• kolay anlaşılan bir gerçektir. yahu bekirpaşada iki dakika yürüyüp, "bilader, artist gibi yürüme bizde izmit çocuğuyuz" diye laf yiyip, çiğ köftecide "arkadaşın saçına küfür edilip" geri dönüşte iki araba durmuş elemanlar birbirine daldığını gördüğüm an bu şehrin tehlikeli olduğunu anladım. tamam fethiye caddesi ve o denize paralel iç cadde ile deniz kenarı güzel. amma velakin şehire bir bakınca merkezin dibinden bekirpaşa başlıyor, tepeler kanlıbağ v.b korkunç yerlerle dolup taşmış durumda. barlar sokağı desen arabesk tiplerle, dayılarla, at hırsızlarıyla dolmuş resmen. yarab izmitte yanınızdan beş kişiyi, cebinizden kelebeği eksik etmesin ancak yine bunları kullanmayı nasip etmesin. amma korkunç şehir be.
  • sakarya'ya gelmeyenlerin tespiti.

    izmit doğumluyum, sakarya denilen yerde yaşıyorum, al birini vur ötekine. bu iki şehir yerine estonya'yı alsak güzel olurdu aslında, tallinn güzeldir bence bu iki şehirden.
  • abimden gelsin;

    - türkiye'de metrekare başına en çok kıro düşen şehir izmit.

    bu baabda değerlendirirsek, ne kadar kıro, o kadar gerginlik ve bela demektir. tespit ziyadesiyle de isabetlidir.

    eli yüzü düzgün bir kız, yolda laf yemeden/tanışma teklifi almadan doğru düzgün 20 dk yürüyebilirse kendini şanslı saysın!
  • 1999'dan sonra demografik açıdan büyük değişikliğe maruz kalan bir yer için gayet normal olan durum.
    ayrıyeten, izmit kocaeli ilinin merkez ilçesi olduğu için dünyadaki tüm ilçeler gibi aynı zamanda şehirdir.
    kocaeli - massachusetts
    izmit - boston
    gibi.
  • gerçeklik payı yüksek olan hededir.
    ilk yılımdı.. arkadaşla japon pazarı diye bi yer var, odanın eksikliklerini almak için oraya gidelim dedik. saat de akşamüstü yedi buçuk falan. o da ne? her yer kapalı. caddede açık dükkan yok. ulan bi de hafta sonu yani. neyse söylene söylene giderken ağzımdan şu cümleler dökülmüş bulundu: "bu ne ya! istanbul'da kapalı yer bulamazsın bu saatte nası bi yer burası?" akabinde arkamızdan gelen malesef ki farketmediğimiz ve kaç kişi olduğunu bilmediğimiz gruptan yayık bir izmit ağzıyla şöyle bir cevap geldi: "burası ölü şehir kızlaaaar ölü ölü dikkaat ediiin". arkadaşımla önce slow motion edasıyla birbirimize baktık, ardından adımlar hızlandı ve o yürüyüş yoluna çıkmak için neredeyse koşuldu. o zaman anlamıştım nasıl bir yere geldiğimi.
    bu da böyle bir anımdır.
  • esas gerginliği yaratan barzoların "niyeyse boyle seyler hep bu balkon cocuklarinin basina geliyor." şeklinde savunmasıyla gülümseten, haklı tespit.
  • yürüyüş yolundaki kuşların tepenize sıçma potansiyelinden dolayı doğru tespittir. ha sıçtı ha sıçacak diye diye geriliyor insan.
  • depremden tam 15 yıl sonra hala söyleniyor olması çok enteresan bu şehirde, oysa ki birçok yaraya derman olundu!, sosyal bir devlet yaratıldı!, askersiz, hakimsiz, savcısız. deprem zamanında bu şehrin bütün sinirleri oynamıştır. 15 yıl önce çamurda, suyun içinde yatan-oynayan, 4-5 yaşında bebeler şimdi gayet psikopat vaziyette ortalıkta dolanmakta. deprem yaralarına ne gibi çareler bulundu ve 15 yıllık politikamızın bize ne gibi zararlara sokacağını göreceğiz zamanla, sadece izmit değil, kalitesiz eğitim ve sosyal yetişme ortamı yaratılamayan güzide ülkemizde de aynı gerginliğe gelmiştir.
hesabın var mı? giriş yap