• merhaba, ben vedat milor.

    gurme değilim ama yazdığım ve çizdiğim hemen her şey yemek ve yemeğin şarapla olan uyumuyla ilgili. ama takip edenlerin de bildiği üzere, bunlarla da sınırlı değil; elimden geldiğince ve bilgim el verdiğince, konulara sosyolojik ve iktisadi açılardan bakıp, daha genel bir tablo çizmeye ve neden sonuç ilişkilerini de ortaya koymaya çalışıyorum.

    tv’deki programım sona erince sosyal medyaya daha çok zaman ayırma şansım oldu. birçok takipçim ile artık düzenli etkileşime girebiliyoruz. ekşi sözlük’ten de böyle bir etkinlik için davet gelince açıkçası heyecan duydum. ister şekeri bol, isterse de acılı veya asiditesi yüksek olsun, sorularınızı cevaplamayı dört gözle bekliyorum.

    kanıt

    edit: sorular için çok teşekkür ederim. her soruyu cevaplayamadığım için kusuruma bakmayın. ekşi sözlük gerçekten değerli bir topluluk. inanın bana birçok gazetecinin röportajda sorduğundan daha derin ve ilginç sorular sordunuz. yakında tekrar bir arada olmak dileğiyle...

    sorularınıza verilmiş yanıtları görmek için şu bağlantıyı kullanabilirsiniz: (bkz: merhaba ben vedat milor sorularınızı cevaplıyorum/@vedat milor)

    not: soru cevap etkinliğini mobil ve web tarayıcınızdan takip edebilirsiniz.
  • vedat bey merhaba,

    1- yediğiniz yiyeceklerin içindeki farklı bileşenleri nasıl algılayabiliyorsunuz, bunun bir sırrı var mı?

    baskın olan tatlar haricinde yediklerimin içinde ne olduğunu algılayamıyorum.

    mesela içinde tarçın olan bir şey yediğim zaman "hmm bunun içinde tarçın var" demekten öteye bir yorum yapamıyorum.

    2- yediğimiz ve içtiğimiz şeylerden maksimum tadı alabilmek için neler yapabiliriz?
    • ben hiçbir zaman içindeki her bileşeni algıladım iddiasında bulunmadım. bu daha çok bir şehir efsanesi gibi. bence siz gayet normalsiniz. mesela çok çeşitli sumaklar var. örneği o kokusu ortadan kalkmışsa algılamamak normaldir. bence önemli olan içinde ne olduğunu algılamaktan ziyade malzeme kalitesini ve tatlı, acı, ekşi gibi tatların dengesini algılamak. önemli olan gerçekten malzeme kalitesinin ülkemizde çok düşmesi, endüstriyel ürünlerin ön plana çıkması. bazı lezzetlerin (domates gibi) ortadan kaybolması. bence önemli olan bu.

      yavaş yiyin, yavaş için derim. keyfini çıkara çıkara. onun dışında sihirli bir formül bilmiyorum.
  • öncelikle nevi şahsına münhasır, çok özel bir insansınız. geceleri uykularımızı kaçırtan tekrar programlarınızın yokluğunu çekiyoruz.

    acaba yeniden bir televizyon programında sizi izleme şansımız olacak mı? ayrıca midyat'ın süryani şaraplarından tattınız mı? eğer tattıysanız nasıl buluyorsunuz? özel tercihleriniz ve yanında iyi gideceğini düşündüğünüz yiyecekler var mı?

    biliyorum çok oldu :) malum günümüzde sizin kalitenizde ki insanlara zor rastlıyoruz.
    • teşekkür ederim. tabii ki tv'de görünmek isterim fakat bir teklif gelmedi. eğer ciddi bir teklif gelir ise değerlendirmek isterim.

      tattım. şişelenen şarapları fazla cilalı tahta kokusu baskın buldum. daha çok bence vasat bir zevke hitap eden şaraplar diye düşündüm. türk damak zevki denen şarapta böyle çok güçlü olma yerine çok yüksek alkol ve gücün ön plana çıktığı şaraplar. adeta tatlımsı. öte yandan bir manastırdan aldığım süryani şarabını olağanüstü buldum. son derece zarif ve çok boyutluydu. ve işin komiği bunu tek şişede aldık, tahminim hiç fıçıya girmediği ve fazla maserasyon yapılmadığı. tahminim şu ki gerçekten üst düzey şaraplar çıkabilir bu bölgeden. yanındaki yiyecekler hiç şaşmayan kuraldır; yöresel yemekler oradaki şaraplarla güzel gider.

      çok teşekkür ederim.
  • merhabalar vedat bey. acaba denize düşen telefonunuzu alabildiniz mi? ya da içindekileri kurtarmak için bir girişimde bulundunuz mu?
    çok sakin bir tavırla karşılamıştınız çünkü.
    • hayır o telefon gitti. yeni telefon alındı hatta cebimde duruyor şu anda. 60 liraya aldım. akılsız telefon.

      çok güzel özellikle abd ile konuşurken çok iyi oluyor kontörlü konuşuyorum. şirketlere kanıp faturalıya geçmemek lazım. iyi ki denize düşmüş telefonum, yenisinden çok memnunum. her işte bir hayır vardır.
  • sağlık durumunuz nasıl?
    • allaha şükür kötü değilim. tremorumun geçmesi mümkün değil. bir ameliyatı var gerçi, beyninize bir şey koyuyorlar. tel. kalbe de bir pil. onunla kontrol edilebiliyor ancak riski var. ben böyle yaşamayı tercih ediyorum. rahatsız etmiyor. yaptırdığım testlerde şu ana kadar kötü bir sonuç çıkmadı.
  • merhaba ben kilo almamaktan şikayetçiyim acaba sizinle birlikte bende gezsem bu sorunum ortadan kalkar mı ?
    • sanmıyorum ben de fazla yiyen bi insan olmadığım için. belli bir kiloda kalmaya gayret sarfediyorum. genelde başarıyorum.

      hatta bugün güzel bir öğle yemeği yedik. şimdi önümü donatmışlar ekşi'de ama akşam yemeyeceğim. hafif aç yatmayı tercih ediyorum, daha rahat uyuyorsunuz.
  • merhaba. vedat bey başarınızın sırrı nedir? sözlükte (bkz: vedat milor'un cv'si) diye epey dolu bir başlık bile mevcut.

    ilber ortaylı ve celal şengör'le muhabbetiniz var mı? varsa unutamadığınız bir anı?

    robespierre mi danton mu?
    • valla ben okumayı her zaman sevdim. zaten ticarete yönelik bir insan değilim. ticareti hiç düşünmedim. akademisyen olmak istedim, onun için yapabildiğimin en iyisini yaptım ve bu süreçten zevk aldım.

      ilber bey ile tanıştık, birlikte dolaştık. hürriyet'te çok güzel yazılar çıktı. çok donanımlı bir insan.

      celal şengör'ü tanıyorum. ilkokuldan. terakki'de aynı sınıftaydık. aradan epey zaman geçti, şimdi tekrar sohbet etmek isterim. akıllı bir çocuktur. kitapları da çok sever, koleksiyonu olduğunu biliyorum.
  • kameramanın önünde türlü türlü lezzetleri tadarken onu hiç düşündünüz mü?
    • valla bunu gökhan kalan gibi kenan gibi davut dede gibi ahmet gibi vb. yakın kameraman arkadaşlarımla konuşun. bir insanın kendi hakkında düşündüğünden ziyade onların düşündüğü önemli.

      benim için ntv'den ayrılmanın en üzücü yanı kameraman ve şoför arkadaşlarımla rahat rahat görüşemem. çok güzel sohbet ediyorduk.
  • saygıdeğer hocam vedat bey, hoşgeldiniz.

    2005 yılında manhattan battery park yakınındaki "bridge's brown horn" restoranında karşılaşmıştık sizinle. ben o sıralarda gurbette garson olarak harçlığını çıkarmaya çalışan bir gençtim. sizin gibi kültürlü bir gurmenin restoranımıza teşrif edeceğini duyduğumda çok heyecanlanmıştım. ancak bir garson arkadaşım sizin damağınızı hafife alan yorumlarda bulununca 'veal parmigiana'nız hazırlanırken tarifteki dana etini şefe çaktırmadan özel bufalo antrikotumuzla değiştirdim ve arkadaşıma olacakları seyretmesini söyledim. yemeği tattığınızda bufalo sürprizinden dolayı çok memnun kaldığınızı belirttiniz ve bufaloların geçmişte ova kızılderililerinin temel besini olduğu hakkında uzun bir konuşma yaparak herkesi hayran bıraktınız. sorum şu: o gün o etin bufalo eti olduğunu gerçekten tadına bakınca mı anladınız yoksa olaydan bir şekilde haberdardınız da bozuntuya mı vermediniz? arkadaşım hala inanmıyor ve birinin size önceden söylediğini düşünüyor da.

    teşekkürler ve saygılar.
    • böyle bir olayı hatırlamıyorum. böyle bir lokantayı da hatırlamıyorum. gitmediğim bir yer. o yüzden kendimden şüphe ettim.
  • vedat bey hoşgeldiniz, severek takip ediyoruz.

    geçenlerde nusret ile ilgili bir yazınızda faust benzetmeniz dikkatimi çekmişti. o sırada aklıma takılmıştı, yemekle ilgili bu denli rafine zevkleri olan bir insanın sanatta, edebiyatta, müzikte tercihleri nelerdir acaba diye.

    neler okur, neler dinlersiniz? “bu kitap hayatımı değiştirdi” diyebileceğiniz bir kitap, “bu eserde kendimi buldum” dediğiniz bir sanat eseri var mıdır, varsa nelerdir?

    sevgiler
    • çok teşekkür ederim. çok güzel bir soru.

      önce şunu söyleyeyim; sanat, edebiyat, müzik, sinema buzdağının altı, gastronominin üstü diyelim. bunları bilmeden iyi bir gastronomi yazarı olunmaz.

      okuduğum çok kitap var. hem türk hem yabancı edebiyattan. gs lisesi mezunu olduğum için fransız ekolünden geldim. aynı zamanda rusları da keşfettim.

      balzac, proust... tabii ki ruslar özellikle dostoyevski. bunun dışında çok beğendiğim bir yazar, beni etkileyen bir kitap oğuz atay - tutunamayanlar oldu. murathan mungan'ın şiirleri çok güzel. orhan pamuk'u beğeniyorum, özellikle ilk eserlerini. sevgi soysal çok sevdiğim bir yazardı, genç ölümüne çok üzülmüştüm.

      sinema yönetmenleri arasında da çok var tabii ama. rober bresson benim için 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından.

      yeni yazarlardan da tim parks'ı çok beğeniyorum. italya'da yaşayan bir ingiliz.
hesabın var mı? giriş yap