917 yılının ağustos ve eylül ayları arasında yazdığı kitap.
  • leninin, marksizmin devlet kavramina ve devrime bakisini acikladigi eseridir. devletin ne oldugu, neden ve nasil parcalanmasi gerektigi, yerine kurulacak olan isci devletinin nitelikleri ve devletin sonumlenmesi gibi konulara, marx ve engelsten bol bol alinti yapip kautsky ve benzeri oportunist ve revizyonistlere bol bol giydirerek deginir. kanimca marksist olma iddiasindaki herkesin en az bir defa okumasi gereken son derece muhim bir eserdir.
  • marksizmin demokrasi düşmanı olduğu yönündeki iddialara verilebilecek en net yanıtlardan birini vermiş olan kitap. işçi devletinin, burjuva demokrasisinden farklarını net bir şekilde ortaya koyar.
  • demokrasi tanımının idealden çok sınıfa göre demokrasi biçiminde ele alarak liberallerin suratına çarpan kitap.

    ol bu nedenledir ki, sosyalizm düşmanları sosyalizmin diktatörlük olduğunu söylerken, kendilerinin demokrat olduğu kelime oyununa başvururlar.

    devlet ve ihtilal'de durum açık ve seçik biçimde şöyle gösterilir:

    kapitalizmde; demokrasi burjuvazi için, diktatörlük proletarya için.

    sosyalizmde; demokrasi proletarya için, diktaörlük burjuvazi için.

    kısacası, bu kitapta lenin demokrasinin her zaman iktidardaki sınıflar için olduğunu söyler. ama aynı zamanda her demokrasinin de egemenlik altında olan sınıf içinde diktatörlük olduğunu kanıtlar.

    bu nedenledir ki, lenin sınıf savaşımına vurgu yapmak için proletarya diktatörlüğü kavramına sıklıkla başvurur. tam da bu nedenle sınıf savaşımını gizlemek için liberalizm de sürekli barış adı altında sadece demokrasi. ama şunu cevaplamatan ısrarla kaçınır. kimin kime demokrasisi?

    bu kitap bu sorunun cevabını, beğenmeseniz de, en tutarlı biçimde yanıtlamaktadır.
  • ağustos-eylül 1917'de yazılan kitap.
    lenin, birinci baskıya önsözde, kitapta eksik kalan yedinci bölümü, yani "1905 ve 1917 rus devrimi'nin deneyimleri" adlı bölümü niye tamamlayamadığını şöyle açıklar:
    "'devrimin deneyimlerinden' geçmek, onun hakkında yazmaktan daha hoş ve yararlıdır."
  • yazılış sürecini ve lenin'in temmuz günlerindeki yeraltı yaşamını aktaran belgesel roman için;
    (bkz: mavi defter)
  • esas itibarı ile;proletarya diktötörlüğünün,kapitalizmden komünizme doğru giden yolda,neden gerekli olduğunu anlatır.ve bu geçici diktatörlüğü,komünizmin,kapitalizmden doğduğu gerçeğiyle temellendirir.yani marx'ın dediği gibi ;
    "komünist toplum ; ekonomik,ahlaki,düşünsel olarak hala bağrından çıktığı eski toplumun izlerini taşıyan bir toplumdur."
    bu diktatörlükten sonra devletin ve demokrasi denen şeyin (kime göre?neye göre?) söneceği,gereksizleşeceği konusunu marx'tan ve engels'ten bolca alıntı yaparak anlatır...
    yazımı bitirmeden önce kitaptan bir alıntı yapmak istiyorum.lenin,burjuva demokrasisini,ağzımıza hergün sakız olan bu yüce amacı şöyle tanımlar :

    "...demokrasi azınlığın çoğunluğa tabi olmasıyla özdeş değildir.demokrasi azınlığın çoğunluğa tabi olmasını kabul eden bir devlettir,yani bir sınıfın diğerine karşı,nüfusun bir bölümünün diğerine karşı sistematik zor uygulaması için bir örgüttür."
  • ergenekon soruşturması, darbe tehditleri gibi olaylar karşısında sessiz kalan "solcu"ların acilen okuması gereken lenin eseri.
  • bu kitap, bir takım marksist geçinen çevrelerin lenin'in aslında ikinci enternasyonalci olduğunu belgelemek için kanıt olarak gösterdikleri kitaptır aynı zamanda. lenin'e göre komünizmin alt aşamasında (sosyalizm) devlet vardır. lakin bu devlet denilen aygıt (organizasyon) sosyalizmde bir yarı-devlet niteliğindedir.

    ilk önce şunu belirtelim: her toplumsal formasyonda olduğu gibi, kapitalizmin içinden çıkan biçimiyle sosyalizmde de kendisini yaratan kapitalizmin gerek ekonomik, gerek hukuk, gerekse entelektüel açıdan lekeleri vardır. yani lenin’in devlet ve devrim'de ifade ettiği gibi sosyalizmde de burjuva hukuk varlığını sürdürmektedir.
    " oysa "burjuva hukuku" kurallarından başka kural yoktur.
    bir yandan üretim araçlarının ortaklaşa mülkiyetini korurken, bir yandan da emek eşitliğini ve ürünlerin bölüşümündeki eşitliği korumakla yükümlü bir devletin zorunluluğu, bu nedenle sürer.
    bundan böyle, kapitalistler olmadığı, sınıflar ve dolayısıyla tepesine binilecek bir sınıf olmadığı için, devlet söner.
    ama, edimsel eşitsizliği onaylayan "burjuva hukuku" korunmaya devam edildiğine göre, devlet henüz büsbütün yokolmamıştır. devletin büsbütün sönmesi için, tam komünizmin gerçekleşmesi gerekir." (lenin, devlet ve devrim)

    marksist geçinen çevrelerimiz ise tam bu noktada itirazlarını komik bir şekilde dillendiriyorlar. marks'ın gotha programının eleştirisi'nde "burjuva hak"tan bahsettiğini, oysa lenin'in ikinci enternasyonal zihniyetinden etkilenerek, sosyalizme devleti sokmaya çalıştığı için bunu "burjuva hukuk" olarak çarpıttığını söylüyorlar. eminim ki burjuva hak ile burjuva hukuk arasındaki ayrımı sorsak bu geveze laf ebelerinden hiçbir yanıt alamayacağız. burjuva haktan bahsediyorsak aynı zamanda bu hakların oluşturduğu burjuva hukuk kurallarından bahsedemez miyiz? burjuva hukuktan bahsediyorsak eğer, bu aynı zamanda burjuva hakkın var olduğu anlamına gelmez mi? marksizmi çarpıtan her birey gibi, bu gevezelerin acizce başvurdukları yöntem kelimelerin içeriğini boşaltmaktan ve kelimelere kendilerince anlam yüklemekten ibaret olan, o bilindik oportünist yöntemden başka bir şey değildir.

    lenin’in devlet ve devrim’de, proleterya diktatörlüğü ve dönek kautsky’de ayrıntılarıyla ifade ettiği gibi bu devlet bir yarı devlettir. sınıflar yok olmaya başladığı, kapitalist üretim ve dağıtım (küçük üretici, köylülük, eşit hak vb.) biçiminin çürümeye başladığı ve komünist üretim biçiminin belirginleştiği, üretici gücün kendisini evrenselleştirdiği her aşamada devlette büsbütün gereksizleşecek ve var olma hakkını kaybettiği ölçüde sönmüş olacaktır.

    “devletin gerçekten tüm toplumun temsilcisi olarak görüldüğü ilk eylem -üretim araçlarına toplum adına elkonması-, aynı zamanda onun devlete özgü son eylemidir de. devlet iktidarının toplumsal ilişkilere müdahalesi, bir alandan sonra bir başkasında gereksiz duruma gelir ve sonra kendiliğinden uykuya dalar. kişilerin hükümeti (gouvernement), yerini, şeylerin idaresi (administration) ve üretim işlemlerinin yönetimine (direktion) bırakır.” (engels, antidühring)

    işte engels’in ifade ettiği gibi sosyalizmde var olan devlet siyasal biçiminden gerek kalmadığı ölçüde sıyrılmış olan, üretim ve dağıtım işlemlerinin yönetmini yapan bir devlettir. sosyalizmi totaliter bir sistem olarak tanımladığı gerekçesiyle lenin’e bu noktada yapılan saldırılar da marksist geçinen ve aslında marksizm düşmanlığı yapmaktan öteye gidemeyen kişilerin bilgiç geçinen birer gevezeden başka bir şey olmadıklarını gözümüze sokmaktadır. sosyalizm diye bahsedilen şey, proleterya diktatörlüğünden evrilmiş bir ekonomik biçimlenmedir. bu bir evrimledir ve sırf bu nedenle bile sosyalizmde devletin bir anda, ardında hiçbir kalıntı bırakmadan yok olmasını bekleyenlerin adı ütopyacıdan başka bir şey değildir ve hiçbir laf cambazlığı bu adın üstünü kapatmaya yetmez. kaldı ki, silahlı işçi yığınlarının sosyalizmde var olmasını totaliter bir rejim olarak yorumlamak, batıdan alınan içeriği boş sığ laflarla sosyalizmi totaliter ilan etmeye çalışmak leninistler için rezil bir komediden öteye gitmeyecektir.
  • vladimir ilyiç lenin tarafından 1918 senesinde yazılan, proletaryanın devrimdeki görevleri ve kurulacak devletin marksist yapısını güzel bir dille anlatan, lakin yarım kalmış kitap. lenin, 1905 ve 1907 devrimlerine, daha sonra yazmak üzere ayırdığı bölümü hiçbir zaman tamamlayamamıştır. "bir de tamamlasa ne olacakmış" sorusu ebedi bir soru olarak her zaman geçerliliğini sürdürecektir.

    hemen her lenin kitabı gibi (materyalizm ve ampiryokritisizm gibi bir istisna vardır, o ayrı) dönemi, coğrafyası ve kendi halkına özgü bir pratik kitaptır. dolayısıyla -her ne kadar teorik bir eser olsa da- karl marx veya friedrich engels kitapları gibi marksist teoriyi yerli yerine oturtan, bilimsel bir yapıt gibi algılanmamalıdır.

    devlet ve yönetsel konularda proletaryanın vazifeleri ve alması gereken tutumu başarılı bir şekilde irdeler. bu konuda, lenin'in paris komünü deneyiminden çokça etkilendiği ve omurgasını bu deneyim üzerine yerleştirmiş olduğu göze çarpar.

    lenin'in proletarya diktatörlüğü anlayışını da oturttuğu ve proletaryanın, neden burjuva devlet sistematiğini yıkması gerektiğini de kayda değer bir şekilde anlatır. devrimin gerçekleştiği bir devletin yeni ekonomik düzeninin, yeni ve genişletilmiş demokrasi anlayışı ile kitlelere devlet yönetiminde daha çok yer verilmesi anlayışını da sunar.

    bir diğer önemi de; bu kitapta net bir şekilde görüldüğü üzere, lenin'in özellikle o dönem yükselen anarşizme karşı aldığı net tutumdur. anarşizm, marksizmin devrimci içeriğini ve yeni devrimci devlet anlayışını temelden tahrip eden, bozan bir karşı akım olarak nitelenir ve sert bir dille eleştirilir.

    bizim memlekette, ilk defa bilim ve sosyalizm yayınları tarafından 1976'da yayımlanmıştı.
hesabın var mı? giriş yap