ismail kılıçarslan
-
2003 cahit zarifoğlu şiir ödülünü "ablam uzak ülkede" adlı şiir kitabıyla kazanan marjinal şair. marjinal çünkü; katıldığım bir şiir şöleninde "show must go on" şeklinde girizgahını yapıp, "what is the matrix?" diyaloglarıyla düğümünü bağlayıp, "hassiktir!" diyerek de çözümüne kavuşmuştu. özgün bir üslubu ve kişiliği vardır şairin, umursamadığı şeyler fazla dünyevidir. ayrıca istanbul şiir zirvesi konuk şairler listesinde yerini almış bir şairdir de. kendisi katılmaktan onur duyacağını bildirip bir anlamda bizleri de onore etmiş bulundu. *
-
kırklar dergisinin 2004 mayıs-haziran sayısında yer alan ve mustafa akar ile karşılıklı atışma neticesinde icra olunan şiirini aktarıyorum: *
giresun'da birdenbire bir merdiven
ben bu şiiri eninde sonunda yazacağım mustafa, sert bir şey olacak
bir merdiveni çıkınca birdenbire bir küçük adayla karşılaşmak gibi olacak
dönecek kendine, eğilip bir sarnıca taflan ve lahavle, eğilip kendime bu ne güzel bir an
yani bu şiir aslında yani mustafa o gördüğüm silah gibi olacak duvarda asılı
bir kızın gözleri gibi olacak incelikler içerecek çıplak olacak ve lahavle
bir düşün insanlık dediğimiz şey tam da gelip masamıza konmuşken
kara bir gölge gibi aramızda sağ siyaset, rahmetli turgut özal ve döviz paritesi
ve mesela yalanlar yani pardon kardeşim isa ve harun ve musa ve allah'ın rızası
daha çok kanla mesela daha çok prezervatifle nişantaşında kafelere daha çok gitmekle
dur burada mustafa, biraz soluklan, bir çay iç ve başlasın dem ve kün ve lahavle
kanalı değiştirmek gibi merdivenden yürüyüp çıkmak, bir filmi tekrar izlemek gibi
derdest edilmişken, hazır konu açılmışken, kamuoyu yoklamaları tam da şimdi gelmişken
sığınmak istiyor insan gibi, yapamıyor ne de olsa katlanamıyor kendine, eskiyor
hep beraber susmak istiyor, hep beraber dua, şükür, diğer teknik ayrıntılar
gece ağırlaşıyor mustafa, zaman doluyor, sonu geliyor her şeyin ve lahavle -
kırklar dergisinin 2003 kasım aralık sayısında yer alan bir şiirini aktarıyorum:
açıl susam açıl
nektarin. yaz bitti
soluklandım gölge aradım dedim ne ki kendime
eziyet başlar gökyüzü biter vakit vakittir kuşlar kuş
uzaktan dokunmak gibi bir kızın parmak uçlarında yükselmesi
rüya görüp uyandım kabus görüp uyandım uçurtma görüp uyandım
böyle başladı uyanışım
yanınızda sokağınızda evinizde durup durup işkillendim
ben geldim ergen oldum tüysüz bir kılıksız bir serseri bir rüzgar
kadıköyün gök yoksunu bekar hanelerinde hey
işte bu da kırmızı dokuzlu ve kayserili ve çankırlı ve ankaralı bebeler
kafayı bir paslı geçmişe gömüp küfür edip memleketin yedi sülalesine
az çorba az çay az insan az mutluluk kral fm aha bi de şeriatiynen seyyid kutup
şeftali. yaz bitti.
uçtuk mesela uçmayı öğrenmeyi mesela sevmeyi ama en çok olmayacak kızları
mersedesimiz olmaması yüzündendi yoksa yakışıklı sayılırdık
buğday yeniği gibi ufak kara noktaları saymazsak yüzümüzde
kızınca şişen boynumuzu ve bakmayı bilmememizi saymazsak
adamdan sayılmazsak ulan bu şehri yakar ranzada hayal kurarız
içimizi ısıtacak sevgilimiz yoksa yakacak nemiz kalmış
bi fal açarız bi kabus yaşarız bakarsın yaz bitmiş
bakarsın kızlar gitmiş üsküdara bakarsın müdür olmuş ankaralı bebeler
bakarsın hassiktir. -
kırklar dergisinin 2004 mart-nisan sayısında yer alan bir başka şiirini aktarıyorum:
uzak ilahi
bir şey var: bir rüya bir görüyor
bir şey: eksile eksile ve birdenbire
içimde inleyen yaralı bir köpekmiş meğer
ben onu yıllarca, bulamadım şimdi neye benzettiğimi
bu steril, bu karanlık sokakta, bu kıyamette
kim kimi vurur, kim ölür kim kalır, kim artar bu savaştan
şövalye, mimarlar, papazlar, şarap mahzenleri, poker
bu steril kaldırımda a benim kara kuzum, bu sevişmesiz saatte
kabul, herkes kendi içinde kıvrılsın, kendine sorsun soruları
kabul, mesela yere düşen bir çocuğun alınmasın intikamı
yaşayalım: yaşadıkça diyelim ki bu birinin öyküsüdür
korkusundan kimseye anlatmaz gene de bilinmelidir
sarı toprak, sessiz yortu, kimine sıcak yatak belki bir ıslık
şeytan kovan ayini, kesilen horoz, atlanılan kül, dökülen kurşun
yani ki derinden derine öyle olmadığına inanmak
neye sayarsanız sayın bilinmez bir köşede kimin kime ne ettiği
ben, kalıpları, imgeleri, dizeleri tekrarlayan biriyim
bilemezsiniz, hem yeşil gözlü hem şaşkın hem epeyce iriyim
sıkılırım bazen, avucumun terlemesinden bilirim sıkıldığımı
ölürüm genellikle: hepizniz ölürsünüz, bunu bir tek ben itiraf ederim
"uzak ilahi" koydum şiirimin adını, okuyan anlasın istedim
"kar yağıyor" da olabilirdi örneğin, bu da anlatırdı olan biteni
kızımın buğdayı, iyilerin duası, devrimci bıyığı ve falan ve filan
ayağa kalktım, su içtim, parmaklarımı kütlettim ve bitti. -
en çok kitabına verdiği (bkz: portakal, turta bir de kirpi) isminden dolayı sevdim kendisini.
türkiye avrupa birliğine girdiği gün muhtemelen o ve ben ve bir de bizim mahallenin çocukları dilekçe verip çıkacağız birlikten.
sigarasını camelden kente çevirdi şu sıralar. eh ucu bize de dokunuyor tabi ki. ne yapalım idare edeceğiz kentle.
ankara ağzına, laptopuna, proce garaudylerine bilhassa şiirlerine çok iyi bakasın ismail la. ve dahi ölene kadar şiir yazasın ismail.
birazdan aşağıya alıntılayacağım şiiri bir gecenin yarısında cep telefonuma atmıştı.
...
dersten kaçınca geri dönmek zorunda hissetmem kendimi
belki de tırnaklarımı yerken utanmamla ilgili
belki mezar taşlarına bakınca nesnesin
belki sen dün gece oldun
belki farkında değilsin
ve cebimdeki cek yapımı makine sana en çok erkek olduğunu
şimdi bunları ben düşünmesem kimsesiz kalmaktan korkuyorum iyi mi
o kızı bir daha görememekten
kul vefasızsa kader ne yapsın diyememekten
korkuyorum allah'ım ve görünürde bir yorgan yok
durum şimdilik bu
durum şimdilik son vapuru kaçırmak kadar tehlikeli -
bu aralar yeni kurulan haber7 adlı kanalda, kırk ambar isimli bir kültür sanat programı yapmaya başladı. hafta içi günlerde 15.00-16.00 saatleri arasında yazarını, çizerini, sanatçısını çağırıp tatlı tatlı sohbet ediyor. arkasından da hangi kitaplar arz-ı endam eylemiş, hangi dvdler izlenmeyi bekliyor, hangi albüm kulağımızın pasını siler, etrafta sanat-kültür adına ne olup bitiyor gibi muhabbetler var. uydudan yayın yapan haber7'de kültür sanat olayı ismail'den soruluyor anlayacağınız.
-
bugün gazetesinde her perşembe köşe yazısı yazmaya başlayan şair. haber7'de hazırlayıp sunduğu kırk ambar'ı, aynı kanalın ana haber bültenini sunmaya başladıktan sonra selahattin yusuf'a terk etti. kendisini haber 7 de haber sunarken gördüğümüzde bir an israil e yada ne bilim neye falan kızıp angaralı moduna geçmesinden endişeleniyoruz tüm arkadaşları olarak. bir yoğun insan olarak, bir anchorman olarak ismail kılıçarslan'la görüşebilmemizin tek yolu haber7nin normal bir kanal gibi ana haberlerini 19.00 yada 20.00 ye çekmesidir. 22.00 de ana haber bülteni mi olurmuş kardeşim. olsa olsa o saatte yayınlanan haber bültenine anneanne haber bülteni denir yahu. burdan yetkililere sesleniyorum...
-
(bkz: #10580312)
-
-
(bkz: ertelenmiş hayatlar)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap