• derdiyoklar ikilisi'nin bateristi zaman zaman vokal de yapmış.` : vokal yapmak `1986'da gruptan ayrılmış. çaldıkları mekanlar düğün salonları dinleyicileri düğün misafirleri olsa da sahnede bütün benliğiyle çalan bir adam. ayrıca kimi yerlerde ihsan göğercin olarak biliniyor.

    http://www.youtube.com/…voom1q&mode=related&search=

    resmi web sitesi :
    http://www.ihsan-guvercin.com/
  • sesi kesinlikle ve kesinlikle ali ekber babadan daha iyidir. tamam biraz abarttım ama güzel sesi var lan işte adamın. haaa ikiside candır o ayrı.

    (bkz: ali ekber aydoğan)
  • bir gün,
    köyümüze bir garip adam geldi.
    adı, halil.
    tipine bakarak yaşını kestirmek çok zor.
    ufacık kafasında fıldır, fıldır parlayan iki gözü
    ve minnacık bir burnu var.
    ağzı yok sanki.
    kocaman sakallarıyla,
    bir kucak dolusu bıyığının arasında ağzı kaybolmuş.
    ufak tefek boylu ve cılız mı cılız bir herif.
    çabucak kaydediverdik lüzumsuz adamlar listesine.
    daha bir gün geçmeden de,
    önce pehlül dedik,
    ardından da deli dedik.
    adam oldu deli halil.
    cenazede, düğünde, kahvehanede,
    ev toplantılarında, çarşıda, pazarda,
    şehirde, şehir yolunda, tarlada,
    bahçede ve insan olan her yerde deli halil’e rastlar olduk.
    nerde tıngırtı orda buluntu misali,
    köyün maskotu oluverdi deli halil.
    bir de fötr şapka geçiriverdiler başına.
    saçlı-sakallı ve fötr şapkalı bir delimiz oldu hiç yoktan.
    kimileri deli yerine,
    kimileri veli yerine koyuyor,
    kimileri de “yazıktır ellemeyin garibi” diyor,
    köyümüze bir eğlence geldi diye sevinenler,
    hatta adamı çileden çıkarıp, ifrit edenler bile var.
    biri, eski elbiselerinden verip giydiriyor,
    biri karnını doyuruyor,
    biri sigarasını alıyor,
    biri sevaptır deyip banyo yaptırıyor
    ve deli halil geçinip gidiyor köyümüzde.
    deli halil’in sırrına eren yok ama.
    kimdir bu adam, nerden geldi,
    “kimin nesidir?” diyen de yok.
    köyün bütün kadınları deli halil’in anası, bacısı.
    yaşlı erkeklerimiz de deli halil’in dedesi, emmisi.
    deli halil’in en zorlu baş belaları ise gençler.
    çok takılıyorlar ona,
    dalgalarından kurtulamıyor bir türlü.
    deli halil’i izlemek, takip etmek çok zor.
    şehirde rastlıyoruz deli halil’e,
    bir bakıyoruz ki köyde de karşımızda duruyor.
    hayretler içinde kalıp;
    “ulan deli meret sen bu gün şehirdeydin,
    ne zaman geldin, nasıl geldin”? diye soruyoruz.
    deli halil “uçtum” diyor umursamadan.
    gülüşüyoruz.
    bu önemsiz adamlar listemizdeki adamı,
    “ ne olacak deli işte” deyip önemsemiyoruz bile,
    bazen, akıllılarımız çok kızdırıyor deli halil’i.
    öfkelenip hıçkırarak ağlıyor deli halil.
    minnacık gözlerinden kocaman yaşlar çıkıyor.
    yüreğimiz acıyor.
    ya bir paket sigarayla,
    ya da birkaç kuruş parayla gönlünü alıyoruz.
    unutuveriyor olanları çabucak.
    hiç kimseye kinlenmiyor.
    çok öfkelendiğinde, ya da çok sevindiğinde,
    açıp kollarını kuş taklidi yaparak uçarmış gibi yapıp,
    belirsiz bir yöne koşup gidiyor.
    gülüşüyoruz ardından deliliğine.
    az sonra farklı bir ortamda,
    deli halil yine çıkıyor karşımıza.
    fötr şapkasıyla bütünleşen deli halil’in,
    şapkasını başından kapıp kaçan,
    ya da alıp bir yerlere atan,
    şaka kuşlarımız çıkıyor aramızdan.
    çok kızıyor bu duruma ve yine ağlıyor.
    ne dediğini anlayamadığımız sözcüklerin arasına;
    “benimle uğraşmayın gurban olduklarım” diyor bazen sakince,
    “beni kızdırmayın uçar giderim” diye tehdit ediyor bazen.
    başka bir akıllımız çıkıp “gidersen git sanki umurumdaydı” diyor.
    onunla bir olup uzun zaman ağız dalaşına bile giriyor.
    “deliyle deli olma beee” diyenlerimizde çıkıyor elbette ki.
    ortam yatışıyor, konular değişiyor ve zaman akıp gidiyor.
    biz deli halil’e, o da bize alışıyor.
    ben seviyorum deli halil’i.
    hiç dalga geçmiyorum.
    deli yerine de koymuyorum.
    param olunca harçlık vermek istiyorum, almıyor.
    sigaraya itiraz etmiyor ama.
    parmaklarının uçları,
    ağzını kapatan bıyıkları nikotin sarısı.
    hatta saman sarısı.
    ağzından bıraktığı duman,
    uzun bir süre sakallarının arasından tütüyor.
    sakalları o denli sık ki,
    duman ancak yol bulabiliyor.
    “halil uçtu, şapka düştü” esprileriyle geçiyor günler,
    ve hatta yıllar..
    ve bir gün, ben de başka türlü kanatlanıyorum.
    uçuyorum yuvadan.
    gurbetlere gidip gelmeye başlıyorum önce,
    ardından,
    askere gidip geliyorum,
    almanya’ya gidip geliyorum.
    araya kocaman aylar, yıllar giriyor.
    gezip dolaşıp köyümüze döndüğümde,
    kimileri ölmüş, kimileri göçmüş,
    kimileri hasta, kimileri yasta oluyor.
    ama deli halil,
    ya köyde ya da şehirde değişmeyen haliyle hep karşıma çıkıyor.
    kocaman sakallarıyla öpüyor yüzümü, sakallarımı.
    halımı, hatırımı soruyor.
    getirdiklerimden veriyorum bazen.
    çorap, gömlek yada her hangi bir şey.
    ne verirsem vereyim.
    yüzlerce dua eşliğinde alıyor verdiklerimi.
    dediği dualar yetmiyormuş gibi,
    bir de gözlerime bakıyor birkaç saniyeliğine.
    işte o bakışa sığdırıyor diyemediği minnet sözcüklerini.
    o bakışlar şimşek olup çakıyor yüreğimde.
    gülüyorum gözlerine bakarak.
    sevinçle yine uçuyor belirsiz bir yöne deli halil.
    deli halil’in ne elinde, ne de üstünde,
    üç gün sonra, verdiklerimi göremiyorum,
    ne ediyor, kime veriyor,
    nerde bırakıyor bilemiyoruz.
    deli halil hep aynı adam.
    ne hasta oluyor, ne ileniyor ne de dileniyor.
    ne verirsen alıyor ve orda da kalıyor.
    yıllar geçiyor.
    madımaktan alevlerin yükseldiği günlerin ardından,
    bir gün yine varıyorum köye.
    yananlara yanarken, aklıma deli halil düşüyor.
    soruyorum öylesine.
    aylardır kimse görmemiş.
    kimsecikler çıkıp, “ne oldu bu adama” diye merakta etmemişler hani.
    dil ucuyla “gitti” diyorlar.
    demek ki önemsiz adamlar listesinde ki yeri değişmemiş.
    hayalimde ki gülen halini anıyorum.
    gözleri takılıyor aklıma…
    ağustos sıcağında hacıbektaş’ta toplanıyoruz.
    dağ taş insan kaynıyor.
    öfkemiz kından fırlamış bıçak gibi.
    pir’in “incinsen de incinme” deyişi frenliyor öfkemizi.
    otuz yedi gül kopmuş dalından madımakta.
    yüreğimiz yanıyor.
    boynuma biri sarılıyor hacıbektaş’ın minnacık çarşısında.
    dönüp bakıyorum deli halil.
    hüzünlü bir yüzü var.
    sanki madımak alevleri yalamış suratını.
    gözleri ıslak ama gülümsüyor.
    öpüyor sakallarımdan.
    bir kucak saç-sakal üstüne oturttuğu fötr şapkasıyla,
    gülen gözleriyle, ne ihtiyarlamış, ne de gencelmiş.
    hep aynı delil halil.
    hal-hatır ediyoruz ayak üstü.
    çantamdan alaman cıgarası çıkarıp veriyorum.
    azıcıkta harçlık.
    alıyor sigarayı ama parayı istemiyor.
    sarılıp öpüyor yine sakallarımı.
    gülen gözleriyle de diyemediklerini söylüyor gözümün içine.
    önemsiz adamlar listemizde kayıtlı olan deli halil,
    adını listeden sildirmeden,
    açıp kanadını dalıyor kalabalığın içine.
    son kez görüştüğümüzü bilemiyorum.
    mutlaka o biliyordu.
    4 gün kalıyorum hacıbektaş’ta,
    ama daha rastlamıyorum deli halil’e.
    “seneye” deyip ayrılıyoruz pir’in huzurundan.
    yıl 1994, ay mart oluyor,
    mart’ın uğursuz günü gelip çatıyor.
    arkadaşlarımı alan, gençliğimi çalan günün yıl dönümü.
    oldum olası sevemediğim gün yani.
    işte o uğursuz günün seherinde,
    istanbul’un gazi mahallesinde,
    silahlar ölüm kusmuş.
    sabaha da haberleri yayınlandı manşetlerden,
    “bir kahvehane tarandı”
    sıradan bir manşet.
    kanıksadığımız bir haber.
    yani sıradan.
    “alevi dedesi öldürüldü” diye devam ediyor.
    sıradanlığı gidiverdi haberin.
    dikkatlerimiz gaziye yöneldi.
    ölen alevi dedesinin adı yankılandı kulaktan kulağa.
    önemsiz adamlar listemizde ki,
    önemli adam çıktı karşımıza,
    bizim deli halil.
    ihsan güvercin
    12 mart 2006 – antalya
  • yeni albümü ile çok yakında müzik marketlerde yerini alacak sanatçı. abim. albüm sony music etiketi ile çıkıyor. albümün adı "gül budağı" bu da tadımlık teaser ey benim nazlı cananım
  • eline elektro gitar alıp country söyleyecek gibi bir tipi var ama o bağlama alıp deyiş okuyor.
    saygı duyulası bir abi.
  • harika bir türkü yazıp bestelemiş sanatçıdır.

    https://youtu.be/sahobejbmiu
  • alevi-bektaşi müziğine ses olmuş değerli bir isim, aslen malatyalıdır. antalyada ikamet etmektedir. antalya'da inanç ve kültür üzerine çeşitli etkinliklere ses olan babacan bir insandır. bildiğim kadarıyla alevi-bektaşi inanç ve kültürü üzerine bir kitap çalışması var, yakın zamanda çıkacağını ümit ediyorum.

    eşi neşe gültekin bir heykeltraşdır, malatya ili hekimhan ilçesine bağlı ballıkaya köyüne inanç önderi veyloğ dedenin mezarı önüne kabartısı içeren bir anıt yapmıştır.
  • oğuz aksaç ile düeti başıboş bıraktım deli gönlümü parçasını birkaç gündür dönüp dönüp dinliyorum. dinlenildiği gibi insanı derde düşüren bir ses gerçekten çok iyi.

    tık
  • başı boş bıraktım deli gönlümü
    aldı bir meçhule götürdü beni
    aşkın deryasını boyladı geçti
    bir içimlik suda batırdı beni

    bağrımı saz gibi çaldırdı derde
    tellerim kırıldı yıprandı perde
    sevdalara köşkler kurduğu yerde
    toz duman içinde yatırdı beni

    güvercinler gördü turna baz gördü
    vefalı çıkanı gayet az gördü
    her mevsimi bahar sandı yaz gördü
    kar boran içinde yitirdi beni
hesabın var mı? giriş yap