• türkiye'de hukukun işlemediğini başka bir açıdan da sorgulatan gerçek.

    linçe çok açık bir konu olduğunun farkındayım. tabii ki işçi kazanmalı, emekçinin zaten neyi var ki, pis sermaye, kötü sermaye, şımarık zenginler... ama bir saniye, bir de ben anlatayım:

    daha da rahat linç için sektörümü de söyleyeyim: inşaat. ben işverenim.
    başıma gelenin özeti şu:

    12 yıllık çalışan bana ev alacağını söyleyip, kıdem tazminatını önden verip veremeyeceğimi soruyor, tüm iyi niyetimle kabul edip hak ettiği kıdem tazminatının da fazlasını ödüyorum, karşılığında basit bir "ibraname" imzalayıp haklarını aldığını belgeliyoruz, birkaç ay sonra işten çıkarmak zorunda kalıyorum, daha yeni tazminatını ödediğim için hiçbir şey ödemiyorum, dava açıp hiçbir şekilde kıdem ya da ihbar tazminatı almadığını iddia ediyor, mahkemeye ibranameyi sunuyorum, geçersiz sayılıyor, 12 senelik kıdem ve ihbar tazminatını, 12 sene boyunca her gün fazla mesai yapıp(!) alamadığı parayı, 12 senedir izne çıkmadığı (!) için izin paralarını ve 12 senedir hafta sonları da çalışıp (!) parasını alamadığı içi o bakiyelerin tamamını almaya hak kazanıyor, yargıtay da kararı onuyor.

    konunun hukuki detaylarını sorgulamak istemiyorum, burda birçok hukukçu olduğunu biliyorum, şunu yapsaydım şöyle olurduları çok dinledim, biliyorum. zaten bu başıma gelen ilk değil. sanırım dokuzuncu.

    peki. tamam. arkadaş bu nasıl bir adaletsizliktir? ülkede hakim kanı şu; işçi davasını mutlaka işçi kazanır. istisnasını ben ne gördüm, ne duydum. peki zaten bu bile başlı başına adaletsizliği ispat etmiyor mu? bu nasıl bir istatistiktir ki, işçi davalarının %99,9'unu işçiler kazanıyor, işveren her seferinde mi haksız?

    burda devletin, yasa koyucunun bir yönlendirmesi, "sosyal devlet" sorumluluklarını hukuk yoluyla yerine getirmeye çalışması aşikar, işçiye pozitif ayrımcılık da tamam, buna itirazım yok. devlet güçsüzün yanında olsun, kollasın. peki türkiye'de bu kantarın topuzu artık aşırıya kaçmamış mı? biraz izan, biraz mantık yürütme, bir adamın 12 sene boyunca fazla mesai yapıp parasını alamaması ve çalışmaya devam etmesi?

    arkadaşlar, vatandaşlar, işçiler, kenetlenin! kenetlenin ve şu gerçeğin farkına varın:

    "işveren para kazanmalı. işveren öldürülmez. işveren kar üretmeli."

    bu en önde gelen birinci kural.
    bu yoksa gerisi yok. bu yoksa işçi hakkı da yok. bu yoksa iş yok bir kere.
    bu yoksa sabaha kadar istihdamı, faizi, kirayı vs'yi konuşalım, hiçbir manası yok. sen işvereni bu kadar adaletsizlikle öldürüyorsan bu liberal ekonomi nasıl işleyecek? (liberal ekonomiyi savunduğumdan değil, içinde olduğumuzdan.) karı kim, nasıl üretecek?

    hepsinden bağımsız: iyilik yapma, nankörlük buluyorsun.
  • (bkz: haftada 45 saat çalışmaya tepki gösterilmemesi)

    millet koyun gibi olduğu için işveren sonuna kadar sömürüyor çalışanı. biraz sesimizi çıkarsak her şey daha güzel olacak aslında.
  • sebebi şudur. patron işçisini sikmeye bayılır. türkiye gerçeği. işçisine değer veren, hakkını gözeten işyerini çalışanı niye dava etsin? patron görmesek bilmesek inanıcaz.
  • mahkemeler, taraflara göre değil delillere göre karar verir.

    normalde bankadan ödenmesi gereken parayı elden ödeyip, aylık bordroları ve yıllık izin defterini işçiye imzalatmayıp daha sonra bu durumdan şikayet etmek bence yersiz.

    evet, iş mahkemelerinde işçiler lehine karar çıkar ama bu durumum sebebi işçinin kayrılması değil, ispat yükü üzerinde olan işverenin, kendi özensizliği nedeniyle iddia ettiği hususları ispatlayamamasıyla ilgilidir.
  • sistem işçiye cici gözükmek için şirketleri rahatça harcayabiliyor. durum bundan ibarettir. askere gidicem tazminat ver, kadınım evlendim tazminat ver, doğurdum tazminat ver, 15 yılı doldurdum başlarım projene de devam eden işine de tazminat ver (aslında prim gününü dolduran işçilerden köyüne dönüp emekliliği orada beklemek isteyen işçilere yapılan bir kıyaktı ama rahatça ikinci işine başlıyorlar, çünkü kanun anayasanın çalışma hürriyetine engel otomatik olarak geçersiz ama salla işveren ödesin, işçi devam etsin kafa aynen bu) bir maaş fazladan ihbar vermedin mahkemeye gidiyorum hop işverenin ensesine çök işçiye üç beş bir şey ver en kötü mahkeme masraflarını işverene kilitle..

    uzar gider. işverenlerin hataları ve eksikleri de çok. ama piyasada göz yumulan firmalar emin olun kadrolu damatlardan daha büyük sıkıntı. hele kanunla borçları silinen ağa babalar?

    şimdi sevgili romalılar, hep ülkede niye girişimcilik olmuyor yetersiz diye yakınıyoruz. ama yeni bir firma ister teknokentte kurulmuş bir arge firması olsun ister müteahhitlik yapan bakkal olsun girişimde bulunur bulunmaz bir adet insan kaynakları uzmanı bir adet muhasebe müdürü bir adet finans uzmanı bir adet idari işler müdürü istihdam edemez. bunlar şirketin ortakları tarafından kotarılmaya çalışılan işler. güzel memleketimizde isveç ayarında vergiler alınır fakat vergi afları teşvikler sadece bağzı yerlere gider. memleketin her kurumu muasır medeniyetler seviyesinde olduğu için işçilerimizin iş ahlakı da çok yüksek olduğu için işverenler ülkemizin yüz karası gibi gözükmektedir.

    kısacası işverensen suçlusun, kesin bi bok yemişsindir. öğle yemeğini de erol taşın but yeme sahnesi gibi bütün çalışanları karşına dizip kahkaha atarak yiyosundur kesin.

    git memur ol yada bi yerde işe gir türkiyede yeteri kadar firma var olmadı dışardan zaten firma getiririz yeni bir iş fikri veya piyasada bir ihtiyacı gidermek sana mı düştü? hepimiz memur olalım bu sorun çözülsün. işçi de gitsin adanada pambık toplasın köyde hayvan yetiştirsin aç karnımız doyar. mis gibi..
  • ortaya çıkmasında, işverenin gereken önlemleri almamasının da etkili olduğu durumdur.

    müvekkil şirketler ne zaman bizim uyarılarımızı dikkate almayıp kafalarına göre iş yapsa bir sorunla karşılaşıyoruz. evrakların gerektiği gibi tutulup arşivlenmesini sağlayabilmek zor ama bunu başardığımızda davanın işveren taraf olmamıza rağmen lehimize sonuçlanma oranı artıyor.

    işçi vekilliği kaymaklı ekmek tatlısı gibi bir şey elbette, o başka.
  • işverenin elde ettiği tüm kar işçinin ödenmemiş hakkı olduğunu kabullenemeyen bir gerizekalının sızlanmasıdır...

    beter olsundur...

    dilerim tüm malını mülkünü bu tür davalarda kaybeder ve krizle birlikte iflas edip işçi sınıfı içerisinde yerini alır da belki o zaman anlar bu işin içinde bir terslik olduğunu...
  • desteklediğim konudur.
    işveren net orço olduğu için kesin hatalıdır çünkü.
  • arkadaş içerik olarak haklı başlık olarak haksız.
    (bkz: turkish do&co) tarafından 121 kişi işten çıkarıldık. sendikal faaliyetimiz, örgütlenmemiz whatsapp üzerindendi. biri şikayet etti aynı gün kapıya koydular sudan sebeplerle. 110 kişi sendikaya üye, 11 kişi e devlet sorunlarından olamamıştı. whatsapp mesajlarına kadar kayıtları sunduk. 3 bilir kişi atadı yargıç, 2 tanesi sendikal faaliyet yok diye rapor çıkardı.

    şimdi sen söyle sayın inşaat ya resulullah her işçi kazanıyor muymuş davasını?
  • bu ülkede işçilerin, işverenler tarafından ezilmediğini kim söyleyebilir. bir gün asgari ücretle çalışan işçilerin arasına girin bakalım, işveren verdiği hakları " hayrına " yapıyormuş edasıyla işçinin iliğini kurutuyor. hafta da 50 saatin üstünde çalıştırıyor. bir de patron baskısı cabası.

    mesela işkura başvuruyorsunuz ve size asgari ücretli bir iş buluyor. 6 ay işkur sigortanızı karşılıyor, 6 ay sonrasında işveren, sizin sigortanızı yatırmamak için sizi hemen işten çıkarıyor. işte iş verenlerin geneli böyle çakallık yaptığı için, yasalar işçiden yana olmalı.

    eğer bugün işverenlere ufacık bir hak tanınsa inanın bütün işçilerin ümüğünü sıkar. köle niyetine çalıştırır. işte bu yüzden varolsun işçi hakları.
hesabın var mı? giriş yap