*

  • görseli bol bir kitap. sabahattin ali'nin fotoğraflarla yaşam öyküsü. kızı filiz ali'nin de metinleri var. sel basmıştı.
  • kitabı okumadım, okuyabileceğimi de sanmıyorum. kitabın ismini okumak bile yüreğimi burkuyor. ve bir kitabın ismi ancak bu kadar güzel olabilir.
  • sabahattin ali'nin kendi objektifinden fotoğraflar, mektupları ve kızı filiz ali'nin babasıyla az ancak maceralı geçirdiği anılarından hatırlayabildikleri (kitabı okuyanlar bu kısmı anlayacaklardır) ile sabahattin ali'nin yaşamının bir yönünü hissetmemizi sağlayan kitap. kitap hakkında asıl söylemek istediklerim maalesef spoiler içermekte.

    --- spoiler ---

    kitabın orta sayfalarında "bakalım ekşi sözlükte ne demişler" diyerek başlığı aradım ve buldum. ikinci entrysi ismin yürek burktuğu ile ilgili olduğunu görüp "bence o kadar duygulu değil filiz nedense belki hiç hissetmemiş babasının hangi amaçlarla neleri yaşadığını" diye düşünürken birden filiz büyüyor ve babasını hapishanede ziyaret ettikleri sahneleri hatırlamamaya, o son görüşü anlatmaya başlıyor ve birden o son sayfa ve son fotoğraf geliyor. evet yürek burkuyor. ve evet anlıyorsun filiz hiç üzülmemiş gibi yapıyor.

    --- spoiler ---
  • "... üzülecek bir şey yok. her şey düzelir, hele filiz hiç üzülmesin." yazıyor bendeki kitabın arkasında.
  • sadece içeriğindeki fotoğraflar için bile alınabilecek kitaptır.
  • sabahattin ali ' nin en baba, en insan dileği...
  • ''babam için uzun yıllar hiç gözyaşı dökmedim, çünkü o ''filiz hiç üzülmesin...'' demişti. ama denizler asıldığında, sinanlar, mahirler öldürüldüğünde çok ağladım, yıllarca gözpınarlarımda babam için biriken gözyaşları durmadan aktı, aktı...''

    filiz ali tam anlamıyla arşivlik bir kitap hazırlamış. adıma imzalı olması daha bir özel kılmıştır. zekasıyla etkileyici, mütevaziliğiyle sevilesi hoş insan.tanışıp, onun ağzından sabahattin ali'yi dinleyebildiğim için şanslı hissediyorum kendimi..
  • 1. baskısını sel yayıncılığın 1995 de yaptığı, 2. ve 3. genişletilmiş baskılarınınsa yapı kredi yayıncılık tarafından yapıldığı, sabahattin ali nin fotoğrafları eşliğinde , kızı filiz alinin anılarında kaldığı kadarıyla, bu güzel insanın hayatının bir bölümünün işlendiği kitap. okurken, kitabın adı vesilesiyle de kapak fotoğrafında objektife kızıyla beraber tatlılıkla gülümseyen sabahattin ali için yanmamak mümkün değil. filiz ali kitabını annesine ve babaları siyasal, faili meçhul cinayetlere kurban giden bütün çocuklara adamış. buraya bu güzelliği ölçüsünde acı kitaptan alıntılar yapmak görevimiz ki herkes okusun herkes bilsin. imkanı olan kitabı alsın okusun. yakın tarihimizin bir fotograftan kazınıp bambaşka bir biçime sokulmaya çalışıldığı şu günlerde, biz medyanın ve yönetelenlerin söylediklerinden ziyade bu ülkenin aydınlarının başlarına gelenleri bilmeliyiz ki olayları doğru değerlendirecek birikimimiz olsun. bu insanlar boşuna can vermiş olmasın. herneyse, kitaba geri dönersek; 1946 yılında sabahattin ali ve aziz nesin, marko paşa isimli mizah gazetesinin basım işine giriyorlar, -marco paşanın 8. sayısının 34 bin bastığını özellikle belirtmek isterim-bir süre sonra aziz nesin in yazdığı nereye gidiyoruz? isimli yazı sebebiyle nesinin tutuklanması ile başlayan süreç, sabahattin alinin talihsiz sonuna başlangıç oluyor. sabahattin ali tutuklanıyor ve hapis cezası alıyor ancak gazete isim değiştirerek ( malum paşa, merhum paşa), haluk yetiş ve şerif hulisinin büyük çabalarıyla basılmaya devam ediyor. ancak gazetenin basımı bir süre sonra imkansız hale geliyor, işsiz, özgürlüğü her an elinden alınmak üzere olan sabahattin ali çareyi kaçmakta buluyor. alıntı: bundan sonra olanlar bugun de esrarını koruyor. babam, edirneye peynir yüklemeye gidiyor hesapta. ancak yanına şoför muavini olarak ali ertekin diye birini alıyor. ali ertekin yugoslav göçmeni, ordudan silah kaçırdığı gerekçesiyle astsubaylıktan atılmış biri. bulgaristana adam kaçırdığını hatta emniyet le ilşkisi olduğu sonradan ortaya çıkan bilgiler arasında.ali ertekin olay ortaya çıktıktan sonra sorgu yargıçlığında verdiği ifadede şöyle diyor; ' kızılcadere köyünde kamyondan indiklerini, şoför salimi geri gönderdiklerini gece üsküp ile yündolan arasında sazara köyü istikametinde yürükleriin ve işte bu sırada sabahattin alinin marko paşa gazetesinin sahibi olduğunu, bulgaristana geçerek oradan da moskavaya gideceğini öğrendiğini..' bu durumda milli hislerinin galeyana geldiğini ve birden bire iradesini kaybettiğini ve kitap okumakta olan sabahattin aliyi elindeki sopa ile kafasının sol yanından yüzüne doğru şiddetle vurduğunu itiraf ediyor ali erkin. ifadesinde 'suratı gözlüğü kulağı kan içinde kalmıştı, arkasından aynı yere bir daha vurdum. bu iki darbeden sonra sabahattin ali sol tarafına doğru yere yıkıldı.ağzından burnundan kanlar boşaldı.dikkat ettim. hafif hafif nefes alıyordu. bu defa üçüncü darbeyi ensesine vurunca nefesi tamamen kesildi. ölmüştü.. sabahattin alinin suçu neydi..kendi kaleminden; namuslu olmak ne zor şeymiş meğer. bir gün almanların papucunu yalayan ertesi gün ingilizlere takla atan, daha ertesi gün de amerikaya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık. o da cefakeş milletimizdir. meğer ne büyük günah işlemişiz! kanunla, kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. bugünün itabarlı kişileri gibi, kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık, han ,apartman sahibi olmak,sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. yalnız ve yalnız bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik. bu ne affedilmez bir şuçmuş meğer! neredeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracak; 'görüyor musun şu haini! ille de namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor..' çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimiz verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalıydı. namusu olmak ne zor şeymiş meğer!bereket zora katlanmasını bilen bu millet de namuslu. yüreğimizi yakanlara, aydınlarımızı kitap okurken vahşice öldürenlere,bir gazete basmaya çalışırken kafasından vuranlara, bir şenlikte konser vermeye hazırlanırken yakanlara lanet olsun!
hesabın var mı? giriş yap