• yönetmenliğini pantelis voulgaris'in yaptığı, başrollerde damian lewis ve victoria haralabidou'nun oynadğı 14 ekim 2005 de türkiye'de gösterime girecek yunan filmi.
    film , 1922 yılında mektup yoluyla tanıştıkları amerika'da yaşayan osmanlı ,rus ve yunan kökenli*, erkeklerle evlenmek için izmir'den gemiye binen 700 gelin'in öyküsünü anlatıyor . filmin yapımcılığını ise
    martin scorsese üstlenmiş.
  • ege kültürüne olan ilgim, konunun enteresanlığı, hem insanın yüreğini burkan ve bir yandan da delice sinirlendiren tarafı, karaboulat rolünde steven berkoff ve özellikle niki rolünde victoria haralabidou'nun performansı bir araya gelince, açık ara uzun süredir izlediğim en iyi filmlerden biri...
  • "alan memnun, satan memnun olunca sorun kalmıyor, gidenin memnun olmaması önemli değil ne yazik ki." [1]

    cümlesiyle ilgimi tavan yaptırmış, türü dram-romantik olan bir film. bir vakit bulup, gidilesi ve görülesidir.

    kaynak:[1] hürriyet cumartesi sinema bölümü.
  • gitmeye niyeti olup da gidemeyenler için kesinlikle bir şekilde mutlaka izlemeleri gerektiğini düşünüyorum.
    karakterler o kadar güzel çizilmiş, içleri o kadar dolu ki, biliyorsunuz ki onlar bir zamanlar yaşamış insanlar; bir zamanların var olan değerleri ve şimdiden farklı olmayan pisliklerle birlikte. hiç bir karakter havada değil, yerine oturmamış hiçbir taş yok. belki o gelinlerin arasında bizimkilerin (yani türklerin) olmasını garipseyeceksiniz belki o kadar. rebetiko sevenler için de çok ayrı bir tadı var filmin, çünkü müzikler de çok nefis.

    --- spoiler ---
    amma velakin, içimiz kanayarak, niki'nin "aile onuru ve şerefi" üzerine söylediği her sözü anlasak da, bugünün birey olarak insanı en üstte tutan değerleriyle yetişmiş insanlar olarak, bir insanın hayatını ve aşkını aile onuru için feda edişi çok haksızca; yürek burkucu ve zaman zaman saçma gelebilir. bu arada niki sadece aile onurunu değil ikinci kere hayal kırıklığına uğrayacak damadı da düşünmektedir; çok insanca bir şekilde ama kendisini hiç düşünmemektedir. çünkü dediği gibi, o zamanlarda onlar sadece "kadınlar"dı. işte bunun için, gerçekten mutlu olma fırsatını ellerinden bıraktı. onurlu belki ama hiç adil değil. zaten tüm filmin anlattığı, bütün bu insanların nispeten güzel bir hayat kuracak olmalarına karşın (geride bıraktıkları savaş kıtlığını düşünürseniz-hiç pahasına satılacak kadınlar hariç) sevdikleri insanlarla olamayacak olmalarının adaletsizliği. dürüst ve iyi bir adamla evlenmek ve aç kalmamak o zamanın şartları için mükemmel olsa da (ki bu kocaların herhangi bir şiddet uygulayacak "kötü" adamlar olmadığını, gelinleri heyecanla, çiçeklerle beklediklerini görüyoruz) sevdiğinin yanında olmamak; belki de hiç sevdiği olmamak bu insanlara yapılan bir adaletsizlik. tüm hayatınız boyunca asla sahip olmadığınızı özlediğinizi düşünün. gerçek adaletsizlik bence işte bu.
    --- spoiler ---
  • erkekler amerikalı değildir.
    amerika'ya göç etmiş yunanlı, rus ve osmanlılardandır.

    (bkz: memleketlim).
  • incelikli ve hüzünlü bir film olacakken, abartılı ve basit bir film olmuş,
    amerikan destekli olduğunu kadınlara- doğu kadını olduklarını belli ederek- fazla oryantalizm içerisinden bakarak belli etmiş film. baş roldeki erkek oyuncunun oyununun kötülüğü, gürcü pezevenk'in kötülüğünün karikatürleşmiş hali, türk kadınların- el falı okuyan ve düzgün türkçe konuşamayan emine dışında- silik, peçeli kadınlar olarak gösterilmesi, yunanlı kadınların karalar giymiş o hep bildik halleri, dialogların basitlikten ve gerçeklikten uzak oluşu, savaş zamanı ve savaş nedeniyle yaşanan bu dramın, savaşa hiç dokunmaması -asker sevgiliden gelen mektuplar dışında- filmin kötü taraflarıydı.
    geriye victoria haralabidou'nun çok içten ve başarılı karakteri, dönemsel kostümlerdeki titizlik, müziğin sahnelere uyumu- haro'nun intihar sahnesi dışında- ve gelinlerin toplu halde gelinliklerini giydikleri sahne kalmaktadır. ve bunlar başarılıydı..

    yine de iyi seyirler.
  • savaşların hep vahşet ve katliam yönünün,yani erkek dünyasıyla alakalı yönünün anlatıldığı günümüzde,savaş yıllarındaki kadınların çaresizliğinin anlatıldığı mükemmel bir film.konu çaresizlik ve kader ortaklığı olunca dünyadaki sınırların nasıl bir anda kalktığının en güzel örneklerinden.
  • aceleyle daldigim sinemada izledigim bir film. yapimcisinin martin scorsese oldugunu görünce çok sasirdim. zira güzel çekilmis bir filmin içine çok sayida ask filmi klisesini sokusturarak (hatta turk filmi kliselerini) büyüsünü yitirdi gözümde brides.

    (bkz: bunu senden beklemezdim)
  • bol yunanca, bi miktar amarikanca, az biraz rusca, cok cok az turkcemsi bir film. buyuk replikler "aman diyim buyuk replik geliyor" tadinda telaffuz ediliyo. yine de guzel film, sıkılmadan sonuna kadar izleniyo...
  • salonu burun çekme sesleriyle * doldurmuş film.
    kanımca bu filmi yapmadan bol bol türk filmi izlemişler...
    (bkz: #6430198)
    (bkz: #3630801)
    (bkz: #3879808)
    (bkz: #5898749)
    (bkz: #7997290)

    (bkz: aramaya inanamıyorum) *
hesabın var mı? giriş yap