*

  • umut özkırımlı hakkında taciz iddiasında bulunan kadın akademisyen.
    https://twitter.com/…nch/status/1267516147718590465

    umut özkırımlı yaptığı açıklamada daha önce beraber olduklarını ve dinç'in isveç'e onunla yaşamak için geldiğini iddia etmiştir.

    benim gördüğüm kadarıyla tipik bir "hell hath no fury like a woman scorned" meselesi. doğrusuna yargı karar verir, biz de edit ederiz ömrümüz vefa eder ise.
  • iki gündür özellikle sol-liberal akademiyi attığı tweetlerle allak bullak ederken bir yandan da türkiye'de akademinin ne boktan ilişkilerle yol aldığını istemeden ifşa etmiş akademisyen. umut özkırımlı denen akademik şahsı yerle bir etmek isterken kendi akademik kariyerini de bence çöpe atmış görünüyor.
    şurası açık ki; öğrenci olsam bu ikisinden de ders almazdım.

    kendi bokunuzda boğulun!
  • iki buçuk senedir ısrarlı takip ile taciz edildiğini iddia etti. ancak, sonradan ortaya çıktı ki, bu iki buçuk sene zarfında umut özkırımlı isveç'te dahi değilmiş. soruşturmayı başından beri takip eden iki feminist kadın bunu teyit etti.

    sanırım en dikkat çekici detay, pınar dinç'in iki buçuk sene boyunca ısrarlı takip dediği şeyin, online bir kitabevinden yanlışlıkla carbon copy bir email almasından ve iddialarını sürekli gündemde tuttuğu için özkırımlı'nın avukatının kendisine bir uyarı mektubu göndermesinden ibaret olması! yani iki buçuk senedir bana ısrarlı tacizde bulunuyor dediği şey bu! detaylar şurada var: https://www.facebook.com/…i/posts/10158377118821494

    halbuki pınar dinç'in başlangıçtaki net olmayan ifadelerini okuyan bir sürü insan umut özkırımlı'ya seri tacizci hatta seri tecavüzcü demişti. bunlar çok büyük soru işaretleri.

    baştan pınar dinç'i destekleyen pek çok insan, sonradan ortaya çıkan bu iddialar neticesinde tavrını değiştirdi. pınar dinç'in konunun önemli detaylarını gizlemesi ve yukarıdaki linkteki iddialara yanıt vermemiş olması da kendisine yönelik şüpheleri artırıyor.

    şimdi bunların ardından pek çok insan hem umut özkırımlı'yı hem de pınar dinç'i suçluyor. iki türk'ün haksız torpillerle isveç'i de ortadoğu'ya çevirdiklerini söylüyor.

    pınar dinç gerçekten de söylendiği gibi lund'daki konumunu hak etmemiş midir ya da özkırımlı ile kişisel ilişki kurmadan o konuma gelemez miydi ya da ilgili fonları alamaz mıydı bilemem. ama lund üniversitesi web sitesindeki bir röportajına göre zamanında "ne yaptımsa tırnaklarımla kazıyarak kendi başıma yaptım" demiş:

    "ı am proud that ı came all the way here and that ı managed it all myself – from applying for grants to organising housing and a good school and making friends", she says.

    kaynak link: https://www.staff.lu.se/…-found-a-sanctuary-in-lund

    bu şartlar altında pınar dinç savunulmamalı. en azından isveç'teki yargı sürecinin sonuçlanması beklenmeli. yok yere şimdiden kimseye kefil olmayın.

    yanılıyor olabilirim elbette ama an itibariyle şahsi fikrim, sağlam pabuç olmadığı yönünde.
  • sizin gibi feminizme zarar veren kadınlar için #nother diye bir hareket başlatılmalı.

    feminizm doğru beyanla kullanıldığında çok etkili bir silahtır ama yanlış beyanla kullanıldığında kullanana döner.

    kadınlar, “her kadının beyanı esastır” ilkesi için mücadele eder ama her kadının beyanının doğru olmadığını bilebilecek ortalama zekâya sahiptir. feminizm (hangi fraksiyon olursa olsun) bu gücü her kadın patriyarkanın muazzam gücüyle, kadın karşıtı duvarlarına karşı, pazarlık etmek zorunda kalmasın diye talep eder; hak ve toplum temelli bir bakış açısı olmayan feminizm kördür ve tehlikelidir; feminizm her insanın hakları olduğunu bilir; zaten mücadelesinin temeli hak; arzuladığı toplum eşitlikçidir; etik normlara göre hareket eder; feminizm her şeyden önce dürüstlük ile ilgilidir, doğruları söylemek, gerçeği eğip bükmemek, iğdiş etmemek, güçlü olmak, eylemlerinin sorumluluğunu almak, kaçak dövüşmemek, kavramları saptırmamak, kurban olmamak, kendini hatalarınla ve güçlü olduğun yanlarla kabul etmek, kendine ve başkalarına, özellikle kız-kardeşlerine yalan söylememek ile ilgilidir.

    feminizm intikam alma aracı değildir; gerçek olmayan beyanla isim yapmak değildir; kızkardeşlik adaletlidir; feminizm toplumsal koşulların erkek koruyuculuğunu bildiği için, toplumsal koşulları elinden geldiğince kadın lehine yorumlarken, kadının iradesini ezip geçmez; kadını sorumsuz kılmaz, kadının beyanı sadece kadın olduğu için esas da değildir, çünkü erkeğin beyanı hep esastır; kadın burada bir eşitlik mücadesi verir.

    şimdi gelelim bu olaya; bu kadar kamusallaştırdığınız bir olay için, kamuya cevap vermeniz gereken sorular yumağı vardır; özellikle kadınlara hesap verme borcunuz bulunmaktadır! çünkü sesiniz o kadınların sizi elbirliğiyle yükseltmesiyle duyuldu; çünkü o kadınlar dediklerinizi sorgulamadan kabul etti, doğruları söylediğinize, olayı bağlamsızlaştırmadığınıza, bizleri yanıltmadığınıza inandı, sizin akademik olmanız sebebiyle, neden-sonuç bağlantılarını doğru kurabildiğinize, adaletli, sorumlu olduğunuza, başınıza gelenin ne olduğunu bildiğinize, muhakeme yeteneğinize inandı, size inandı, çünkü sizi kendi gibi bildi!

    fakat aşağıda cevaplamanız gerek sorular var;

    neden aranızdaki ilişkinin niteliğini açıklamadınız?

    neden başka bir kişiyi bir pozisyon bulmak, fon almak için kullandınız? neden feministlerin yıllardır tersine çevirmeye çalıştığı bir pozisyonu: “kadın o pozisyondaysa kesin vermiştir” beyanını haklı çıkardınız?

    neden başka insanların girebileceği bir pozisyonu çaldınız? meslek hırsızlığı yaptınız? böyle bir ilişkiye nasıl girersiniz? yıl 2017, barış için akademisyenlerin yarısı işsiz kalmış, bütün fon kuruluşları ve üniversitelerle yazışılıyor, bu fonlar bu pozisyonlar risk altındaki akademisyenlere verilsin diye, tüm akademik forumlarda akademisyenler bunu gözetsin, etik davransın deniliyor, fakat siz "sevişerek" yerinizi yapıyorsunuz, bu mu akademik etik? bu mu akademik liyakat? bir de utanmadan, lund sayfanızda, “tek başıma geldim, tek başıma yaptım, kızım için geldim” deyip, birikimde yazdığınız yazıda ülkenin durumunu kullanarak, “otosansür yüzünden geldim” diyebiliyorsunuz, halbuki sevgiliniz ile “orada hayat kurmak için” gelmişsiniz, işinize gelen yerde işinize gelen argümanı kullanabiliyorsunuz, barış için akademisyenlerin veya daha başka liyakatli birinin alabileceği pozisyona artık kişisel ilişkiyi geçtim daha vahim bir şekilde sahip olabiliyorsunuz! bravo gerçekten! ve bazı feministler bunu savunuyor, bunun neresi savunulacak bir yer? akp’li rektör eşini, kızını, yakınını üniversiteye alınca linç edip, bu durumu savunan varsa, aynı şeyi ya kendi hayatında yapmıştır veya bu “vererek girmek” normunu içselleştirmiştir, bu kimseler de kendine feministim demesin!

    hikâye daha sonra da bitmiyor; neden tacize uğradığınızı düşündüğünüz bir zamandan sonra bu kişi ile iletişime devam ettiniz? arabasını kullandınız? banka hesaplarından kiranızı, faturalarınızı ödemeye devam ettiniz? neden size karşı duyguları olduğunu bildiğiniz bir kişiyi taciz edildiğinizi düşündüğünüz bir dönemde ve sonrasında finansal olarak kullanmaya devam ettiniz? hakkınız var mıydı? kadınlara gelen yine en önemli eleştiri pisti olan “adamın parasını pulunu kullananan kadın” olarak davrandınız? kişi o dönem, oğlunun masrafları için para bulmaya çalışıyorken hem de! ihtiyacınız mı vardı? maaşınız, bursunuz yetmedi mi? neden ilişkiyi bu şekilde sürdürmeye devam ettiniz?

    marie c fonunu neden fikir hırsızlığı yaparak aldınız? aldınız daha sonra kişiyi ortak arkadaşınızla neden tehdit ettirdiniz? “ya seni tacizden şikayet ederim ya da fondan ayrıl!” bu bir şantaj ve tehdittir! bunun üzerine mi feminizm inşa edilir? birini tacizden şikayet etmek hak, adalet aramak ile ilgilidir, başka birinin fikrini gasp etmek için değil!

    kişinin çocuğu ile ilgili durumu neden bir "dava inşa etmek" için kullandınız? eski öğrencilerini aradınız? “vicdanı ikilem yaşamayın, luca zaten ölecek!” buradan bir tazminat hakkı mı çıkarmaya çalıştınız? yoksa elinizde tacizle ilgili bir durum olmadığını biliyordunuz ve hem üniversitede, hem de çevrenizde itibarınızı kurtarmak, yalan söylediğiniz ortaya çıkmasın diye kullandıkça kullandınız? kadın dayanışması argümanını, bir kişinin çocuğu ölüm-yaşam savaşı verirken, bununla ilgili röportaj yapan kadın gazeteciye karşı kullanmak gibi bir vicdansızlığa, bir hadsizliğe nasıl düşebilirsiniz? neden aynı kadın gazetecinin asıl sizinle dayanışarak, sizinle röportaj yapmasına izin vermediniz?

    neden kişiyi ısrarla takip ettiniz, başka okullara yazdınız? tüm çevrenizdeki fısıltı gazetesine sadece bu konuyu anlattınız? ortada sizinle ilişkisini mart 2018’de kesmiş bir kişi varken, neden sürekli sanki sizinle iletişime geçiyormuş gibi davrandınız, sosyal medyadan duyurdunuz? ne demek istiyordunuz? “ben vazgeçilmez bir kadınım, bak hala akademinin yıldız çocuğu peşimde” mi, madem bu kadar korktunuz, endişelendiniz, sosyal medyada “yaa uff bıktım, yine bana yazıyor” üslubundaki mesajlarınız ne demek istiyor? neden savcılığa gitmediniz? bu arkadan arkadan karalama kampanyası nedir? feminizm açık oynar, açık açık yapar ne yapacaksa, gizlemez!

    bu olayı neden akademik taciz etiketiyle gündemleştirdiniz? tw’da hesabınızı açıp, ilk attığınız mesajlardan biri bu konu hakkında, daha sonra her hafta bu konuyu yazdınız, oluşturduğunuz algı, “bir hoca var, bu kadına 2 yıldan fazladır takmış” idi, hâlbuki bağlam çok farklıydı, ilişkiniz vardı, siz kendi kişisel amaçlarınız için sizi o dönem taciz ettiğini düşündüğünüz kişiyle o dönemde hala maddi-manevi ilişki halindeydiniz, konuşuyordunuz. ortada iki kişinin akademisyen olması dışında bir durum yoktu, olan taciz değildi, bir de kişiyi tacizden şikâyet edeceğinizi söyleyerek şantajla projeden uzaklaştırmıştınız, olayın bir akademik taciz ile ilgisi yoktu! hangi hakla bu argümanı kullanabilirsiniz? daha şık mı durduğunu düşündünüz? hangi hakla, haklı gerekçeleri olan kişilerin haklı mücadelesini kendi kişisel hayal dünyanızda kurduğunuz var olmamış bir taciz iddiası için kullanabilirsiniz? akademik tacizle ilgisi olmayan bir durumu akademinin içine sokup, araçsallaştırmak da nedir! feminizm size bunu mu öğretti?

    şunu merak ediyorum, gerçekten bir şiddet yaşasaydınız, acaba bunu bu kadar pervasız dile getirecek bir cesaretiniz olur muydu? ısrarlı takibin doğru olduğu varsayılsa bile (ki travma yaşadığınızı iddia ediyorsunuz ama hayatınızı değiştirecek derecede bir ciddi korku ve endişe hali o dönem yok; ısrarlı takip davranışı, “korku uyandırmayı, gözdağı vermeyi ve güvencesiz hissettirmeyi hedefler” anlaşılan bunlardan hiçbiri de olmamış) ne de olsa reklamını yapabileceğiniz softlukta bir durum, hem alt mesaj, bakın ben ne dayanılmaz bir kadınım, hem de onu bitireceğim, sileceğim, çünkü akademik çalışma hayatım onunla başladı (ilişkiyi bu sebeple gizlediniz), o silinirse bu da unutulur (ortaya çıkmaz, taciz daha güçlü bir argüman), hem kendisi de soruşturmada ilişkimiz olmadığını söylemişti (o soruşturma evrakının hepsini neden paylaş mıyorsunuz da işinize göre yerleri manipüle ederek paylaşıyorsunuz?) bir düşünün bakalım, gerçek bir şiddet yaşasaydınız bunu böyle magazinleştirebilir miydiniz, ısrarla masaya sunabilir miydiniz ve kendiniz bu kadar ısrarlı takip yapabilir miydiniz?

    tüm bu durumu adım adım inşa etmişsiniz belli ki, şimdiki sevgilinizin (ki kendisinin de en yakın dostunun eski eşine şiddet uyguladığı ortaya çıktı, hani bağırıyorsunuz ya şiddet uygulayanı, taciz edeni koruyan akademi diye, aha işte yanınızdaki en yakın, sizin de dostunuz, arkadaşınız) çevresine de girip, oradan da bir meşruiyet kullanıyorsunuz anlaşılan, oradan ve başka kişisel bağlantılarla geliştirdiğiniz bir çevre üzerinden kendinize bir sembolik kapital de sağlamışsınız (daha önce de böyle yapmışsınız), bu gerçek hayat networkçuluğundan devşirdiğiniz sosyal medya networkçuluğunu levent ünsaldı isabetle şöyle açıklamıştı akademisyenler hakkında yazdığı son yazıda: “sosyal medya bu anlamda, türkiye akademisindeki veya daha genel olarak fikri hayattaki mevcut ilişki formlarının başka bir mecraya taşınmasından başka bir şey değil kanımca. nasıl ki türkiye’de akademi, akademi dışı her şeyse; sosyal medyadaki akademisyen de bazen akademisyen dışı her şey. oyunumuz biraz böyle, tribünler (izleyiciler, alkışlar) bu işin olmazsa olmazı. kampüslerde kahve içerken, laflarken olduğu kadar, atılan tweet ve beğenilerle de kurulan tekkeler. unutmayalım: şeyh uçmaz, mürit uçurur.”

    feministlerin yer almaması gereken bir eylem yürütüyorsunuz, gerçeklerin ise er geç açığa çıkma huyu vardır; yolunuz yanlış, vicdansız, haksız!

    fakat, gerçekler ortaya çıktığında, herkes kendini yine kullanılmış hissedecek - daha önce hissettirdikleriniz gibi - bunu en son kendisini rum ve ermeni olarak tanıtan ama aslında silifkeli biri olduğu ortaya çıkan sosyal medya hesabı ile gördük, sizin olayınız da bundan aşağı kalmaz. gerçek olmayan mağduriyetleri kullanarak devşirilen bir kurban kimlik üzerine bina edilen sermayede feminizmin ve hak mücadelesi veren kimselerin yeri yoktur. tüm bu nedenlerle, bu durumlar için #nother hashtağını öneriyorum.
  • kendisini hiç tanımıyorum, ne yaşadığını da bilmiyorum ama burada kendisiyle ilgili atılan bir link bana biraz ilginç geldi: https://www.staff.lu.se/…-found-a-sanctuary-in-lund

    "pinar dinc is a political scientist and an expert on turkey."

    bir üniversite, türkiye'den gelen bir akademisyenden türkiye uzmanı diye bahsediyor.
    şey gibi olmuş:

    -björk is an expert on sweden.
    -oh really? what makes him an expert on sweden?
    -well, he's from sweden.
    ahakjdshlkjhflkdsajhlkads

    bu oryantalist/kolonyal tavır ve vıcık vıcık isveç'i övme/güzelleme merasimi çok banal. metin şöyle devam ediyo: pınar buraya geldi, burası onun için huzur bulma yeri oldu. kendini isveç'li gibi tahayyül etmeye de başladı (zaten araştırma grant'i ona 3 sene içinde vatandaşlık da veriyor. kızıyla beraber hayatları kurtuldu"

    napıyo da isveç'li gibi tahayyül ediyo abi kendini ablamız? ikea koltuğunun üstünde yoga yapıp abba mı dinliyo? ahaksadjhfklsdhgflksafdh

    sevgili araştırmacılar. bu kolonyal söyleme mahkum olmak zorunda değilsiniz. size grant verdi diye kendinde sizi böyle konumlama hakkı gören vasat avrupalılara boyun eğmek zorunda değilsiniz.
  • (bkz: #108582427) entry'sine cevaben:

    "feminizmi erkeklerden öğrenmeyecektir, kesin bilgi." diyen arkadaşımız, bu başlık aracılığıyla bir şey tartışmak istiyorum.

    feminizm erkeklik veya kadınlık, yani cinsiyet aracılığıyla öğrenilmez. okuyarak, araştırarak, sorgulayarak ve mücadele ederek öğrenilir. dolayısıyla bir kadının feminizmi erkeklerden öğrenmeyeceğini beyan eden ve bunu bir feminist duruş olarak tanımlayan birisi bu ayrıştırmayla cinsiyetçiliği yeniden üretmektedir.
  • "feminizmi erkeklerden öğrenmeyecektir, kesin bilgi.'' diyen birisi radikal bir feministtir ve feminizme yararından çok zararı dokunur.
  • özetleyeyim:

    pkkya destek için imza topladığı zaman imza atamamış ama atmak istermiş. şimdiki sevgilisi ömer bilmemney bu yüzden yargılanmış. erdoğan'ın gazabına uğrayınca kaçacak yol aramış. "magdurum ben mağdurum ajitasyonuyla türkiye'yi kötülemiş. isveç böylelerini pek sever malum. umut özkırımlı'yı kullanmış. isveç'e yerleşmiş. köprüyü geçene kadar diyelim. ilişkileri artık ne kadar sürdü bilinmez. sonrasında artık adam ne dedi, ne yaşandıysa "taciz" davasına dönüşmüş. ama iliskilerinden sonra bile adamın arabasını ve hesabını kullanmış.

    feminist yazarlardan julie wark ve carmen claudìn taciz dediği belgeleri görduklerini ve taciz olmadığını savunuyorlar.

    eğer liişkileri olduğunu bu hanım kızın ağzından duysaydım, adamın saplantı var vs der geçerdim, bu "minik ayrıntı"yı başkasından duyunca insanın burnuna pis kokular geliyor.
    haa ilişkinizin olması adamın taciz edebileceği anlamına gelmez fakat artik taciz ettiğinden de emin değilim.

    bir hemcinsi olarak bu kadından hoşlanmadım. feminizmi kendi çıkarları için kullanmayacağından emin olmak isterdim.
  • yine peşinen hükümler verilmiş ama bu işin sonunda haksız olduğu ortaya çıkarsa çok büyük utanç yaşanır, uyarayım. bir hukukçu olarak naçizane tavsiyem böyle olaylara asla duygusal bakmamanızdır. en saf görünen insanların bile neler uydurabildiklerine çok kez şahit olduğum için söylüyorum bunu. bu arada yanlış anlamayın, uyduran taraf pınar dinç demiyorum; sadece soğukkanlı olmakta fayda var diyorum.

    umut özkırımlı başlığında da söyledim, bence ikisi de bazı şeyleri çok ciddi çarpıtıyorlar. aralarında ne geçti bilinmez ama burs konusundaki torpili ikisi de reddedemedi ki bu cidden büyük garabet. pınar dinç'in feyza altun ile görünmesi de soru işareti yaratan bir durum, feyza altun'un kötü ününü ve gerçek bir feminist olmadığını bilmiyor olamaz bence. gerçi erkeklerden feminizm öğrenilmiyordu, pardon...

    pınar dinç ne yaşadı bilmem, kimseyi de itham etmek istemem ama adli makamlara gitmiş bir konu için sosyal medyayı ayağa kaldırmasını yargıyı etki altına alma amaçlı kötü niyetli bir hareket olarak yorumladım ben kendimce. şu anda da devam eden bir taciz yaşıyor olsa bunu yapmasına hak verebilirdim ama öyle bir şey de söylemiyor. tacize uğrayıp sussun demiyorum, bu konular adli makamlarda çözülmeli diyorum. türk yargısına güvenmeyip bunu yapsa yine anlarım da olay isveç'te olmuş, bu noktada türk kamuoyunun desteği ne kazandırabilir kendisine bilmiyorum. bence bu aklı feyza altun'un vermiş olması çok muhtemel çünkü feyza hanım şovdan başka bir şey bilmeyen bir insan ve maalesef başarısız bir avukat. şahsen kendisinden çok hoşlanmasam da bu konularda yıllardır mücadele veren eren keskin şov yapmadan seve seve yardım ederdi mesela kendisine. feyza altun yüzünden haklıyken haksız duruma düşmez umarım.

    şöyle de bir sıkıntı var, umut özkırımlı haksız çıkarsa pek de şaşırmayacağız ama bu kadar tantanadan sınra pınar dinç haksız çıkarsa kadınların mücadelesine ciddi bir darbe olacak bu. o yüzden umarım pınar dinç haklıdır ve umarım ne yaptıklarını biliyorlardır.
  • aman da aman nevşin mengü’ye menşor atıyor, nevşin de cevap veriyor falan.
    https://twitter.com/…tatus/1272893024796844035?s=21

    son haftalardaki “çıkış”ıyla hedefe baya baya ulaşmış. yukarıdaki yazar da 2-3 gün önce tek hedefinin popülerlik olduğunu güzel yakalamıştı.

    sonuçta türkiye’de ne yaparsanız yapın rezil olamaz, itibar kaydedemezsiniz. yeter ki popüler olun. bkz. dinç’in avukatı feyza altun.

    abd’de #metoo‘nun ikinci dalgasında da böyle karakterler ortaya çıkmıştı. en net hatırladığım aziz ansari‘nin yaşadığıydı. orada da çıkışı yapan kişi blogunu ve kendi profilini yükseltmek isteyen biriydi.

    neyse, kendisine hayırlı işler.
hesabın var mı? giriş yap