*

  • bayram tatili için önceden ayırttığım biletimi almak maksadıyla izotaş gezintisi sonrası bindiğim minibüse, mersinli taraflarında adını hatırlamadığım bir okuldan çıktığı belli olan kıyafeti ile binen,
    binmesinden sonraki saniyelerde nefes almayı unuttuğumu farkettiğim, hatırlayıp nefes aldığımda ise nefes almanın artık kesmediğini anladığım, müteakiben yanıma oturup(boş minibüste olsaydı keşke...ama tek benim yanım boştu) aklımı başımdan alan güzellik ve masumiyetiyle oturduğum yerden hiç kalkmama kararı aldıran, yandan veya karşıdan -hiç farketmez- bakmanızla beraber gözlerinizin üzerinde asılı kalacağı bir yüze sahip olan yaratık...
    bu dünyaya ait değilsin sen... olamazsın...
    ama nereye ait olduğun önemli değil çünkü burdasın, bornova'dasın...ve dünyanın en güzel kızısın... inanamıyorum... böyle birşey gerçek olamaaz...

    masumiyetin bir bedene bu kadar uyum sağladığını, gözler ve bakışların bu kadar can alıcı ve yakıcı olduğunu, tensel çekimin bi insanı bu kadar yerine mıhladığını ilk defa görüyor ve tecrübe ediyorum...
    kilitlenmek... kalakalmak... ve şuraya yazdığım onca kelimenin komik kalması... düşünüyorum ama tarif edecek birşey bulamıyorum... telepatiye ihtiyacım var... gördüğümü görebilecek birilerini bulmalıyım... bu düşünce ve kafamdaki o görüntüyü daha fazla taşımaya gücüm yok..
  • (bkz: ilk ask)
  • (bkz: kirmizi gozluklu kiz)
    2006 editi: takintina sokayim la..
  • aynaya bakan her genç kızın görmesi gereken ki$i. **
  • bu akşam sardunya'daydı, bahçenin kuzeydoğu köşesindeki masanın kuzeydoğu köşesinde, ışığın altında oturup ışıktan daha fazla parlıyordu. omuzlarından biraz aşağıya kadar dökülürken dalgalanmaya başlayan uzun saçlarının tellerine teker teker aşık oldum her saniye. dudaklarının keskin kenarları, dudaklarından dökülen her kelimeyle beni parçalara ayıran manevralar çizdiler. minik, ne sivri ne yuvarlak çenesi hareket ettikçe ellerim titredi. o konuştu ben sallandım, o sustu ben ağladım. 63 kez göz göze geldik, 63'ünde de ben kaçırdım gözlerimi. 4 kez ayağa kalkıp masadan uzaklaştı. masamızın yanından her geçişinde sustum, her geçişinde bacaklarım titredi. her yerine oturuşunda bir bakışla suratıma çarptı tüm olanları. ilahi bir çizgiye sahip kaşlarını kaldırıp gözlerini açtıktan sonra parmak uçlarına kadar çektiği kazağıyla kapanmış ellerini dudaklarına götürüp gülmesiyle ellerim buz kesti, titredim, soğuk sulara gömüldüm. gözleri?? bakışları o kadar yakıcıydı ki, gözlerinin rengini dahi hatırlayamıyorum. kaçırmadan bakamadım hiç, doya doya, içime çeke çeke bakamadım gözlerine. uzun ince parmaklarının sigarasına dokunmasıyla irkildi bedenim. tüylerim dikenleştikçe karardı gözlerim. kimseye söyleyemedim ama, tansiyonumu düşüren sendin. masadan kalkıp dışarı kaçışımın sebebi sendin. bahaneydi her şey. daha fazla dayanamadım varlığına. bu kadar olmamalıydın. bu kadar güzel ve bu kadar eski sevgili olmamalıydın.
    hiç 1 saate 2 yılı sığdırdın mı? nefes alamadan anıların geçişini izledin mi? göğsünü sırtına yapıştıran bir gücün altında nefes almaya çalıştın mı? sanmıyorum işte. ama ben 3 saat boyunca 63 kez öldüm, 63 kez dirildim. şimdi ise pişmanlığımla ölüyorum, sesini istiyorum, duyamadığım için ölüyorum.
hesabın var mı? giriş yap