• bir an önce resmi olarak alınması gereken karardır.

    demokrasiye uyar mı uymaz mı bilmiyorum ama taşlanmış kot dediğimiz bu amına koyduğumun kıyafeti üretildikçe patır patır işçiler ölürken çok da umrumda değil demokrasi falan.

    geçtiğimiz günlerde 24 yaşındaki taşlanmış kot işçisi hacı ünal hayata gözlerini yumdu.

    http://haber.gazetevatan.com/…d=270883&categoryid=7

    http://yesilgazete.org/…ma-can-almaya-devam-ediyor/

    "hayata gözlerini yumdu" elbette "ölüm" kelimesinin dehşetini azaltmak adına kullanılan yapay bir ifade.

    adam öldü! gözünü mözünü yummadı. muhtemelen gözleri açık ve acı içinde öldü. bembeyaz yatağında, uykuda gelen tatlı bir ölüm anı olmadı onunki. nefes alamadığı için öldü. akciğerleri iflas ettiği için öldü. bir anlamda uzun vadeli bir boğulma nedeniyle öldü.

    peki hacı ünal ve ondan önceki sayısız kot taşlama işçisi neden öldü?
    "silikozisten öldü" dediğinizi duyar gibiyim.

    "nah" diyorum ben de size. silikozis bir sonuçtur, sebep değildir.
    hacı ünal, birileri götüne eskimiş gibi görünen kot geçirebilsin diye öldü.

    sevgili sözlükçüler, kaçınızın şu anda götünde taşlanmış kot var?
    kaçınızın dolabında askıda bu katillerden asılı?
    kendinizi suçsuz sanmayın. bilmeyerek de olsa taşlanmış kot işçisi ölümlerinde pay sahibisiniz.
    talep var ki arz oluyor.

    giymeyin artık taşlanmış kot falan. olanı da yakın, yırtın, parça pinçik edin. bunları yapın ki sokaklarda kimsenin götünde taşlanmış kot görmeyelim artık. bitsin bu rezilliğin modası.

    çıkıp da "gerekli önlemler alınırsa, maske takılırsa, ot edilirse, bok yapılırsa kimseye birşeycikler olmaz" demeye kalkan da olmasın. burası türkiye, hangi işçi için hangi işveren hakkıyla güvenlik önlemi alıyor? tuzla tersaneleri'nde bırakın cahil işçiyi, üniversite mezunu mühendisi bile bilmem kaç metre yükseklikten atıp öldürebilmiş patronların ülkesiyiz biz.masal anlatmayın.

    taşlanmış kot üretiminin yasaklanması şarttır. hayır yasaklanmasın demek işçiye öl demektir.
  • "biz güvenlik önlemlerinin denetimi yapamıyoruz, işveren üzerinde zerre kadar otorite sahibi değiliz, üretim yasaklarıyla dünya kadar işçiyi kapı önüne koymakta bir beis görmüyoruz." demek gibi bir şeydir. yasakların konulması için gösterilen çabanın onda biri denetimin sıkılaştırılması için gösterilse bu ülke şüphesiz çok daha iyi bir konumda olurdu.
  • gerekli guvenlik onlemlerini almayan isverenleri suclamak yerine son kullanici talep ediyor diye onu suclayabilen bir yasaklanma istegidir. bunu hala <quote>"çıkıp da "gerekli önlemler alınırsa, maske takılırsa, ot edilirse, bok yapılırsa kimseye birşeycikler olmaz" demeye kalkan da olmasın. burası türkiye, hangi işçi için hangi işveren hakkıyla güvenlik önlemi alıyor? tuzla tersaneleri'nde bırakın cahil işçiyi, üniversite mezunu mühendisi bile bilmem kaç metre yükseklikten atıp öldürebilmiş patronların ülkesiyiz biz.masal anlatmayın." </quote> seklinde savunabilmek karsindakna kendi dusuncesini belirtme sansi vermemekten baska bir sey olmamakla birlikte, ilkokuldaki "ne dersen bir fazlasi" cevabindan daha zekice de degildir.

    ben kot ureticisi falan degilim. ki onun adi kot da degil, jean. kot, zamaninda bu pantolonu ilk ureten ailenin kendi urunlerine verdigi marka. neyse. ben ne kot uretiyorum, ne taslama atolyem var; ama gel gor ki isverenlerin gerekli onlemleri almas gerektigini, almadiklari takdirde onlardan baska suclanacak kimselerin olmadigini bilecek kadar dusunme yetisine sahibim. hangi sektorde olursa olsun, denyo bir isveren gerekli onlemleri almadi diye calisanlar oluyorsa kimse cikip da o urunleri kullanan kisilere talep gosterdikleri icin suclu ya da katil muamelesi yapamaz, yapanlarin aklindan suphe ederim. evet ben giyimime ozen gosteren bir adamim, dolabimda da vardir elki taslanmis kot; ama o kotlar orda oldugu icin ben suclu degilim, ben katil degilim; ortada bir katil varsa muhtemelen bu yazida ellinci kez yazacagim uzerine denyo isverendir. bana katil ya da suclu muamelesi yapana ise kafam girsin derim; zira suc ve sucluluk kavramindan, katilin sozluk anlamindan zerre haberi yoktur.

    bu mantik ve yasak dahilinde yarin obur gun süt fabrikasinda ölümler baslarsa süte talep gosteren bebekler, su aritma tesisinde ölümler baslarsa su icme ihtiyaci hisseden her birey suclu ve katil ilan edilebilir. ama etmeden once biraz zeka kullanilirsa talep eden ile o talebi minimal maliyet-maksimum kar ile karsilamaya calisan kisiler arasindaki kalin fark anlasilabilir. iste o zaman suc ve sucluluk kavrami belki daha net anlasilabilir, uygulanmasi gereken yasaklarin kati kurallara cevrilmesi sonucunda daha mantikli adimlar acilir, kampanyalar yapilir, basliklar acilir... di mi guntekin ?

    (bkz: sinir krizi gecirirken baslik acmak)
  • "hangi sektorde olursa olsun, denyo bir isveren gerekli onlemleri almadi diye calisanlar oluyorsa kimse cikip da o urunleri kullanan kisilere talep gosterdikleri icin suclu ya da katil muamelesi yapamaz, yapanlarin aklindan suphe ederim."

    evet kimse bu kişilere suçlu, katil muamelesi yapamaz ama durum böyleyken, yani ne devlet gerekli denetimleri yapıyor ne de işverenler gerekli güvenlik önlemlerini alıyorken ve bundan dolayı da insanların öldüğü biliniyorken hala bu ürünler talep ediliyorsa, talep eden bu kişilerin vicdan sahibi olmadığını söyleyebiliriz.

    "evet ben giyimime ozen gosteren bir adamim, dolabimda da vardir elki taslanmis kot; ama o kotlar orda oldugu icin ben suclu degilim, ben katil degilim; ortada bir katil varsa muhtemelen bu yazida ellinci kez yazacagim uzerine denyo isverendir."

    suçu işverene atmak kolay, giyimine özen göstermeyi bu durum için makul gösteren kişi hayvanların kürkleri için canlı canlı derilerinin yüzülmesini, dövülerek öldürülmesini de makul karşılayabilir sırf "giyimine özen gösterdiği" için. gerekli önlemi işveren almıyorsa, devlet de gerekli denetimi yapmıyorsa sorumluluk onu talep eden kişilere düşüyor demektir.

    ayrıyetten süt fabrikalarında ölümler olursa bundan dolayı süt içen bebekleri sorumlu tutmayacağız, süte ihtiyaçla amına kodumun taşlanmış kotuna* olan ihtiyacını bir tutacak kadar zeka yoksunu değiliz.

    nihayetinde yasaklanması desteklediğim bir fikirdir, fakat durumu görmezden gelen otorite neyi yasaklayacak...
  • (bkz: silikozis)
  • orada çalışan kişilerin ellerinin mahkum olması bu işin yasaklanmamasına neden değildir. burada, yapıldığı taktirde kesin ölüme neden olacak bir işten bahsediliyor.
    ayrıca "o adam da bilir orada çalışmanın kendisinin ömründen gittiğini. oralarda çalışanların hiçbiri geri zekalı değil nihayetinde." denilmiş. hiçbirisinin gerizekalı olduğunu iddia eden yok, silikozis başlığındaki #13426693 nolu entrye baksanız dahi anlarsınız bu işin tehlikesinden haberi olmadan işe başlayanların olduğunu. ki bence çoğunluğu hatta tamamı öyledir. bu işe başlayan hiçkimseye "bak bunun sonunda ölüm var" dendiğini sanmıyorum, hiç kimsenin de bunu bile bile orda çalışacağını veya bu işe başlayacağını düşünmüyorum. ancak bilinçsizce, bilgi sahibi olmadan işe başlayıp, bir süre sonra gerçeği öğrenip, dönülmez noktaya geldikten sonra diyebilir bir insan "elim mahkum" diye.

    tamam yasaklara karşı olabilirsiniz, bu insanların ölümüne engel olmak için yasak yerine devletin denetimlerinin arttırılması vs. gibi fikirler öne sürebilirsiniz ama o kadar saçma gerekçeler öne sürülüyor ki, bunları söyleyenlerin vicdanından, insanlığından şüpheye düşmemek elde değil. "binlerce işçinin işsiz kalmasına, evine zorla da olsa götürdüğü birkaç kuruşun elinden alınmasına sebep olabilecek "miş, yahu o adam işsiz kalmazsa bir süre sonra ölecek, ama işsiz kalırsa başka bir umudu var, anlaması bu kadar mı zor, özelikle mi görülmek istenmiyor apaçık ortada olan şey.
  • (bkz: #15754869) burada acizane bir çözüm önerim bulunmaktadır.
  • bundan başlayarak tershanelerde ölen işçiler hasebiyle tüm deniz taşıtlarından vazgeçelim, iskeleler çöktüğü için inşaatlarda ölen işçiler nedeniyle mağaralarda yaşamaya başlayalım, bakım sırasında ölen elektrik işçileri nedeniyle gaz lambasıyla aydınlanalım.

    ama asla örgütlenmeyelim.
hesabın var mı? giriş yap