• çok önceden beri aşina olduğum ancak son son iki örnek vaka ile iyice somutlanan mantıktır. işlerine gelmeyen bir haber gündeme düştüğünde otomatik refleks olarak "haber yalandır" iddiasına sarılırlar. zaten zaman gazetesi bunu otomatiğe bağlamıştır. (bkz: alternatif zaman gazetesi yalanlamalari) "yalannn, mütedeyyin insanlara çamur atılıyürrr" diye ortalığı velveleye verirler hemen. haberin yalan olmadığı doğru olduğu ispatlandığında başka bir refleks girer devreye. "provakasyonn, komplooo" velvelelerini tedavüle sokarlar. (bkz: komplo lafinin dincilerin agzinda sakiz olmasi) son aşamada olayın bizzat kendi türdeşleri tarafından yapıldığı ortaya çıktığında ise mızmızlanmaya başlarlar "aman efendim münferittir, belli bir kesime mal etmemek lazım" gibi.

    son iki örnek olayda ise her şeyi birbirine karıştırdılar. aynı metin içinde bir dedikleri öbürünü tutmadı. açıklamaya çalışayım.

    1. örnek: akmerkez de magaza onunde namaz kilmak hadisesi.
    öncelikle sözlükte gördüğümüz üzere hemen "komplo, provakasyon" tepkisi verildi. "yalan" diyenler de oldu sanırım. hele hele akmerkez'de milletin gelip geçtiği yerde namaz kılınmasını savunanlar da oldu ki o apayrı incelenmesi gereken bir vaka. böyle bir şey talep ettiği zaman eşini döveceğini söyleyip bizi dumur ötesine seyahata çıkaranlara da tanık olduk. neyse zaman geçti ve olayın faillerinin arap turistler olduğu ortaya çıktı. olayın faillerinin arap turistler olduğunu yazan basın organlarında hem "namaz kılanlar arap turistlermiş" demek hem de aynı metinde olayı provokasyon olarak nitelemek de apaçık bir çelişkidir. ya arap turistler namazı kılmışlardır ya da olay provokasyondur. bunu idrak etmekten bile acizler. ha tabi bu çelişkilerini yüzlerine vurunca "olay arap turistlerin provakasyonu" demeyeceklerinin de garantisi yok. karakterleri bu. bir takım borazanları da "olay aydınlandıaaa, komplooo, arap turistlerrr" diye dolanır ortalıkta hepimizin de gördüğü üzere.

    2. örnek: kisa etekli ogrencilere kezzap atilmasi olayı.
    zaman ve haber7 olayı yalanlayamadan büyük puntolarla "haber yalan çıktı" diye dezenformasyona giriştiler. ancak kendi verdikleri haberin de içeriğine baktığımızda bir yalanlama yok. mağdurelerden biri "kısa etek lafı edilmedi. yalan" demişmiş. bir de ezberletilmiş gibi bir metin iliştirilmiş. ancak mağdur tek değil. diğer mağdur kısa etekten bahsediyor. hatta bunu kameralara da söyledi. mağdurlardan birinin öyle bir şeyden bahsedilmediğini söylemesi haberi yalanlamaz. bunları bir tarafa, asıl çarpıtma tanık konusunda yaşandı. hürriyet'te bir tanık ifadesi vardı. mağdurun sığındığı kuaförde bulunan bir kız. chp milletvekilinin kızıymış. açıkça söylüyor olaya tanık olmadığını. kızın kuaföre geldiğini ve yanık çorabıyla bacağını gördüğünü söylüyor. haber7 tutuyor "tanık yalan çıktı" diye haber yapıyor. olayı görmemişmiş. oysa ki zaten olayı gördüğünü söylemiyor. söylemediği bir şey üzerinden "yalan çıktı" diye yalanlama pişkiniği de bunlara has olsa gerek. yok chp milletvekilinin kızı olduğu iddia edilmişmiş. büyük bir iddiaymış gibi gizemli bir hava vermeye çalışmışlar. haberde doğrudan chp milletvekilinin kızı olduğu yazıyor. çarpıtmanın bu kadarına pes.

    bunlar böyle. dinden imandan ahlaktan bahsedip yüzleri kızarmadan gerçekleri saptırıyorlar, dezenformasyon yapıyorlar. bunların saptırmalarını kullananlar da iki kategoriye ayrılıyor. bir kısmı onlarla aynı familyadan olduğundan, saptırma olduğunu bilerek, pişkince aynı şarkıyı söylüyorlar. diğer bir kısım da araştırmadan, okumadan düşünmeden bunların saptırmalarına kanıp bunların şarkılarını söyleyecek kadar sığırcık beyinli.
  • muhtemelen yalanlanacak mantık. *
  • "bilmem kimin ipliği pazara çıktı" tarzı başlıklarda sık sık vuku bulur. oysa çoğu zaman haberi okuduğunuzda görürsünüz ki ne bir iplik vardır ne de pazar.

    buna da bir örnek vereyim: http://www.tevhidhaber.com/news_print.php?id=31532

    yine de aynı şeyi farklı fikirlerdeki medya kuruluşlarının da yaptığını unutmamak gerekir.
  • sasirtmayan mantiktir. bir insan dusunun ki, butun umidini bir mutlak adalet temsilcisine baglamis. butun hayatini bunun ustune kurmus, kendini zorlaya zorlaya mutlak bir sekilde inanmis, inandigi yetmemis inandigini gercek ve herkes icin gecerli addetmis. halbuki ortada bu kadar guclu bir bina icin gerekli temele yetecek kadar harc malzemesi yok. dolayisiyla bina da zayif. sahibinin odu kopuyor uflesen yikilacak diye. dolayisiyla en ufak elestiri bile cok agir geliyor. inanin ki sadece bizi degil, kendilerini de kandiriyorlar, kendilerine de yalan soyluyorlar. tum dinci akimlarda vardir bu sadece islamda da degil. guclu cemaatcilik duygusuyla ve cemaat gereksinimiyle de kol kola giden bir seydir. "bizden olana laf yok"tur ozu. nesnellik falan zaten asiri bir beklenti.

    edit: evet, ulusalci basin-ulusalcilar da ayri bir mevzu tabii. ulusalcilik dini diye bir sey de var ama. o da giriyor bence bu kapsama zaten.*
  • ulusalcıların her gördüğü yalana balıklama atlama refleksi gibi bir şey olsa gerek,

    benim aklıma gelen yalanlar

    (bkz: konya numune hastanesi nde tesettur rezaleti)

    (bkz: kadina ezan esliginde linc)

    kendileri bu tip konuları yok sayıp hürriyet miliyet gibi gazetelerin haberlerine balıklama atlarlar.
  • ırak'ta kimyasal silah olduğuna inanan, iran'ın nükleer bomba yapacağına inanan gençleri de rahatsız edem mantıktır ayrıca.
  • (bkz: #12587710)
  • mesela alper görmüş gibi dinci yazarlar da bu tip bir tavır içinde bulunur:

    http://www.haberpusulasi.com/…ber.php?haber_id=1420

    (bkz: kadına ezan eşliğinde linç)
  • (bkz: #9849517)
hesabın var mı? giriş yap