132 entry daha
  • 1. peygamberimizin vefat ederken yerine birisini aday göstermeyip 'ehil olanı aranızdan seçin' demesi

    2. ardından dört halifenin seçimle başa gelmesi

    3. hz. ali ile muaviye arasındaki siyasi ayrılık dolayısıyla saltanat döneminin başlaması

    4. saltanatın asırlar boyunca devam etmesi ve bu şekilde yetişen nesillerin zihin kodlarına bunun normal ve olması gereken sistem olarak kodlanması. buna bağlı olarak da biat ve itaat kültürünün toplumun içine işlemesi (biat kavramının şu andaki algılanış biçiminin dört halife devrinden çok farklı olduğunu vurgulamak lazım. şu anda hırsızlık yaptığı kuvvetle muhtemel olan liderler hakkında konuşmak bile sıkıntı olabiliyorken o devirde (ör: hz ömer) herkesin içinde rahatlıkla istediğini sorma, hata yaptığını düşünüyorsa bana ne olur korkusu olmadan hesap sorabilme bilinci ve özgürlüğü vardı)

    5. bilhassa osmanlı'nın yıkılıp ardından bir çok farklı müslüman kimlikli devletin kurulmasıyla siyasi islam düşüncesinin filizlenmesi hemen hemen aynı zamanlı olaylardır. zira yönetme ihtiyacı doğmuştur, bu da yönetme erkinin nasıl olacağı sorusuna islami nokta ağırlıklı cevapların daha tutarlı olduğunu düşünen gruplara hareket alanı sağlamıştır.

    6. islamın siyasetle özdeşleştirilmesi sonucu hakimiyet ve yönetimin dünyada da sağlanması ve allah'ın hükümlerine göre yönetme ve yönetilme konusunda da talepkar olan bir zümre var (kısmen de olsa hristiyanlıktaki god's kingdom kavramıyla amaç noktasından bakıldığında benzerlikler taşıyor) ve ağırlığını yıllar içinde artırmıştır.

    7. bununla birlikte türkiye müslümanları arasında siyasal islama destek olan kitle oldukça azdır. şu anda kaynak bulamadım fakat daha önce okuduğum farklı müslüman ülkelerde şeriatla yönetilmek ister misiniz temalı soruya türkiye'den sadece yüzde 8-9 luk bir evet oranı çıkmıştır. burada konu şeriat güzellemesi ya da kötülemesi olmadığından o noktaya değinmiyorum, bence önemli olan nokta siyasi partiler boyutunda siyasi islam kökenli partilerin aldığı oy desteğinin çoğu zaman yüzde 8-9 luk orandan oldukça yüksek olması, bir çok insanda da bu partilere oy verenlere (pejüratif anlamda) şeriatçı olarak bakılması.

    8. türkiye müslümanlığında farklı temsilciler, farklı ana akımlar bulunmakta. bunların kimisi tabiyet, biat ve binlerce yıllık tekke, dergah kültüründen gelmekte (genellikle bu grupta siyasal islama yatkınlık gözlenmekte).

    9. fikri anlamda da geleneksel islam anlayışında o döneme kadar az rastlanan ya da pek rastlamadığımız tesbitleriyle siyaset de dahil olmak üzere bir çok alana orjinal yaklaşımlar sunan hatta bunların bir kısmı islami kesimden ilk başlarda tepki çeken kişi ise said nursidir.

    10. nursi'nin henüz cumhuriyet kurulmadan önce, 2. meşrutiyetin ilanı zamanında meşruti yönetimi savunduğu, ittihatçılarla beraber yakın temasta olduğu, sultanahmet - selanik gibi meydanlarda halka meşrutiyetle alakalı konuşmalar yaptığı biliniyor (ilgili yıllarda volkan gazetesinde çıkan yazıları da bunu destekliyor). ayrıca yine bu dönemde meşrutiyeti islama aykırı gören ve yönetime karşı ayaklanma ihtimali bulunan kürt aşiretlerini teskin edici ve meşrutiyetin güzelliklerini anlatıcı çabaları da oldukça meşhurdur (bkz: münazarat)

    müslüman olmayanların da valilik kaymakamlık gibi en üst mülki idari görevleri yapabileceğini ve bunun islami anlayışla herhangi bir uyuşmazlık demek olmadığını anlatması gibi gayretleri (o dönemde mecliste çoğunluk olan gayrı müslimlerin oluşturduğu, halkın bir kısmı üzerinde hakim olan olumsuz hava düşünüldüğünde) önemli fikri bir çabadır (1908 yılı).

    bediüzzaman, 'meşrutiyeti şeriat namına alkışladım. kimin aksi bir iddiası varsa dört hak mezhebe göre bunun ispatını yapmaya hazırım' demiştir. meşruti yönetimi savunanların islama ihanetle ve kurani hükümlere karşı gelmekle suçlandıkları bir dönemde, önemli bir ilmi otorite olarak bu düşünceleri farklı kesimler üzerinde etkili olmuştur.

    11. said nursi'nin cumhuriyetçi olduğu tartışmasız bir gerçektir (a:bilimsel otoritesi tartışma konusu yapılamayacak olan şerif mardin'in konuyla ilgili tesbitlerine bakılabilir b:3-4 kere mahkemelerde cumhuriyeti yıkma, rejimi değiştirme dolayısıyla yargılanıp bu isnatlardan suçsuz bulunması da bu iddiayı kuvvetlendirir).
    zaten cumhuriyetin ilanından sonra karşı olduğu ve mücadelesini verdiği şey cumhuriyet değil, cumhuriyetin tesis edilme şeklidir.

    12. cumhuriyetin 1946-1950 düneminde demokratik cumhuriyete evrilmesiyle beraber oy verme ve dolaylı olarak yönetime katılma önemli ve anlamlı bir hale gelmiştir. bu dönemde said nursi'nin seçimlere önem verdiğini ve demokrat partiye desteğini açıkça gösterdiğini biliyoruz. 10 yıllık süre boyunca 3 seçimde de oy kullanmış ve etrafındakileri oy kullanmaya teşvik etmiştir.

    13. kutsal metinlerin yorumlanması (interpretation) tüm dinlerde sorunlu olabilmektedir. zira metnin birebir-motomot (literally) yorumlanması ve farklı manaların - mezaci ifadelerin anlamlandırılması arasında çatışmalar yaşanabilmektedir. islamın sunduğu temel perspektiften kopuk şekilde metinlerin sadece literally anlamlandırılması yobaz olarak görülen kitleleri sonuç vermektedir.

    14. islamda bireyin değeri çok fazladır. birey allah'ın kuludur fakat aynı zamanda kainatın halifesidir. her birey kendisinde melekten daha üstün seviyeye çıkabilecek kabiliyeti barındırır. allah'ın yaptıklarını anlama ve anlamlandırma sürecindeki en yetenekli oyuncudur. durum böyleyken fiillerinde oldukça serbest tutulmuştur (sonuçlarına katlanmak koşuluyla). kendisine verilen ömür boyunca bireysel hayatıyla alakalı kararları verme noktasında yaratıcısı onu özgür bırakmıştır. kendi kararlarını vermesine izin vermiştir. manifesto niteliğinde kutsal kitaplar ve peygamberler göndermiş fakat dünya hayatı müddetince bireyin iradesini ipotek altına almamıştır. bireye olan yaklaşım temelde böyleyken yönetim anlamında bireeyin hakkını göz ardı ederek bulunduğu ve söz sahibi olduğu toplumun karar alma sürecine katılmasını baltalamak ve bunu islama aykırıymış gibi göstermek ise başlı başına sorunlu ve temelsiz bir iddiadır.

    15. amerika'da ilk kez hilafeti savunan ve halife eksenli bir yönetim amaçlayan hizbuttahrir grubundan birileriyle tanıştığımda baya şaşırmıştım. türk olmam, ve osmanlı'nın bakiyesi olmamız gibi nedenlerle baya hararetli bir şekilde hilafeti tesis etmenin bu dönemdeki öneminden bahsetmişti karşımdaki. bu arada amerika'da uzman doktor olarak çalışan biriydi, yani oldukça mürekkep yalamış-eğitimli bir birey. yanındaki kişi ise uzun yıllardır yazılım işi yapan bir mühendisti. anlattıkları o kadar anlamsız geliyordu ki. fakat ne derece inanmış olduklarını anlatamam. islamın siyasetle harmanlanması maalesef çok farklı ve yanlış yerlere sürüklüyor insanları. kaynaktan uzaklaşıp bulanık suları içiriyor insanlara. insana bu kadar kıymet veren bir dinin savunuculuğunu yaptıklarını iddia edenlerin en temel (core) değerlere bu kadar yabancılaşması ise ayrı düşündürüyor insanı.

    tanım: şakaysa çok komik ciddiyse trajikomik dedirten reklam filmi.
106 entry daha
hesabın var mı? giriş yap