110 entry daha
  • yarrak gibi adamı duymuşsunuzdur belki, umut sarıkaya orada sağlıklı yaşayan, zinde ve mutlu bir tipten bahseder. sonra onun mutluluğunu basitliğine eşitler, düşük iq'sunu ve sığlığını vurgulayarak ortalama insanın mutlu insana duyduğu nefreti rasyonalize eder bir şekilde. bu mutluluğun insanı irrite eden o schadenfreude duygusuyla birlikte uyandırdığı kibir ve üstünlük hissine karşı da tepkisini koyar. yani mutlu birini görünce yüzüne gülüp arkasından "çok komik di mi, amına koduğum seni" dememizin altında yatan neden biraz da budur.

    işte eşitliği savunmak da ortalama insanın gözünde buna yakın bir intiba uyanmasına neden oluyor. mesela insanlar (bu aralar feminizm tartışmaları çok ön planda olduğu için hep bu örneği veriyorum ama her türlü eşitsizlik için geçerlidir) kadın-erkek eşitliğinden bahsedildiğini gördükleri zaman, öncelikle ortadaki fikirlere değil, "adalet savunuculuğu"nu üstlenmiş olmanın kibrine, o tavrın altında yatmasının kaçınılmaz olduğuna kanaat getirdikleri bir tepeden bakışa ve kendini beğenmişliğe karşı çıkıyorlar.

    aslında eşitlik savunusunun böyle bir tepeden bakışı doğal olarak içinde barındırdığı söylenebilir, ancak bu sanıldığı üzere üstünlükçü bir perspektiften değil, mağdur konumundan kaynaklanır. elbette insanların mağduru oldukları bir mentaliteye karşı öfkeli ve dışlayıcı bir tavır takınmalarından daha doğal bir tepki olamaz. bununla birlikte tartışmalardaki duygu yükü, iddiaların geçerliliğini etkilemeyeceğinden, tümüyle değerlendirmeye de alınmayabilir, hatta böylesi sağlıklı bir fikir edinebilmek adına daha da faydalı olur.

    bunun yanında, eşitlik savunusu sanıldığı gibi yalnızca sade bir adalet yanlılığı ile açıklanmak zorunda da değil. adalet kavramını yok sayan bir çıkarcılık merceğinden de eşitlikçi bir bakış açısını benimsemek mümkündür. çıkarsız edim olabilir mi sorusuna hayır cevabını vermek, herkesin bencil olmak ve yalnızca kendi iyiliğini düşünmek zorunda olduğunu iddia etmek değildir. mutlak eşitlik insanlığın tümünün çıkarınadır, zira bunun aksi bir durumda güçlü-güçsüz, ezen-ezilen veya hükmeden-boyun eğen ikiliklerinin bir tarafında bulunmak kaçınılmazdır, ve eşitlik, insan için bu ikiliklerin her iki tarafından da daha olumludur. zaten teorik olarak da maksimum iyiliğe, herkesin herkesin iyiliğini istediği bir durumda erişilir. eşitlikçilik konusunda da göz önünde bulundurulması gereken temel dayanak budur; insanın kendi çıkarı, ve bunu toplumun çıkarıyla eşlediği takdirde elde edilebilecek toplam çıkar. yani eşitliği aslında bir fayda maksimizasyonu felsefesi olarak görebilirseniz, o kadar da karşı çıkılacak bir yanının olmadığını daha iyi anlayabilirsiniz.
64 entry daha
hesabın var mı? giriş yap