• genelde filmlerle ilgili konu başlıklarında görülen bir yazar hareketidir. fakat aynı şeyi kimi kitaplarla ilgili konu başlıklarında veya kişilerle ilgili başlıklarda görmek de gayet mümkündür.

    şimdi arkadaş yazmış: "şu repliğe hasta oldum yaa... vincent diyor ki: 'jules, if you give this nimrod fifteen hundred buck, i'm gonna shoot 'em on general principle.'"

    ooo yes... komon... süper ingilizce biliyorsun tebrikler. takdir ettim yani.

    diğeri şöyle alıntı yapmış: "harika... harika... 'if one thing in life is certain, if history has taught us anything, it's that you can kill anybody.'"

    ar yu kidding mi canım?

    tamam. hakikaten tebrik ediyorum. bir lisan bir insan boşuna denmiyor. çok güzel bir şey bir dil bilmek. müthiş bir olay. cidden takdir ediyorum. mümkünse birkaç dil daha öğrenin hatta.

    ama arkadaşım... o ki o kadar ingilizce biliyorsun, filmleri orijinal dilinden alt yazısız izleyip de müthiş, doğaüstü alıntılar yapabiliyorsun, e bir zahmet o süper yabancı dilini konuştur da yazdığın iki satır şeyin çevirisini yapıver, benim gibi ingilizcesi az buçuk olan garibanlar ya da hiç bilmeyenler de faydalansın bu engin tecrübenden ve bilginden öyle değil mi?

    ha şimdi diyebilirsiniz ki "efendim çevirince aynı şeyi ifade etmiyor. eksik kalıyor." falan. iyi de sonuçta sen bir şeyler anladın ki onu oraya yazıverdin öyle değil mi? hiç değilse kendi anladığını yazıver. sonuçta o alıntı senin anladığın şekliyle değerli. yoksa ingilizce dinleyip almanca anlıyor, italyanca falan mı yorumluyorsun metinleri?

    yok yani olayınız nedir sizin? nereden bağlıyoruz?..
  • savaş ve barış'tan bi pasaj alır, onu da ingilizce yazar bunu yapan dangalak. artık nasıl bi alışkanlıksa.
  • ekşi sözlükteki bazı yazarların matah sandıkları mesele.
  • bi tek kendisinin ingilizce bildiğini zanneden suserlar tarafından yapılan denyoluktur.bu denyoların evrim geçirmiş hali olan denyogonduslar, bunun daha ileri safhası olarak başlığın altına,başlığın ingilizcesini bakınız olarak verirler.sanki sözlükte hiç türkçe bilmeyen yabancılara devlet tarafından verilen bursla tercümanlık yapıyorlar.
  • (bkz: #20893992)
  • aşağılık kompleksinin bir ürünü olan eylemdir.

    bi' yaranamadınız şu avrupalılara, amerikalılara kardeş. iyi güzel dil öğrendin de bu neyi ispat ediyor diye düşündün mü? dil bilmeyi hala entelektüellik göstergesi olarak kabul ediyorsanız hiç bulaşmayın bu işlere derim; çünkü alanya'da tezgahtarlar 5 dilde satış yapıyorlar. turistlerle sohbet ediyor, şakalaşıyor, gülüşüyorlar. sonra ordan geçmekte olan yüksek tahsilli gençlerimiz de birbirlerine bakıp bizde neden yok, diyorlar.
    önemli olan dil bilmek değil, bir dili iyi bilmektir. o dilde bir şeyler ortaya koyabilmektir; yoksa senin bildiğin dili yabancı senden iyi biliyor. birine ingilizce biliyor diye imreneceksek o zaman ingiliz çocuklarına imrenelim. nitekim onlar ingilizceyi hem çok iyi biliyor hem de çok akıcı konuşuyorlar.
    ha diyorsan ki benim amacım hava atmak değil ben günlük hayatta ingilizceyi o kadar çok kullanıyorum ki artık kanıksadım. ee o zaman türkçeyi de bir o kadar kullanıyorsundur herhalde. bi' zahmet türkçesini de yazıver de ingilizceyi henüz senin kadar kanıksayamamış insanlarımız da bi' nebze faydalansınlar değil mi ama?
  • her durumda türkçesini yazabilecekken anadiline yeterince hakim olmamaktan kaynaklanan acziyettir.

    özellikle sinir olduğum durum da budur. çoğu insan - hatta bunların büyük bir kısmı da entelektüel geçinen şahsiyetler- türkçeyi layıkıyla bilmeyip ingilizceyi kendi dillerinden daha iyi bilmektedir. bu nedenle de her fırsatta türkçeyi lekelemeye , karalamaya çalışmaktadır. bir dili tarihi şiveleriyle birlikte öğrenmediyseniz, tarihi eserlerini temellük etmediyseniz lütfen ya o dil hakkında yorum yapmayın ya da en azından biraz temkinli olun ki size bre destur, demesinler.

    gelelim madonnanın yağlı zencisi 2'nin verdiği örneğe :

    verilen örnekte şöyle yazıyor : "in north korea we go left. becuase we dont have rights."

    çevirisi şöyledir :" kuzey korede, biz sola gideriz. çünkü bizim doğrularımız sağ değil."

    bu çeviride görülecektir ki. ingilizcedeki right sözcüğünün verdiği "sağ" ve "doğru" anlamlarının ikisi de kapsanmıştır. because we dont have rights cümlesinin iki anlamı vardır: 1. bizde sağ yoktur. (siyasete atfen) 2. bizim doğrularımız yoktur. (avrupa-amerika algısıyla getirilen mizahi eleştiri)
    "çünkü bizim doğrularımız sağ değil." cümlesi bize bu iki anlamı ve algıyı da kapsayıcı bir çeviri sunuyor. 1. bizim doğrularımız sağ görüşten kaynaklanmıyor. (bizde sağ yoktur.) 2. bizim doğrularımız sağ değil; yani ölü. (bizim doğrularımız ölmüş, yanlış yoldayız)

    çeviri demek bir dilde yazılan bir metni başka bir dilde, anlamını en güzel şekilde saklayıp o dilde bu metni okuyacakların algı dünyasına hitap edecek şekilde sunabilmek demektir. türkçeyi layıkıyla bilen biri için bu yol her zaman açıktır.
    son olarak cemal süreya'dan bir söz aktaralım : "çeviri kadın gibidir. sadık olanı güzel değildir. güzel olanı sadık değildir."

    edit : "right" sözcüğünün hak anlamında kullanıldığını söylediler. evet o da anlamlardan biri. yani cümle bizim haklarımız yok,biçiminde de okunmaya müsaittir; ama benim yaptığım çeviri serbest bir çeviri olarak en çok vurgulanmak istendiğini düşündüğüm noktalara temas etmektedir. bir de şunu söylemeye lüzum görüyorum. şiir ve mizah bir dildeki en ulusal ve çeviride en çok güçlük çıkaran unsurlardır. o nedenle çeviri yapanlar gerektiği yerlerde dipnotlarla anlamı en güzel şekliyle sunarlar; yani bu durum bir metni çevirmemeye neden değildir.

    ben de hevesli olanlar için kelliğe çare olarak sunulan bir ilacın reklam sloganını sunayım da çevirsinler ingilizceye :
    "revigen. saçlarınızı baştan çıkarır."
  • bunu yapan şahıslarda "öyle haller içinde ki halim, türkçe'ye çevirmeye yok mecalim" hali vardır. hoş karşılarım, sonra engin ingilizce bilgisine sahip olmayan beynimle, bilmediğimiz sözcüklerin anlamlarına bakarız, anlam yüklemeye çalışırız.
    (bkz: ben bilmem beynim bilir)
  • bu konuda en iyi yorum amerika anayasası'nda geçmektedir.

    "
    each house shall be the judge of the elections, returns and qualifications of its own
    members, and a majority of each shall constitute a quorum to do business; but a smaller
    number may adjourn from day to day, and may be authorized to compel the attendance
    of absent members, in such manner, and under such penalties as each house may
    provide.
    each house may determine the rules of its proceedings, punish its members for
    disorderly behavior, and, with the concurrence of two-thirds, expel a member.
    each house shall keep a journal of its proceedings, and from time to time publish the
    same, excepting such parts as may in their judgment require secrecy; and the yeas and
    nays of the members of either house on any question shall, at the desire of one fifth of
    those present, be entered on the journal.
    neither house, during the session of congress, shall, without the consent of the other,
    adjourn for more than three days, nor to any other place than that in which the two
    houses shall be sitting."

    şaka lan şaka...
    ingilizce bilmeyen okuyucular olabileceğini hesaba katmamak ve bencillik yapmaktır.
    ayrıca sırf okuyanın ingilizce bilip bilmemesi meselesi değildir. tamamen ingilizce bilen kişilerden oluşan bir toplulukta olsak bile yine alıntının çevrilmesi gerekir.
    bir konu hakkında x kişisinin söylediği y metnini çok doğru buluyorsan altına türkçesini de yazacaksın. yazacaksın ki senin bu metinden ne anladığını anlayalım.

    sözlükte bir başlık vardı mesela, şimdi bulamadım. entrylerden birinde neden mc donald's'ta coca cola, neden burger king'de pepsi kullanıldığını açıklayan bir pdf dosyası vardı. yazar "neden böyle olduğu şurada açıklanmıştır" diye devasa bir ingilizce pdf koymuştu. bunu da sözlük tarihinde unutulmaz bir öküzlük olarak hatırlıyoruz.
  • çeşitli başlıklarda sıkça tartışılan konu. verilen metinlerin türkçe çevirisinin yapılmaması gözüme gittikçe daha büyük bir ayıp olarak gözükmekte.

    (bkz: #21762130)
hesabın var mı? giriş yap