• en güclü yani bilimsel cevrelerle isbirligini kolaylastirmasi ve belirlenen kararlari arastirmalara dayandirmasi olan,sonuclar kadar süreclerede önem veren,siyasi kararlarin,karsilikli görüsmelerle saglanan mutabakatlara dayanmasini ve gözardi edilen marjinal gruplarinda bu müzakerelere en genis ölcüde dahil edilmesi icin azami caba sarfedilmesini ifade eden,özellikle ileri bicimde muhalif olanlarin kendilerini ifade etmesine zemin hazirlayarak alinacak kararlarin ilerde yaratacagi sonuclarin öngörülebilmesini savunan demokrasi anlayisi.
  • müzakereci “demokrasi”?!...

    haber ekspres gazetesi/ 29 mayıs 2009
    prof.dr. tülay özüerman

    liberallerin içinden geçtiğimiz sürece verdikleri isim; “müzakereci demokrasi”. bu tanımlama demokrasinin ilerlediği anlamına gelmiyor. “demokrasi” giderek uzaklaşırken, geriye yalnızca “tartışma” kalıyor.
    türkiye akp iktidarı sürecinde hangi iç ve dış sorunları çözüme ulaştırdı? bırakın sorun çözmeyi, sorunların boyutları büyürken yeni tartışma başlıkları eklenmeye başlandı. gündemin sıkı takipçileri bu konuların neler olduğunu çok iyi biliyorlar. tartışma başlığı çok, ancak sonuç yok. toplumda biriken sorunlar içinden yeni başlıklar çıkarılarak kamuoyu dilim dilim ayrıştırılıyor. sonuçsuz tartışmaların sonucu; karşı görüştekileri tartışmanın içine çekerek zihinlerde soru işaretleri oluşturmak ve karşı olduğunuz konunun tarafı haline getirmek oluyor.
    süreci isimlendirirken, önemli hatalar yapılıyor. “liberal faşizm” bunlardan biri. liberalizme tutunanların giderek baskıcı oldukları, tartışma diyerek kendi sonuçlarını dayatmaya çalıştıkları, sonucun çözüm değil, sonucu dayatanların ilerleyişi olduğu açık. ancak “faşizm” sözcüğü bu süreci tam karşılamıyor. baskıcı bir rejim olan faşizmde baskı devleti güçlendirmek adına yapılıyor.
    günümüzde, evet faşizmde ve tüm otoriter ve totaliter sistemlerde olduğu gibi vesayet var; ancak bu devleti güçlendirmek için değil, devlet yönetimine bir şekilde gelmiş olan siyasal iktidarları güçlendirecek şekilde işletiliyor. kavramların aldatıcılığı içinde kurumların boşaltılması çok daha kolay oluyor. hazin olan şudur ki; bu boşaltma işlevini o kurumları sahiplenenlere yaptırıyorlar.
    devlet giderek güçsüzleştirilirken, devleti temsil edenler güçleniyorlar. bunu görünür bir baskı ile ve karşıtlar üzerinden tutundukları ve içini boşalttıkları “demokrasi” sayesinde yapabiliyorlar. yalnızca türkiye’de değil, uluslararası sistemde de vesayet geçerli. hegemonyacı güçler ilerleyişlerini her ülkenin özel koşullarından hareketle kurguladıkları senaryolarla yürütüyorlar. siyaset, medya, üniversite, özel sektör gibi kurumlarda etkin konumlardaki kişilerle fikirler pazarlanıp, tartışma masaları kuruluyor. birileri kapalı bir söz ediyor; o birilerinin sözünü başka birileri açıyor, karşıt olanları içine çekip, dümeni istedikleri yöne çeviriyorlar.
    anayasa tartışması şimdilik rafa kalkmış görünüyor; şimdilik!... ülke mayınların temizlenmesi ve temizlenen arazinin temizleyene tarım alanı olarak verilmesini konuşuyor. araya yetkili bir ağızdan geçmişte azınlıklara uygulanan faşizan yaptırım suçlamasından kaynaklanan tartışma eklendi. bu arada, kürt sorunu çözüm masasına (!) getirildi. nasıl? yine başka bir yetkili ağızdan örtülü bir iki cümle ile. soros’un “açık toplum” dediği bu olsa gerek. her şey açıklık içinde yürütülüyor. tüm aktörler görünür durumda. el birliği ile türkiye bir yere doğru sürükleniyor… (oysa liberal aydınlarımız (!) soros’un açık toplumunu, toplumun çoğaltılması olarak algılatmaya çalışmışlardı?!...)
    devletle ilgili ciddi konuların görüşüleceği kurumlar belli. meclis, dolayısı ile siyaset devre dışı bırakılarak, medya ve kanaat önderleri aracılığı ile ısıtılan konular, ilk gelmesi gereken kurumlara en son geliyor. vesayetçiler, tartışmayı vesayetlerini sürdürme aracı olarak kullanabiliyorlar; karşıtları da taraf haline getirdikleri için olsa gerek, buna “müzakereci demokrasi” adını veriyorlar.
    siyaset ve siyasetçi tasfiye edilip, geri sürece itiliyor. tartışma başlıkları öne çıkarılıyor, siyaset ve siyasetçi sonuca alet edilmeye çalışılıyor ve anayasal devlet kurumları işliyor gibi tasfiye ediliyor. vesayetçi anlayışa “demokrasi” adı verilerek karşıtlar baskılanıyor. taraftar kanaat önderleri öne çıkarılıyor. anımsatalım; karşıt kanaat önderlerinin çoğu şu anda demir parmaklıkların ardındalar.
    mayınların temizlettirme işlemini yaptırmanın çok maliyetli oluşundan hareketle başka ülke ya da ülkelerin devreye sokulmaya çalışılmasını anlamak çok zor. yokluk içinde var edilmiş güçlü bir devletten, kendi sınırındaki mayınları temizleyemeyecek kadar güçsüzleştirilmiş bir devlete evrildiğimiz anlamına gelmez mi?
    olaya bir de şuradan bakınız: kuzey kore nükleer bir güç olarak ortaya çıkarken, türkiye mayınlarını bile kendisi temizleyemiyor!…
    sorun çözmek konusunun yeni sorunlarla yüzleşmek anlamına geldiğini artık öğrenmiş olmamız gerekiyor. akp’nin çözdüğü bir sorun yok. ancak atılan adımların, demokrasiyi, hukuku, özetle devleti çözdüğü bir gerçek. sınırdaki mayınları ayıklamayı tartışırken, geleceğimize yönelik tehditlerin farkında mıyız? bu süreçteki açılımların satır aralarına daha sonra üniter devleti tartışma masasına taşıyacak mayınların döşendiğini görebiliyor muyuz?
    türkiye mayınların temizlenmesi konusunu akp’nin yol haritasından giderek değil, kuruluş yıllarının felsefesi ile çözmeli. hem toprağın altındaki mayınları, hem de geleceğimize döşenmek istenenleri.

    kaynak: http://kisi.deu.edu.tr/t.ozuerman/
  • habermas kamusal tartışma ve eşit vatandaşlık üzerinden yola çıkarak bu kavramı oluşturup tüm kullanılabilirliğini iletişimin kullanımına dayandırıyor. oradan da tutup lafı söylem etiğine getiriyor. tüm bu fazlaca zorlama kavramları temellendirirken takındığı tavır da aşağı yukarı pazarlık yaptığı esnafa 'olur olur hadi verirsin beş kuruşa' diyen ısrarcı amca kıvamında. yani iletişim mevzusunda iktidar ilişkisini bu kadar ikinci plana itmek de iyi cesaret.
  • mevcut olan bütün tarafların katılımı ve bunların özel çıkarlarını bir kenara bırakarak, ortak yararı, uzlaşmacı bir yaklaşımla müzakere ederek bulmaya çalıştığı bir demokrasi modelidir. insanların, her fikir ve yaşam tarzına katılmasa da saygı gösterdiği bir dünyada dahi, uygulama alanı demografik nedenlerden dolayı ancak yerel düzeylerde mümkündür.
  • devlet içerisinde yer alan bütün normların oluşturulmasında, kurumların kurulmasında, bütün sorunların çözümünde karşılıklı müzakere etmeyi, görüşmeyi, danışmayı esas alan demokrasi türü.
  • bunun “konsensüs” düşkünü doğasına karşı çıkan bir görüş için

    (bkz: dissensus)
    (bkz: jacques ranciere)
  • (bkz: deliberative)
hesabın var mı? giriş yap