• sabahın köründe kalkıp, daha sonra pazartesi sendromu olduğunu anlayacağım duygular eşliğinde tanımadığım kalabalık bir yere götürülmem, bu tanımadığım yerde tanımadığım insanlarla birlikte saatlerce beklemem, erkeklerin şaşkın ve çekingen, kızların ise güzel olması. sonrasında annemin beni gelip alması ve rahatlamam.
  • ilk dersin teneffüsünde annemi bulmak için koştururken koridorda bir öğretmene çarpıp "özür dilerim amca" demek.
  • okula gideceğinin son derece bilincinde olan haminne potansiyelli inek adayı halimle sınıftaki tüm arkadaşlarımın zırıl zırıl ağlarlarken onların anormal olduğunu düşündüğüm, ve bir an önce derse geçmek isteğimle 1.20 boyundaki öğrenme, eğitim aşkıyla coşan küçük bir kız çocuğu olarak baba hadi git artık sen derse başlayalım demem.

    (bkz: o kızı yeniden büyütmeliyim)
  • ağlayan o kadar çok çocuk vardı ki, ben tüm gün sadece onları izledim.

    ama en ilginç olanı bir çocuğun altına işemesi olmuştur.
  • çok sevinçli olduğum sahneler kaldı aklımda. benden bir yaş büyük olan abim ile başladım okula. ilk sabah okul yoluna girdiğimizde koştura koştura şarkı söyleyerek büyük bir keyifle gitmiştik. ben küçük olunca hoca biraz daha büyüsün deyip eve göndermek istemişti ama gitmedim. neresi cazip geldiyse o kafayla okulun, inat edip kaldım. hatta öğretmen derslerine göre bir iki ay içinde yollarım bu kızı okuldan deyince daha bir derslere sarılmıştım. o gün bugündür kim neyi yapamazsın dese yapıyorum. şimdi ki aklım olsa bir yıl daha evde kalır, abim okuldayken evin hakimiyetini ele geçirip misler gibi çizgi filmlerimi izler, uyurdum.
  • (bkz: müstakbel eşim)

    ilkokulun ilk günü insan aşık olur mu, oluyormuş işte. taa o günlerden bugünlere 20 yıl geçmiş aradan ve sonunda evliliğe bir adım uzaktayız.

    edit: evet evlendik.
  • fatih ilk öğretim okulunda okumuştum ilkokulu. ilk girdiğim dakikaları dahi hatırlarım. sınıf tam 115 kişiydi ve bu kadar kalabalığı hayatımda ilk defa görüyordum bir odada. inanılmaz şaşkınlık verici ve yer yer korkutucuydu. sonra ben hiç bir sıraya sığamayınca ilhan elibol isimli hocamız beni kendi sandalyesine oturtmuştu. o günden beri eğitime hastayım. master öğrencisiyim. okumaya devam.

    edit: fatih dediğim yer sur içi fatih arkadaşlar. fatih camii'nin yanındaki okul. bp'nin karşısındaki.
  • salya sümük ağlama. derinlikli bir "benim burada ne işim var ?" duygusu. kokulu silgi..
  • 24 sene oldu çok hatırlamıyorum ama ağlamadığımı hatırlıyorum.
  • evimiz okula yakındı bir ana cadde geçip 3-4 sokak sonrasındaydı çok iyi hatırlıyorum tek başıma gitmek istemiştim ve gitmiştimde. daha sınıflara girmeden okulun bahçesinde sıra oluyorduk ve kafamı kaldırıp güneşe bakmıştım bu anı asla unutma demiştim kendi kendime... ne kadar büyük bir olaymış benim için, hiç unutamam o hareketlerimi ve o anı.
hesabın var mı? giriş yap