aynı isimdeki diğer başlıklar:
62 entry daha
  • semtin adını yunanca kumlu anlamına gelen psamathion*** sözcüğünden aldığı ve bunun geçmişte semtte bol bulunan kumlu topraklardan ileri geldiği sanılmakta. ilginç bir bilinçlilik örneğiyle bugünkü bir taksici buranın zamanında kumsalıyla ünlü olup samatya'nın altınkum anlamına geldiğini söylemişti. tam tutturamasa da güzel, hatta doğru olma şansı var. samatya ve kocamustafapaşa 1990'larda tam bir nüfus kuyusuydu, şimdi göçlerle nüfus yapısı değişmiş, yoğunluk aynen devam ediyor gibi.

    1782'de çok büyük bir yangın geçirmiş. tarihsel olarak en çok ermeni yerleşimi olması öne çıkıyor. ama burada rumlar, ermeniler ve türkler çoğu istanbul semti ve osmanlı sahil yerleşiminde olduğu gibi denizden karaya doğru rum-ermeni-türk sırasıyla oturmuşlar.

    samatya'da ilginç bir sokak çiçekçiliği, botanikçiliği çabasına denk geldim. yüksek oranda değil, fakat başka mahallelerde rastlamadığım kadar da çok sayıda örneği var. tenekelere, saksılara gül gibi ağaçsı olanlar dahil birçok çiçek dikilmiş. bir sırası hemen pencere dibine dizilmiş. bir metre veya bir kulaç sokaktan tarafına dikdörtgen oluşturacak, aralarında koridor kuracak şekilde bir sıra daha çiçek tenekesi. bazen binanın köşesi böyle yeşillendirilmiş, bazen ana kapıyla giriş kattaki bir dairenin penceresi arası, bu çiçek bandıyla kaplanmış. bazısı biraz daha basit, bazısı mini bir orman gibi. hayreti mucip. özelllikle düzce, tren yoluna yakın sokaklarda bunlardan daha çok var. birkaç kişi birlikte bu çiçekli sokakları hemen cennet sokak diye adlandırdık. keşke birden moda olsa ve beton, asfalt demeden sokakları giydirseler.

    sevdiğim ünlülerden cem yılmaz ve ahmet kaya samatya çocuğu sayılırlar. aydın boysan da samatyalıymış. ingilizce vikipedi'de değinilesi kişilik olarak anılanlar hep ermeni: simon agopyan ressam, mihran apikyan yazar ve dilbilimci, levon larents yazar. burada insanlar teklifsiz. rahatça fotoğraflıyorsun, verecekli çıkma yok. ne ilginç, çekme be diyen sadece biriki çingene oldu, onların da çocukları değil. bir tane ateşli taze haşmetli mömeleriyle göründü; bodrum kattaki evinden pencere kenarına korunaklı bir çift kedi taşıma kafesinden kulübe oluşturmuş. orada kurusu sulusu mamayla kaç tane kediye analık etmekte. beriki bir binada duvar yazısıyla türkçe'mize bir sözcük kazandırılmış: sokkaç. mahalle mahalle burada, siyah siyah, şaka şaka. bunu pencerelerden, eski cumbalardan sarkan çamaşırlarla çarşaflar açıklar, davet eder. bisiklet tepmiş sokaklarını, yamaçlarını anarım; kayıp terzilerini sormadan, izini sürmeden geçmişe bırakırım.

    samatya'dan çok yedikule'de -istanbul'da semtler bazen birbirinden santimle bile ayrılır, ayırdedilir- zamanında istasyon sokağında mütevazı bir sinagog varmış. kimsenin bilmediği. şimdi erzincanlılar veya erzurumlular dayanışma derneği olmuş; demografi hızlı değişiyor.

    (bkz: pera/@ibisile), langa (vlanga)
    (bkz: psamathos), psmathos psamathides
    (bkz: famagusta)
    (bkz: kumla), kumluca
    (bkz: kocamustafapaşa/@ibisile)
30 entry daha
hesabın var mı? giriş yap