kızmak ^*

• öfkelenmek, sinirlenmek
• kızgın duruma gelmek. at, eşek gibi hayvanların çiftleşmeye uygun hale gelmesi.
  kızgınlık dönemine girenlerin içinde bulunduğu durum.
• çok ısınmak, fırın ütü vs. için
• kız olmak.
• bedenin ve ruhun kusmasi... tepkisel kacinilmazlik.. yeni bisey icin atilan ilk adim. yoketmek icin yapilan ilk varolus bicimi.. eger kizmak veya nefret etmek olmasaydi yeni bir sey olmazdi.
• çok çok kiziyorum sana.
  medüze dönüşüyorum.
  
  sevi seviyorum deme bana.
  çok yetersiz, üşüyorum.
  
  çok kiziyorum sana.
  sen mutsuz adama.
  
  sonsuz mutsuzluğun mu seni boğan?
  ya da
  mutsuz olduğunu, ölünce anlayacak olman?
  
  kizmiyorum sana.
  kızıyorum, doyumsuz bana.
  
  istiyorum herşeyi, aynı anda.
  kim dokunacak bana?
  
  kiziyorum bana.
  hep doyumsuz, çocuk.
  
  doyarsam, yaratamam.
  inan, buna hiç dayanamam.
• kızma.
  öfke kurutur kısırlığıyla.
  ama sevgi,
  doğurur sonsuzluğa.
  unutma.
  sadece gözlerimi hatırla.
  ve artık kızma
  ne sana, ne de bana.
• once kizacaginizi tahmin edersiniz. daha sonra tahmin ettiginiz durum gerceklesir. ardindan kizginlik sebebi olan kisi ya da olay beterlesir. yuze hafif bi sicaklik iner. ellerle gozler fildirfildir doner. bisey yapmak lazimdir. ya cevap ya da bir eylem. ama ne yapsaniz nafiledir. her yere sirayet eder sinir. bulasir da bulasir. hedefi dovmek en iyisidir.
  (bkz: bilmem anlatabildim mi)
• senin küçülmene kızarım çok.
  ben de insan olduğum için..
  sana benzemek istemediğim için, senin gibi olmak istemediğim için.
  sen de aynı hallerde, şekillerde bana kızsaydın ne iyi olurdu.
  
  özdemir asaf
  yuvarlağın köşeleri
• yıpratıcı ama besleyici duygu. kızacağınız şeyi doğru seçmek kaydıyla...