• kitaptan aklımda kalan en önemli nokta, büyük batılı devletlerin (emperyalistlerin) taşeron olarak yunanlıları ve ermenileri kullanmadan işgali bizzat kendi askerleriyle yapmış olsalardı direnişin çok fazla olmayacağı iddiasıdır.

    yazar (bkz: doğan avcıoğlu) ermeniler ve yunanlılarla müslüman halkın ilişkisinin işgal öncesi zaten limoni olduğunu, müslüman halkın yıllarca yan yana iyi kötü günler yaşadığı halkları (ermeniler ve yunanlılar) başlarında efendi olarak görmeye dayanamadığını, oysa bir ingiliz ya da fransız yönetimine çok da kötü bakmayacağını iddia eder. bu konuyu anlattığı bölümün başındaki atasözü/deyim manidardır;
    "asılacaksan ingiliz ipiyle asıl"
  • türk kurtuluş savaşını derinlemesine ve çokyönlü bir şekilde ele alan nadir eserlerden biridir. örneğin kurtuluş savaşı'nın ve türk devrimi'nin sınıfsal temeline dair tespitleri çok önemlidir. aynı konuyu ele alan kitaplarda genelde sınıfsal çözümlemelerden çok olaylar ve kişiler üzerine odaklanıldığını düşünürsek eserin değeri daha iyi anlaşılır.
    doğan avcıoğlu'nun kitapta savunduğu bazı tezlere gelirsek:

    birinci ciltte osmanlı devleti'nin birinci dünya savaşı'nda hiç de pasif bir konumda olmadığı, aksine ingiltere'yi mısır, iran, afganistan ve hindistan gibi hassas bölgelerde rahatsız ettiği ileri sürülüyor. bu gerek askeri harekatlar (bkz: birinci kanal harekatı), (bkz: ikinci kanal harekatı), gerekse de teşkilat-ı mahsusa'nın ingiliz sömürgelerinde ayaklanmalar çıkarmaya yönelik ajitasyonuyla ilgili bir durum. bu ajitasyon birinci dünya savaşında hilafetin siyasi bir koz olarak kullanılışıyla ve alman güdümlü osmanlı ile ingiltere arasında askeri olmayan bambaşka bir cephenin oluşmasıyla da bağlantılı idi.
    yine birinci ciltte kurtuluş savaşı'nın itici gücü olarak görülen milliyetçiliğin, özellikle halk kesiminde, ingiliz, fransız veya italyan düşmanlığından çok ermeni ve yunan düşmanlığıyla bağlantılı olarak ortaya çıkan ilkel bir milliyetçilik olduğu savunuluyor. balıkesir ve alaşehir kongrelerinde seçilen heyetlerin ingilizlere "yunanlılar çekilsin gelin siz işgal edin" şeklinde ricacı olmaları örneği veriliyor. dolayısıyla türkler'i harekete geçirenin ülke topraklarının yabancılarca işgali değil yunan ve ermeni unsurların taşkınlıkları ve tecavüzleri olduğu saptaması yapılıyor.
    son olarak, erzurum ve sivas kongreleri'nde manda fikrinin gördüğü destek inceleniyor. atatürk'ün manda fikrine karşı çıkılıp tam bağımsızlığın savunulması konusundaki yalnızlığı, amerikanın o dönem batılı emperyalistler arasında ehven-i şer olarak görülmesi ve wilson ilkeleri'ne duyulan sempatinin yaygınlığı bağlamında ele alınıyor.

    ikinci ciltte sol akımların kurtuluş savaşı'ndaki yeri işleniyor. birinci ciltte amerikan mandasını savunanların önemli bir kısmının çark edip bolşevik devrimini savunmaya başlamaları kitabın en ilgi çekici kısımlarından biri. burada da atatürk'ü bolşevik yanlılığına kayışı dengeleme konusunda büyük çabalar verirken görüyoruz. aslında yüzyılın başından itibaren türk milliyetçiliğinin halkçılığa ve toplumsal devrim düşüncesine olumlu yaklaştığı biliniyor. fakat buradaki sorun bu bolşevik yanlılarının toplumsal bir devrimi gerçekleştirmekten çok anadoluda sovyetlere bağlı bir rejim kurmakla ve iktidarı ele geçirmekle ilgilenmeleri. enver paşa, çerkez ethem ve mustafa suphi gibi liderlere bolşevik rusya tarafından verilen doğrudan veya dolaylı destek yeni sovyet rejiminin dünya devrimi fikrinden vazgeçip tek ülkede sosyalizmi kurmaya yönelmesiyle kesilmiş ve atatürk kurtuluş savaşı'nın meşru önderi olarak kabul edilmeye başlanmıştır. bu politika değişikliğiyle güçlenen türk-sovyet dostluğu atatürk'ün ölümüne kadar sürmüştür.

    üçüncü ciltte halkın yeni bir savaşa son derece olumsuz baktığı ve bu konuda isteksiz olduğu tezi öne sürülmektedir. bu nedenle kurtuluş savaşı eşraf, aydın,din adamı, subay ve bürokratların oluşturduğu bir çeşit sınıfsal ittifaka dayandırılmıştır. öyleyse kurtuluş savaşı halk tabakalarının aşağıdan verdikleri tepkiyle değil, yukarıdan dayatılan bir savaş niteliği göstermektedir. ayrıca birinci ciltte bahsedilen yunan-ermeni düşmanlığı temelli milliyetçilik, daha çok eşrafın kaygılarıyla ilgilidir. yunan veya ermeni işgalinde mülklerini kaybedecek olan onlardır.

    dördüncü ciltte devrimlerin ne kadar tutucu kadrolarla yapılmaya çalışıldığı anlatılmaktadır. bu tutuculuk öyle boyutlardadır ki atatürk gençliğe ve yeni nesile devrimle ilgili olarak çok büyük bir önem atfetmiştir.
    bu ciltte yeni rejimin ekonomi politikaları da ele alınmıştır. buna göre cumhuriyetin ilk yıllarında 1923'teki izmir iktisat kongresi'nde istanbul ve izmir tüccarlarının dayattığı liberalizm 1929 buhranının etkileri görülene kadar devam etmiştir. liberalizmin etkili olmasının nedeni o dönem rusya'da dahi devlet kapitalizminin geçerli olması ve liberalist ekonominin dünyada rakipsiz olmasıdır. 1929 buhranından sonra liberalizme olan güven sarsılmış ve sovyetlerde de uygulanan planlı sanayileşme görüşü ağırlık kazanmıştır.
    son olarak da atatürkçü dış politikanın temel ilkeleri incelenmiştir. osmanlının son dönemindeki panislamizm ve pantürkizm fikirlerinin bir kenara bırakılıp ulusalcılığa yönelinmesi söz konusudur. bir diğer husus komşularla iyi ilişkilerin kurulması ve bölgeye dışarıdan yapılacak her türlü emperyalist müdahelede bölge ülkelerinin ortak tavır alması fikri savunulmuş ve uygulanmıştır (bkz: balkan paktı), (bkz: sadabat paktı). ne var ki atatürk'ün ölümüyle bu anlayışın terkedildiği görülmektedir. 1939'da fransız ve ingilizlerle üçlü bir ittifak anlaşmasının imzalanması sovyetler'den uzaklaşıp batıya yaklaşmanın ilk adımı olmuştur. ikinci dünya savaşı sırasında bazı türk politikacıların alman yanlısı bir tutum sergilemeleri sovyetlerdeki güvensizliği arttırmış, boğazlarda üs ve doğu anadoluda bazı toprak isteklerine neden olmuştur. bu ise türkiyenin soğuk savaşın başından sonuna kadar amerikan yanlısı bir tutum izlemesinde çok önemli bir etken olmuştur.
  • aslinda yazarinin *da dedigi gibi alisilmis anlamda bir tarih kitabi degildir . tarih en basit anlamda gecmisin incelenmesi demektir bu eserde ise gecmisin olaylarinin isiginda bugun karsi karsiya bulundugumuz ve gelecekte karsilabilecegimiz sorunlari milli kurtulus hareketi ozelinde sorguya ceker.
  • doğan avcıoğlunun kaleme aldığı 1.cildinde kurtuluş savaşındaki direnişin tahlilini yapan 2.ciltte komünistlerin kurtuluş savaşındaki büyük rolünü anlatan kitaptır
hesabın var mı? giriş yap