• var böyle bir şey. çok fena. aile evine gidince yaşanıyor genelde ya da hali hazırda onlarla yaşıyorsanız. misafir geldiğinde çay, kahve, pasta-börek ikram etmek nefes alma doğallığında sizden beklenir. boşalan bardaklar ışık hızıyla farkedilip doldurulmalıdır, her ne ikram etmişseniz hemen "sehpa getir kızım" cümlesi gelir. beni asıl sinir edense bu zihniyetteki erkek kısmının tutumu. şöyle bi şey yaşadım; ablamlarda kalıyorum bir süredir geçici olarak ve ablamın eşi oturuyor, ben yakınlarda bi yerde ayakta duruyorum, elindeki boşaltmış olduğu kâseyi bana uzatıp baktı, bir süre gözlerine baktığım halde hata verdim. iç sesim "ne? n'oluyo? ne demek istiyo?" derken anladım ki o kâseyi mutfağa götürmemi istiyor. götürdüm evet. misafir olduğum için sesim kısılıyor bazen. yine aile akraba çevresinde bolca gözlemliyorum erkek çocuklar kız kardeşlerine o boş su bardağını, çay bardağını öyle bir uzatıyor ki, konuşma yok, rica yok, sözsüz mecburiyet ve tahakküm var. çok şey var bu konuyla ilgili kafamda, yazmak, derdimi daha güzel, uzuuuuun uzuuun anlatmak isterim ilerde.
    yazılanları okuduktan sonra gelen edit: ben 16 yaşında üniversiteye başladığımdan beri ailemle yaşamıyorum. arkadaşlarımla birlikte yaşadığım evlerim ve kendi evlerim oldu. ressamım . değişik ülkeleri, kültürleri tanıdım, oldukça okudum, sergiler açtım, kendince bir kimlik edindim. kendime bir bakışım oldu yani. farklı bir dünya görüşü geliştirebildim. ( evet çok şanslıyım) birlikte yaşadığım erkek arkadaşlarım da oldu. tüm bunlardan sonra gezginliğin verdiği yersiz yurtsuzluğun da etkisiyle türkiyedeyken annemde ve ablamda kalıyorum ki bu da karşılıklı mutluluk sebebi. herneyse, şimdi tüm bunlardan, onca hayattan sonra aile ve akraba çevresindeki tek karşılığımın " pek hamarat maşallah" olması ya da "kızım. bilmem kim abinin bardağını niye almadın, bilmem kim teyzeye pasta tabağı getir"olması insanda bir süre garip sorgulamalara neden oluyor. " ben kimim? bu insanlar kim? ben şu an na yapıyorum?" bu konudaki fikirlerim tamamen farklı ve hatta bazı insanlar için aşırı olmasına rağmen, bulduğum içsel barış ve bilinçle artık sorgulamaksızın, eğlenerek benden beklenen hizmeti kısmen yapıyorum. kısmen de deliliğe vurup yapmıyorum diyorum ya da duymamazlıktan geliyorum. rahatladım yani bu konuda. sonuçta bu insanlar kendi hayatları boyunca görmüş oldukları tek kültür üzerinden bunu yapıyorlar. ve bana düşen buradayken bu kültür'e uyum sağlamak ama uyum sağlayacağım diye de kendini mutsuz etmemek. sonra da kendi yoluma, kendi gerçeğime, kendi hayatıma gitmek. ben bunu anladım.
    karı kocanın evdeki iş dağılımını düşünerek açmamıştım konuyu ama elbetteki o da uzantısı. kesinlikle çocukluk döneminde yerleştiriliyor bu ayrımcılık cinslere. erkek çocuğa daha ikisi de küçücük yaşlardayken kız çocuğun hizmet etmesi öğretiliyor. yazar arkadaşlardan birinin bahsettiği gibi erkek çocuk dışarda oyun oynarken, rahatça koşup bağırıp çağırabilirken, kız çocuk... ayrıca kız ya da oğlan fark etmez çocuktan hizmet beklenmesi, yaptırılması da ayrı bir konu ve bana göre sorun evet. bununla ilgili ayrı bir başlık açmalı eğer yoksa.
    bir de evet yine bazı arkadaşların dikkat çektiği, cevabını çok güzel verdiği bi konu " ama kadın da erkekten bunları bunları bekliyor, beklemesin o zaman vs . osho'nun çok güzel bir sözü var; " olumsuz hiç birşeyi olumsuzla çözemezsiniz" diyor, " sadece pozitifle çözersiniz". yani mevcut bir yarayı, bir sorunu çözmenin yolu karşı saldırıya geçmek değil, bu bir saldırı değil çünkü. ayrıca elbette ki buradaki konu yaşlılarımıza, sevdiklerimize bir bardak çayı, suyu getirmeyi çok görmek değil. bunu zaten biliyor olsanız zaten ne güzel olurdu.
    discovery'de kadın mucitlerle ilgili bi belgesel izlemiştim. o kadar çok kadın var ki, buluşu, o zamanın toplumsal şartları yüzünden kendisi tarafından sunulamayıp bir erkek tarafından çalınmış ya da önleri kesilmiş. yani bu günkü iş dağılımını da sorgulamak lazım. umarım zaten başka başlıklar altında sorgulanıyordur da. bir de bütüüüün iyi niyetimle söylüyorum ki; erkekler savunmaya geçmeden önce bir düşünün; neden türkiye'de kadınlar dişil değil, olamıyor. herkes hemen teyzeye dönüşüyor.
    ha şu da önemli; evet erkeklere yüklenen beklentiler de hoş değil. zaten tüm bu beklentiler yüzünden kendi gerçek kimliklerimizi keşfedemiyor, bireyselliğimizii geliştiiremiyoruz. çok güzel anlatamadım derdimi farkındayım ama aşağıdaki entrilerde gerçekten hakkıyla, layıkıyla anlatan arkadaşlar var. ıyi ki varsınız.sevgiler
  • gayet normal.
    bizim toplum gelişiminden dolayı gayet normal gelmektedir, garipsenmiyor.
  • neredeyse aynı şey benim de başıma geldiği için paylaşma isteği duydum. misafir gittiğim evde, kendisinin de misafir olduğu eniştemin, yemek sofrasında bana bakarak sözsüz bir biçimde tabak uzatıp servis beklediği olmuştur. içimde kabaran şaşkınlık ve öfkeyi siz düşünün isterseniz.
    en kötüsü de aynı işi yapıp, aynı mesaide çalışıp eve gelip yemek yapan, temizlik yapan yine kadındır. neden? çünkü erkektir memnun edilip hizmet edilmesi gereken!
    aslında ülkemizde bu durumun bu kadar vahim olmasının asıl sebebi de islamiyet. kur'an'da söylendiği üzere allah, erkeği kadından üstün yaratmıştır ve erkek, kadın üzerine idareci ve hakimdir. islamiyeti kayıtsız şartsız kabul eden bir ülkenin insanından tam da beklenen bir davranış bence. ne kadar rahatsız olsam da bu, gerçeği değiştirmiyor.
  • ve hizmet etmeyenin saygısız, edepsiz olarak yaftalanması. tabi ki misafir gelsin ben bacak bacak üstüne atayım demiyorum. onları ağırlamak elbette ev halkının vazifesidir. ancak yaşlı, engelli ve bebek olmadığı sürece sırf kız olduğu için kimse size şu getirmek, pasta börek yapmak zorunda değil.
  • eh buna alıştıran kadınlar. kadınlar erkeklere her şeyi altın tepside sunmaya çok meraklı. adama hizmet etmek sanki onların bir göreviymiş ve bunu en layıkıyla yapmak zorundalarmış gibi davranmalar.

    adamın birisi, bana, bir yarışma içerisindeyken, sırf yemek yapmıyorum diye "sen biraz kadınlık öğren" demişti. aklınca beni aşağılamıştı. arkadaşım ben oraya sana hizmet etmeye, seni rahat ettirmeye mi geldim? ne demek kadınlık öğren. bu kadar da hadsiz. ben bir erkeğe "git biraz erkeklik öğren" demem. bana ne kadar alakasız olursa olsun, böyle bir cümle ağzımdan çıkmaz.

    ama erkekler kadar dediğim gibi kadınlarda da suç var. abicim, annesi misiniz? ne diye adamlara hizmet ediyorsunuz ya. hatta bunun için birbiriyle yarışan kadınlar da gördüm. yazık günah.

    benim eğer ki bir çocuğum olursa benden su bile isteyemez. o kadar net söylüyorum. benim elimden çıkacak çocuğu da siz tahmin edin, kendisine -eğer ki bir hizmet satın almamışsa- hizmet etmeye yeltenen bir kız görürse uzaylı gibi bakacaktır muhtemelen.
  • -sabah sabah aklınızı bulandırmayın böyle şeylerle. kalkın bir çay demleyin de içelim.
  • modern kadın adı verilen ucubenin şimdiki takıntısı da bu olmuş gördüğümüz üzere.

    içinde oturduğu evi erkekler inşa etti. evine giden yolları yaptılar. elektriği onlar icat etti, elektrik kablolarını döşeyip evine getirdiler. evde çeşmesinden akan suyun altyapısını onlar kurdular. bindiği arabayı/otobüsü/uçağı onlar yaptılar. alışverişini yaptığı marketleri, alışveriş merkezlerini onlar inşa ettiler. aldıkları malları buralara getiren kamyonları onlar sürdüler. yedikleri eti, meyveyi sebzeyi onlar ürettiler. evlerini yangından canları pahasına kurtaran itfaiyeciler, kendisinin ve çocuklarının güvenliğini sağlayan polisler hep erkekler oldu. yaşadıkları ülkenin sınırlarını onlar koruyorlar. hayatını kurtaran hastaneleri onlar inşa etti, ilaçları onlar buldu...

    bütün bunların karşılığında kadınlardan tek beklenen, bir kaç ev işi yapması, bir kaç öğün de yemek hazırlamasıydı. modern kadın denen insan artığına bu bile fazla geldi. şimdi de gelmiş buraya, kendi öz abisinin, öz babasının beklediği bir kaç ufak hizmet için mızmız ediyor. nankör.

    ama ama, modern kadın da iş gücüne katkıda bulunuyor diyecekleri de şöyle alalım:

    (bkz: 2 eşit aday arasından kadın adayı tercih ediyoruz/@dies irae)
  • türk değil arap kültürüdür. din demedim bak.
  • bizim sülalede kimse evin kızına hadi kalk şunu yap bunu yap demez. anne kime emrederse o yapar. bazen erkek kardeşlerim yemek yapar, bazen kız kardeşlerim. 4 tane kız kardeşim var ama "kalk kız soğan doğra" muhabbetiyle hiç karşılaşmadım evde. herkes bir şeylerin ucundan tutar yardım ederdi. tabi eğitim ve kültür seviyesinden kaynaklanıyor olabilir. annem de babam da üniversite mezunu, tabulara bağlı yaşamayan insanlar.

    ankara'da öğrenciyken bazı kız arkadaşlara bunları anlatınca garip garip bakmışlardı. yemek pişirdiğimi filan duyanlar şaşırıyorlardı. biraz da yöreye göre değişiyor sanırım. galiba akdeniz ve ege daha rahat bu konularda.
hesabın var mı? giriş yap