176 entry daha
  • araf, yaşanmışlık ile birlikte kullanılmasından tiksindiğim, duyunca şener şen koşuşu ile zamandan ve mekandan bağımsız olarak kendimi ortamdan soyutladığım ve uzaklaştığım sözcük.

    ünlü yönetmen krzysztof kieslowski şöyle demiş: "insanlar hep aynı, yani umutsuz, yaşama uyum sağlayamayan, aşk acıları içinde kıvranan ve hepsi aynı şekilde doğan ve ölen yaratıklar."***

    şimdi biraz düz mantık gidelim. farkındalık sözcüğü sözlük anlamıyla, eğer yanılmıyorsam, herhangi bir durumun veya olayın dolayısıyla somut fakat bir nebze çarpık bir gerçeğin farkında olma eylemidir. şimdi farkında olup derdini anlatamamaya bir örnek verecek olursak o da muhtemelen entel mahsun görünümlü ivan karamazov olur. kendisi şöyle buyurmuş: “daha saf olan gerçeğe daha yakındır, dolayısıyla daha saf olan daha temizdir. akıl** kendini saklarken ve eğilip bükülürken, saflık kısa, öz ve gösterişsizdir. havsala ahlaksız* iken saflık apaçık, gösterişsiz ve dürüsttür.”

    carl gustav jung şöyle demiştir: "ruhumuz neye derin bir ihtiyaç duyarsa onun esiri oluruz." kabaca açıklamak gerekirse jung'un savı insan deneyimlerinin bireyin benliğini etkilediğini ve bu etkileşim sebebiyle kişiliğin tümünün, yani psişenin, bir dönüşüm yaşadığıdır. dolayısıyla şunu diyebiliriz ki farkındalık denilen zamazingo insanın yaşadığı deneyimlerden sonra egosunun daha duyarlı veya duyarsız hâle gelmesidir. dolayısıyla şunu diyebiliriz ki neden benim oğlumun flütü yok ulan monologu kişinin "yoksulluğunun farkında" olmasıdır. veyahut beş yaşında bir çocuk ailesinden atıyorum bisiklet isteğinde bulunduğunda ve bu isteğin belirli bir zaman sonra gerçekleşeceği sözünü aldığında -bir şekilde- her isteğinin istediği anda gerçekleşmeyeceğinin farkına varmış olur.

    empati sözcüğünün etimolojisine baktığımda kelimenin yunanca empatheia olduğunu ve ingilizceye almanca bir kelime olan einfühlüng sözcüğünden geçtiğini gördüm, yunanca orijinalinin anlamı "iç hislenme, içselleştirme" imiş. şöyle diyebiliriz o zaman. eğer birey kendisinden bağımsız herhangi bir durumun farkında ise empati kurabildiği için farkındadır, dolayısıyla birey bu durumun benzerini yaşamıştır. dolayısıyla şunu öne sürebiliriz. empati kurabilen insan, soyutta, kendi arzularından ötürü empati kurabilmiş yani başkasının hislerini içselleştirebilmiş; somut olarak ise kendi içindeki başkalarının hislerini içselleştirmiştir.

    nerede gördüğümü hatırlamıyorum, ki aradım ve bulamadım, ama şöyle bir iddia vardı: "iyi filozof iyi yazardır, iyi yazar iyi filozoftur." alman edebiyatını derinden etkilemiş ve çiçek çocukların* döneminde giderek ünlenmiş yazarlardan biri olan hermann hesse yazmış olduğu der steppenwolf* isimli eserde insanın kişiliğini satrançta kullanılan taşlara benzetmektedir, dolayısıyla insanın kişiliği satranç tahtası gibi tek bir benlikten oluştuğu kadar birbirinden çok daha farklı özelliklerde olan taşların özelliklerinden oluşmaktadır. örneğin bir insan yeni biriyle tanışırken kimi zaman çekingen olur ve hesse bunu piyona benzetir -eğer yanlış hatırlamıyorsam- ya da cüretkâr olur ve yazar bunu da ata benzetir. böylelikle şunu da diyebiliriz nasıl bir satranç oyuncusu önceki oyunlarından tecrübe edinip ona göre oyununu oynarsa farkındalık adı verilen kavram da kişinin önceki deneyimlerine göre hareket etmesidir. bu noktada insanlar önceki deneyimleri ölçüsünde birbirlerinden farklı farkındalıklara sahip olacaklardır. hegel tarih felsefesini kurarken buna benzer şeyler demiştir* ve bilincin insan deneyimlerinin dışında hiçbir şey bilemez ve kavrayamaz olduğunu ileri sürmüştür.

    krzysztof kieslowski'nin üç renk üçlemesi* filmlerinden beyazda* kabaca şunu öne sürer: "insanlar eşit değildir, herkes biraz daha eşit olmak ister." dolayısı ile şöyle diyebiliriz: insanlar arasında paylaşım çok eski çağlara gitse dahi bireylerin önceliği "genellikle" kendileridir ve empati ya da antipati kurabiliyorsa bu ikisi de bireyin deneyimlerine dayanır. bu deneyimler salt birebir gerçekleşmemiş ve kişinin başından geçmemiş olmayabilir, aynı zamanda kişinin duydukları, okudukları yani bir şekilde zihninde yer etmiş olgulara dayanır. bu sebepten ötürü diyebiliriz ki farkındalık denilen kavram ne kulislerde prim yapma aracı, ne vicdana sahip olma duyusudur; tam aksine her bireyin sahip olduğu bilinçtir.

    tabii ki günümüzde araf, yaşanmışlık gibi sözcüklerle birlikte prim yapma, vicdanı olduğunu gösterme*, insanlarda bakın ben bir şeyler biliyorum etkisi yaratma amacıyla kullanılan sözcüktür. velhasılı kelam ben de bir farkındalık yaşadım ve cristiano ronaldo'nun illuminatici olması farkındalığına eriştim. aydınlandım yani. ama cühela kesim aydınlanmadı, üzgünüm onlar için. keşke onları da aydınlatabilseydim. adreslerini verselerdi, kargo ile florasan yollasaydım.
402 entry daha
hesabın var mı? giriş yap